Futbolu artık hiç kimse ‘sadece bir oyun’ olarak görmüyor. Futbolun küresel etkisi ve ticari çekiciliğinin olması herkesi ona ilgi göstermeye zorluyor
Tayyar Özbey*
Dünyada siyaset ile futbol ilişkisi her geçen gün güçlü bir hal alıyor. Devletler ve siyasetçiler zaman zaman futbol üzerinden kitlelere mesaj verme gereğini duyuyorlar. Kitlelerin futbola gösterdiği bu ilgi ve sempati sebebiyle siyasetçiler bu alanı her zaman için kullanışlı bir alan olarak görmüşlerdir. Bu anlamda futbol ve yaşamın diğer alanları arasındaki ilişkiyi göstermek için Simon Kuper 1994 yılında İngiltere’de “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir”, yine Ajax taraftarı olduğunu dile getiren Simon Kuper, 2003’te “Ajax-Hollandalılar ve Savaş” adlı bir kitap daha yazdı. 2009 yılında ise Simon Kuper ve Stefan Szymanski ile birlikte “Futbolun Şifreleri” adlı kitabı piyasaya sürdüler. Bu kitaplar futbolun farklı yönünü ortaya koymakta ve futbola farklı bir perspektiften bakmamız gerektiğini anlatıyor. Futbolun nasıl siyaset için bir aparata dönüştüğünü göstermektedir.
Futbol, kitleleri yönlendirmede kullanılan etkili bir güç olması nedeniyle siyasette araçsallık yapmaktadır. Bu tutumun yanında başka hiçbir sosyal olayda görülemeyecek oranda, katılımcıları ve izleyicileri arasındaki yaş, cinsiyet, kültür ve sosyal sınıf farklılıklarını aşarak benzer duyguları harekete geçiren bir olgudur. Günümüzde spor, teknoloji, siyaset ve ekonominin aşırı iç içe geçişliğin en iyi örneklerinden birini teşkil etmektedir. Futbolu artık hiç kimse ‘sadece bir oyun’ olarak görmüyor. Futbolun küresel etkisi ve ticari çekiciliğinin olması herkesi ona ilgi göstermeye zorluyor. Önemli olan futbolun ayrışmaya ve çatışmaya mahal vermeden mecrasında devam etmesidir.
İspanya’nın Katalon bölgesinin başkenti Barselona’dır. Katalon bölgesinin merkezi İspanya hükümetiyle yaşadığı siyasi sorunlar nedeniyle zaman zaman Barselona futbol takımına yansımakta ve gerginliklerin yaşanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla futbolda yaşanan gelişmeler ve olaylar sebebiyle futbolun sadece futbol olmadığını, taraftarlarda sadece adrenalini yükselten ve heyecanla yaratan bir spor dalından öte milyonları besleyen ve ilgilendiren bir spor endüstriyeli olduğu hemen herkes hemfikirdir. Futbol bu endüstriyel faktörün yanında aynı zamanda siyasetle de yakın bir ilişki içindendir. Devletin derin yapıları devletin içindeki azınlıkları ve siyasi farklılıkları bastırmak için futbolu bir baskı aracı olarak kullandığı ya da siyasi düşüncelerinden o kitleyi uzaklaştırmak için zaman zaman bir araç olarak kullanmıştır. Onun için futbol devletin derin yapıları için kullanılabilecek güçlü bir aparattır. Siyahi futbolculara yönelik zaman zaman gelişen ırkçı saldırılar devletlerin zamanında sömürgelerini küçümsemek ve siyasi taleplerini engellemek için bu ırkçılık tohumunu ektiklerini unutmamak lazım. Bu tespitler futbol siyaset ve insan hakları ilişkisini ortaya koymakta olup, futbol ile birlikte başka birçok insani değerleri sorgular hale getiriyor. Öyle ki bazı müsabakalarda siyaset futbolun önüne geçen bir olguya dönüşü veriyor.
Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde yaşanan bazı toplumsal sorunlar futbol siyaset ikileminde bocalamalara ve yaşanan olaylarla birlikte siyaset daha çok konuşulur hale gelebiliyor. Daha önceki yıllarda Cizrespor futbolcularının ve teknik heyetlerinin Amedspor’un Bursa’da karşı karşıya kaldığı benzer bir durumu çoğu kez yaşaması ve saldırılara uğraması futbolun çirkin yüzünü ve ülkedeki ırkçılığı göstermek açısından önemlidir. Bu davranışlar futbolun birleştirici yanının olduğu gibi ayrıştırıcı ve ırkçı yanını göstermesi açısından önemlidir. Amedspor’un Bursa’da yaptığı maç öncesi ve sonrası karşı karşıya kaldığı şiddet sarmalı tam da yukarıda bahsettiğimiz durumun tespitidir. Devlet Bahçeli’nin grup toplantılarında yaşanan olayları destekler mahiyetteki açıklamaları ve mecliste bu müsabaka ile ilgili verilen soru önergeleri futbol siyaset ilişkisini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Futbolun gerçekten sadece oynanan bir oyundan ibaret olmadığı gerçeğini bize göstermektedir. Bursa’da Bursalı taraftarların faili meçhul cinayetlerle özdeşleşen “Beyaz Toros” arabasının pankartını açması yine birçok insan hakkı ihlallerinin müsebbibi ve faili meçhul cinayetlerinin kapalı kutusu, korkulu yüzü ve aynı zamanda sembol isimlerinden “Yeşil”in fotoğraflı pankartının seyirciler arasında gösterilmesinin iyi organize edilmiş provokatif bir eylem olduğu aşikardır. Kesici ve yaralayıcı maddelerin ve o pankartların üst aramalara rağmen nasıl içeri koydukları kafalarda soru işaretlerinin belirmesine neden olmaktadır. “Yeşil” gibi faili meçhul cinayetlerin piyonu ve kara kutusu posterinin taşınması geçmişte yaşanmış acılı hafızayı Kürtlere yeniden hatırlatma ve şiddet üzerinden toplumu tehdit etme davranışıdır. Kitlenin bu eylemi göstermesi politize olmuş bilinçli bir eylem içinde olduklarının göstergesidir. Geçmişte yaşanmış olayların ne olduğunu Kürtlerin karşı karşıya kaldığı sorunların iyi bilindiği, bu sorunlar üzerinden can yakıcılığın nasıl tasarlandığını ve iyi organize olmuş bir kitleyi gördük. Futbolun sadece futbol olmadığını siyasetin çirkin yanına hizmet eden ve kitlelere mesaj verme eyleminde önemli bir rol oynadığını net bir şekilde görmüş olduk.
“Amed” ismi Diyarbakır’ın tarihsel ismidir. Amed ismi Kürt halkıyla özdeşleşen, toplumsal karşılık bulan ve giderek güçlenen bir kimliktir. Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında “Amed” yoktur ve bu yaşanan olayları destekler mahiyetindeki açıklaması Amed’in temsil ettiği değerleri inkâr etme zihniyetinin doğal bir bakışıdır. Bu bakış onun siyasetten var olmasının nedenidir. Devlet Bahçeli’nin Bursaspor taraftarlarının Amedspor’a karşı taşkınlıklarını, şiddetini ve yaşananları desteklememesi ayağına kurşunu sıkmasıdır, desteklememesi o kitleyle bağını koparması demek. Çünkü bu şiddet politikaları onun düşüncesini besleyen ve var eden en önemli damardır. Bunlara arka çıkmaması kendini inkâr etme ve bu kitleyle bağını koparmadır.
Bu anlamda şiddet, faşizmin ideolojik kılıcı, tek çözüm yöntemi ve kendisini var etme nedenidir. Olaylara mahal veren şey zayıflayan faşist ideolojinin kendini bu şiddet zemini üzerinden tekrar konsolide etme isteğidir. İdeolojinin derinliği ve beslediği kitlenin pervasızlığı ve acımasızlığın başlıca nedeni karşısındaki gücün boyun eğmemesi ve giderek büyük bir güç kazanmasından kaynaklıdır.
Toplum; Bahçeli’nin neyi temsil ettiğini iyi görmeli, ortaklık yaptığı ittifaka verilecek her destek bu ideolojiyi büyütme, kendi inkarına ve bu kimliğinin uğradığı hakaretleri onaylamadır. Bu bağlamda toplumsal hafızayı güçlü ve canlı tutmak, birlikteliği artırmak esas politika olmalıdır.
Emniyetin bu şiddete zafiyet göstermesinin başlı başına birçok soru işareti barındırdığını söyleyebiliriz. Amedspor oyuncularının kente vardığı andan itibaren ve kaldığı otel önünde provokatif eylemlere rağmen herhangi önlemin alınmaması, yaşanan şiddet olaylarına rağmen maça ara vermemesi, Amedli yöneticilerin federasyon yöneticilerine ulaşamaması ve yaşanan bu olaylara rağmen federasyonun herhangi bir açıklamada bulunmaması yaşananları daha gizemli hale getiriyor. Bu tür olayların yaşanmasında organizasyonu düzenleyen federasyonun, ilin valisinin, emniyet yetkilisinin tavrı ve tutumları şiddet olaylarında belirleyici rol oynamaktadır.
Sonuç itibariyle futbolun sadece futbol olarak kalması, heyecan, tutku, zevk ve mutluluk veren, dostluk, birliktelik duygusunu geliştiren ve yaşatan bir alan olarak kalması başlıca temennimizdir. Futbolun bu temennide kalması için sorumluların görevini yerine getirmeleri, gerekli önlemleri almaları, futbolun ayrıştıran bir yöne evirilmesine izin vermemek sorumluların başlıca görevi olmalıdır.
* İnsan Hakları Derneği (İHD) Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi