İlk blokta solu buluyoruz: Sol partiler ve Yeşiller yıllardır özlenen birlik içinde güçlerini birleştirebildiler: LFI lideri Jean-Luc Mélenchon’u Başbakanlığa taşımak ve ortak programı yaşama sokmak üzere yol çıkan “Solların Birliği” kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 27 veya 27.5 oy oranıyla birinci siyasi güç durumunda
M. Şehmus Güzel
Emmanuel Macron’un 2017 yılında siyaset sahnesine girmesi, değişik partilerden siyasetçileri “baştan çıkarması” ve renklerine bağlamasıyla, cumhurbaşkanlığını kazanması üzerine başlayan yeniden oluşum-lar dizisi, partiler arası git-geller sonucu epey değişen siyasi yelpaze, son cumhurbaşkanlığı seçimiyle yeni birkaç dönemeç daha aldı. Partiler arası kümeleşme milletvekili seçimlerine çeyrek kala, bugün dört bloklu şu manzarayı sergiliyor:
İlk blokta solu buluyoruz: Sol partiler ve Yeşiller yıllardır ısrarla arzulanan, özlenen birlik içinde güçlerini birleştirebildiler: NUPES (Nouvelle Union Populaire, Ecologique et Sociale: Toplumsal ve Ekolojik Halkçı Yeni Birlik), La France insoumise (LFI: Boyun Eğmez Fransa), EELV (Yeşiller), PS (Sosyalist Parti), PCF’den (Fransız Komünist Partisi) oluşuyor. Hakikaten solcu, gerçekten yeşil. LFI lideri Jean-Luc Mélenchon’u Başbakanlığa taşımak üzere ve ortak, yapılacakların her birinin tek tek sıralandığı programı yaşama sokmak üzere yol çıkan “Solların Birliği” kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 27 veya 27.5 oy oranıyla birinci siyasi güç durumunda. Bu birliğin 150-160 belki 190, belki 200-250 milletvekili çıkaracağı sanılıyor. Son Millet Meclisi’ndeki milletvekili sayısının neredeyse iki katı veya biraz fazlası. Belediye seçimlerinde birçok kent düzeyinde, bölge seçimlerinde birkaç bölge düzeyinde kazanan sol ve yeşil ortaklığın ulusal düzeyde de kazanması ihtimali yüksek.
Melenchon solları bir araya getirmek gibi zor bir işi başardıktan sonra başbakanlığa oturup 5. Cumhuriyeti ve yönetimini Anayasası ile uyumlu biçime getirmek niyetinde. Daha önceki bütün cumhurbaşkanlarının başkanlık sistemi yöntemleriyle yürüttükleri işleri Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında Anayasa’da belirtilen hükümlere göre paylaşmayı/düzenlemeyi öneriyor: Dışişleri ve Savunma işleri cumhurbaşkanına, ülkenin ve ulusun işlerini yönetmek Başbakan’a… Her şeyi merkezileştirmek meraklısı, her konuda sadece kendisinin karar vermesinden yana Macron’un fiyakasını çizecek şeyler bunlar. Son haftalarda halktan ve hele yoksul tabakalardan tamamen kopuk Saray’da soğuk ter dökülmesi bundan. Ve Sol Birliğin birinci siyasi güç olması olasılığından ve büyük ihtimalle mutlaka muhalefetin birinci gücü olabileceğinden. Evet Saray’da kuşku ve tedirginlik sürüyor, 12 Haziran’daki ilk tur yaklaştıkça da artıyor. Belki Macron çoğunluğu kazanamayacak. Belki sınıfta kalacak. Belki Melenchon ile ortaklık kurmak, Cohabitation’a gitmek zorunda kalacak.
Sol Birlik, Macron’un politikasını desteklemek ve uygulamak için yola çıkan ve “Ensemble” (Birlikte-Berabe) adı takılan ikinci siyasi kümeden bir puan önde. Ensemble: Macron’un partisi LREM, yeni ismiyle “Renaissance”, öteden beri Macron’un yedek lastiği rolünü oynayan hıristiyan demokratların ortacı-ortasağcı partisi MoDem (Mouvement Democratique (Demokratik Hareket), eski başbakan E. Philippe’in şimdilik daha çok levha partisi konumundaki “Horizons” ile “Agir” gibi ufak-tefek siyasi parti ve gruplardan oluşuyor. Kamuoyu yoklamalarının cömertçe 577 milletvekili koltuğunun 250 veya 300’ünü alacağını ileri sürdüğü bu siyasi parti ve kümeler konfederasyonu belki umduğunu bulamayacak. Belki klasik sağla koalisyona gidip Melenchon’u sollamak isteyecek.
Hiçbir şey kesin değil. Ama günlük siyasi gelişmeler birlik olgusunun solu canlandırdığını gösteriyor. Böylece sol siyaset içinde yepyeni ve genç bir kuşağın hak ettiği yerini aldığını da. Oy kullanmayanların oy vermek için hareketlendiğini de. Seçim listelerine kayıtların arttığını da…
Bu iki siyasi küme yanında klasik sağ da kendi birliğini/ortaklığını “Centre” (Merkez) ile kurdu: Union de la Droite et du Centre. Chirac ve Sarkozy’nin partisi Les Républicains (LR, Cumhuriyetçiler) UDI ve birkaç küçük, kimi kez bölgesel partiyle oluşturduğu ortaklığın yüzde 10.3 oy oranıyla 35-50 koltuk kazanması ve mobilyaları kurtarması, koşullar elverirse Macron takımıyla koalisyon hükümetine katılması bekleniyor…
Siyasi yelpazenin en ucundaki ırkçı ve aşırı sağcı iki parti bir araya gelemiyor. Aşırı sağda blok yok. Le Pen ailesinin markasını taşıyan “Rassemblement National” yüzde 22.6 ile Eric Zemmour’un orta sınıflara ve aristokratlarla çok zenginlere hitap eden Nazi “Reconquête” ismini taşıyan partisinin oy oranı yüzde 5.6’yı epey aşıyor… Seçim sisteminin özgünlüğü/azizliği sonucu RN’ın ‘sadece’ 50 civarında milletvekili çıkarması bekleniyor… Öbürü ise belki hiç koltuk kazanamayacak. Belki sadece liderini Meclis’e gönderebilecek.
İkinci turda ırkçıların Nazi yanlılarının kendi adaylarının katılamadığı her yerde Macronist adayların aleyhine oy kullanacakları besbelli. Saray’ı korkutan da bu. İkinci turda Melenchon adaylarının ırkçı ve Nazi yanlılarını oylarıyla milletvekili seçilmeleri olası. Melenchon programı onlara da hitap ediyor çünkü. Irkçı partilere oy verenlerin yüzde otuzdan-kırktan fazlasının çalışan ama ücretiyle geçinemeyen emekçilerden, proleter ve lümpen proleterlerden oluştuğunu da, zamanında PS’e ve/veya PCF’e oy verdiklerini de geçerken anımsatayım. Sarı Yelekliler hareketinden kalanlar, otomobiline atlayıp işe gitmek alışkanlıkları ellerinden alınanlar, her gün artan fiyatlar sonucu çocuklarının karnını doyuramayanlar, Macron’dan ve “küçük büyük dağları ben yarattım” havasından yaka silkenler rövanşı böyle almaya çalışacak. Başarılı olacaklar mı? İşte 19 Haziran’daki ikinci turun bilmecesi.
Burada da yeniden seçime katılmayanların dördüncü kümeyi oluşturduğunu saptıyoruz: Bu iki yönlü olumsuzluğun ilk yüzü “abstentionistes” olgusudur: Seçim listelerine kayıtlı ama seçim sandığına gitmeyenler. Kamuoyu yoklamaları katılmayacakların oranının yüzde 47 olacağını saptadı. Fransa demokrasisi teklemeyi sürdürüyor. Bu işin ikinci yüzü ise Fransa siyasetinin az bilinen yönlerinden biridir: Öteden beri 3 milyondan fazla yurttaşın seçim listelerine yazılı olmamalarıdır. Oy kullanmamak değil. Seçim listelerine yazılmamak: Resmi rakamlara göre 3-3.5 milyon seçme hakkına sahip yurttaş seçime katılmayı reddediyor. Bu rakam son bir yılda azalsa bile durum epeyce garip. İşte Sol Birliğin saptadığı Fransız siyasetinin püf noktası da budur: Oy kullanmayanları ve seçim sistemini toptan reddedenleri bu sistemi a’dan z’ye değiştirmek üzere oy sandıklarına gitmeye teşvik etmek. Hele kamuoyu yoklamalarının bu iki kümeden geleceklerin daha çok sola oy vereceklerini göstermesinden beri.
Hemen işe koyuldum: Kayınbiraderim Jean-Roger’nin ve kadim dostum çevirmen Françoise’ın seçim listelerine yazılmalarını birer bira ve birer döner kebapla ve saatler hatta günler süren fikir alış-verişiyle sağladım. 12 ve 19 Haziran’da yine de teyakkuz halinde olmak şart. Çünkü bu iki alışmışın yine “çok ciddi” bir bahane bulup sıvışmaları mümkün. Bu işler de pek belli olmuyor…
Not: Daha ayrıntılı bilgi, partilerin ve adayların sitelerinde. Bir örnek olarak Nupes’ün programına bakılabilir: Programme partagé de gouvernement de la Nouvelle Union populaire écologique et sociale.