Somoza ülkesinden kaçtıktan sonra Paraguay’da cezasını bulduğunda, kursağındaki her lokma hâlâ Nikaragua halkından çaldıklarıyla alınmıştı. Ama ‘haram para’ da bir yere kadar! Özellikle 1972 Managua depremi yardımlarının hepsini yalayıp yutması hiç iyi gelmedi ona
Arif Mostarlı
17 Eylül 1980 sabahı saat 10.10’da, Paraguay’da sürgünde olan eski Nikaragua diktatörü 54 yaşındaki Anastasio Somoza Debayle, beyaz Mercedes’inin içindeydi. Direksiyonda şoförü César Gallardo, arka koltukta da muhasebecisi Jou Baittiner, Başkent Asunción’un ana caddesinde önce bir bankaya uğradılar, sonra da muhtemelen bir şeyler içmeyi planlıyorlardı.
Bu arada, aylardır yapılan başka bir plan daha vardı ama. Eski Sandinist gerilla Gorriarán Merlo, Arjantin Devrimci Halk Ordusu (ERP) militanları Hugo Irurzun ve Osvaldo, aylar önce Somoza’nın evinin yanındaki bir villayı “Julio İglesias gelip burada film çekecek” yalanıyla kiralamışlar, ayrıca köşedeki gazete büfesini de satın almışlardı. Emlakçıya, İspanyol şarkıcının imzalı fotoğrafını vaat etmeleri işleri iyice kolaylaştırmıştı! Artık Somoza’nın kaçta evden çıktığını, hangi yoldan geçtiğini biliyorlardı.
O gün, “gazete bayisi” olan gerilla sinyal verdiğinde diğer ikisi çoktan hazırdı. Her şey saniyeler içinde oldu. Kamyonetle yolu kestiler, Irurzun’daki roketatar tutukluk yapınca Merlo, M-16 tüfeğiyle devreye girdi ve arabadakilerin hepsini birkaç atışta vurdu. Yine de tedbir olsun diye roketatar ateşlendi ve Mercedes paramparça oldu. Öyle ki, Somoza sadece ayaklarından teşhis edilebildi.
Bir hırsızlar çetesi
Anastasio Somoza Debayle, 1936’dan 1979’a kadar Nikaragua’yı soyup soğana çeviren üç kuşak Somoza sülalesinin son ferdiydi. ABD Harp Okulu mezunu Debayle, 1967’de iktidara gelişinden 1979’daki Sandinist devrime kadar, ailenin en hırsız ferdi olarak haklı bir şöhret yapmıştı. Ama şüphesiz en büyük hırsızlığı, bir anlamda sonunu hazırlayacak olan 1972 Managua depremi sırasında gerçekleşti.
23 Aralık 1972’de başkentte gerçekleşen büyük deprem tam bir felaketti. Büyüklüğü 6.3’tü ama çok yıkıcıydı ve 10 binden fazla insanın bir çırpıda ölümüne neden oldu. Volkanik bir zeminde olan Managua’da yıkımın çoğu, ana şoktan sonraki sismik yer hareketinden kaynaklandı. Neredeyse kentteki bütün binalar yıkıldı. Böylece Managua’nın 1 milyon nüfusunun üçte ikisi yerinden edildi, açlık ve hastalıklarla karşı karşıya kaldı. Ardından çıkan yangınlarla hastaneler de felç olunca ortaya tam bir facia çıktı.
Somoza, hemen yardım çağrısı yaptı ve ABD ile Meksika başta olmak üzere 25 ülkeden milyonlarca dolar yardım Nikaragua’ya aktı. Daha doğrusu, milyonlarca dolar, önce Nikaragua’ya, sonra da Somoza aile çetesinin özel kasalarına aktı. Deprem sonrasındaki 5-6 yılın aynı zamanda Somoza ailesinin muazzam zenginleşmesine denk düşmesi kimseyi şaşırtmadı. Ayrıca, aynı dönem Somoza ailesi, ülkedeki bütün kilit sektörleri, bütün idari birimleri ya ele geçirmiş ya da haraca bağlamış durumdaydı. Öyle ki, 1979’da Nikaragua’nın TÜSİAD’ı sayılabilecek örgütün başkanı bile ölüm tehditleri alıyordu!
Gecekondulardan geliyor halk
Ama Somoza’nın asıl yaptığı, bir uzmanlar ordusuna paralar akıtarak, Managua’yı yeni baştan inşa etme işine girişmesiydi. ABD desteğiyle ve tabii ki yardımların önemli bölümünü cebe indirerek yapılan bu proje, başkentin ‘merkezsizleştirilmesi’ olarak tasarlandı. Sonuçta ortaya çıkan şey, elit kesimin yaşadığı dar bir bölge ile yüzbinlerce yoksulun yaşadığı dış çeperlerin birbirinden net olarak ayrıldığı bir ucube oldu. Somoza’nın başını yiyen de bu oldu. Bütün kent hizmetlerinden uzakta, sefalet içindeki kontrol edilemez mahalleler, birkaç yılda Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) en sağlam yuvası oldu. Nitekim 1979’da başkenti ele geçiren gerillaların ayağını bastığı en sağlam yer orasıydı. Somoza’nın kaderine ise valizlere sığdırabildiği kadar para ve altınla ülkeden kaçmak, sonra da onları bile yiyemeden havaya uçmak düştü. Sevgili dostu Paraguay diktatörü de koruyamamıştı onu.
Borge’un yanıtı
FSLN liderlerinden Tomas Borge’un, olaydan sonra Sandinist yönetimi suçlamak isteyen gazetecilerin “Bu olayın faili kim?” sorusuna verdiği yanıt gerçek bir efsanedir hâlâ!
Tek kelimeyle cevapladı Borge: Fuenteovejuna!
Tek ama derin bir kelimedir Fuenteovejuna. İspanyol oyun yazarı Lope de Vega’nın bir oyunu olan Fuenteovejuna, 1476’da Kastilya’daki Fuenteovejuna köyünde meydana gelen tarihi bir olaya dayanıyor. Kendilerine zulmeden bir komutanı öldüren köylüler, sonradan gelip olayın failini bulmaya çalışan ve bunun için en ağır işkence yöntemlerini kullanan krallık savcısına her seferinde tek bir kelimeyle yanıt verirler: Fuenteovejuna! Bu, “birimiz değil hepimiz yaptık” anlamına gelmektedir.
Borge’un zekâ dolu yanıtıyla söylediği de budur aslında. Somoza’yı cezalandıran, tek bir kişi değil, bütün Nikaragua’dır.
Velhasıl, deprem tehlikeli iş. Oyun oynamaya gelmiyor. Enkaz altındakilerin ahı, bazen mermiye dönüşebiliyor!