Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Marine Le Pen’in faşist Ulusal Birlik partisinin birinci çıkması üzerine bir kumar oynadı. Daha seçim sonuçları bile resmileşmeden mevcut Ulusal Meclis’i feshedip, erken genel seçim ilan etti.
Planı şuydu: İyice yaklaşan faşist tehlikeye karşı halkı, kendi partisi etrafında toplayacaktı. Ne de olsa, seçim o kadar yakın bir zamanda yapılacaktı ki, mecliste birlikte davranmaya başlayan kimi solcu partiler, bir araya gelemeyecek ve halk için tek seçenek olarak kendi partisi ve merkez sağcılar kalacaktı.
Ancak aralarında sosyalist, sosyal demokrat, komünistlerin de olduğu dört parti bir araya geldi ve 577 seçim bölgesi için gösterecekleri adayları bölüşüp bir gün içinde belirlediler. Dahası neredeyse bir siyasi parti programı netliğindeki hükümet programını birkaç gün içinde yazıp, ilan ettiler. Bir araya gelişin adını da şöyle koydular: Yeni Halk Cephesi…
İşte böylesi bir ortamda girilen seçimlerin ilk turunda faşist parti, AP seçimlerindekine benzer şekilde yine birinci oldu. Bunun üzerine solcu Yeni Halk Cephesi, yeni bir adım daha attı. Seçilmesi ikinci tura kalan yerlerde -eğer faşist partinin karşısında iki aday daha ikinci tura kalabilmişse, üçüncünün çekilmesi istendi. Çoğu Yeni Halk Cephesi adayı olmak üzere, yüzlerce üçüncü aday geri çekildi.
İkinci turda seçilen milletvekilleri kesinleşince ilk sırayı Yeni Halk Cephesi adaylarının aldığı ortaya çıktı. Macron partisi ve müttefikleri ikinci sırayı aldı. Faşistler ve seçime birlikte girdikleri müttefikleri ise üçüncü sıraya düştü. 577 üyeli parlamentoda tek başına hükümet kurabilmek için gereken 288’den fazla vekile üç temel ittifaktan hiçbiri sahip değil. Fransa’yı bu yüzden bir koalisyon hükümeti bekliyor.
Bugünlerde Paris’te, Avrupa’nın değişik mahfillerinde ve hatta Washington’da, pek çok kişi Fransa için üzülüyor. Neymiş efendim; Fransa krize girecekmiş, ülkeyi belirsiz bir gelecek bekliyormuş! Öncelikle koalisyon hükümetleri pek çok Avrupa ülkesinde iktidarda bulunuyor. Hatta hükümet pazarlıkları çok uzun sürse de sorun olmuyor; çünkü devletin işleyişi eski hükümetin yönetiminde devam edebiliyor.
Başta Macron olmak üzere, kapitalizmin akıldaneleri Yeni Halk Cephesi’nin hükümeti kurmasını istemiyor. Neden mi? Yeni Halk Cephesi, iktidara geldiğinde yapacağı ilk üç icraatı açıklamış bulunuyor: Asgari ücret 1600 Euro olacak; Emekli olma yaşı, eski haline yani 60’a düşürülecek; Filistin devlet olarak tanınacak! Bu kararlar, kimin canını acıtacak? Elbette sermayenin…
“Ne sağcıyım, ne de solcuyum” diyerek iktidara gelen Macron’un liberalliği artık tamamen sermaye yanlısı olmaya evrilmiş bulunuyor. Bu yüzden, faşistler seçimden -beklendiği gibi- birinci parti olarak çıksaydı, hükümeti kurma görevini seve seve onlara verecekti. Merkezden en aşırı ucuna sağcı bir hükümet kurulursa, Fransa’da kriz değil istikrar olacaktı, öyle mi?
İstikrar dedikleri, faşizmin ta kendisidir. Yeniden hatırlamanın zamanı gelmedi mi?
Faşizm, tekelci burjuvazinin en kanlı ve en vahşi diktatörlüğüdür!
Nokta…