TEİAŞ, 51 enerji şirketinin üretmediği elektrik için verilen destek içinde bulunan 10 HES’i destekten çıkardı. 41 kömür ve doğalgaz santraline 2 santral daha ekleyip, 43 santrale verilecek desteği ikiye katladı
Yusuf Gürsucu
AKP iktidarı halkı yoksulluğa ve açlığa mahkum eden politikaları kesintisiz sürerken, Yap-İşlet-Devret (YİD) ve Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) adı altında inşa ettirilen köprüleri, tünelleri, havalimanlarını ve otoyolları kullanan veya kullanmayandan para alınan bir soygun düzeni sürüyor. Diğer yandan hasta garantili şehir hastaneleri ile soygun devam ederken, kullanmadığımız elektriğin parası da şirketlere aktarılarak büyük bir yağma düzeni kurulmuş durumda. 2018 yılından bu yana enerji üreten kömür, doğalgaz ve HES’lere kapasitesinin altında enerji üretmesi veya hiç üretmemesi koşullarında ‘kapasite mekanizması’ adı altında 2023 sonuna kadar 18 milyar lirayı aşkın para şirketlerin kasasına taşındı. Son alınan kararla mekanizma içinde yer alan 10 HES devre dışı bırakıldı ve 2 kömürlü santral eklenerek 43 adeta kömür ve doğalgaz santrallerine verilecek destek 2’ye katlanacağı duyuruldu.
25 kömür 18 doğalgaz
2024 yılında Kapasite Mekanizmasından yararlanmak üzere 17.10.2023 tarihi mesai bitimine kadar başvuru yapan santrallerin başvurularının değerlendirme sürecinin tamamlandığı ve 2024 yılında ‘piyasa şartlarında çalışması zorlaşan’ 43 kömür ve doğal gaz yakıtlı santrale Kapasite Mekanizmasından milyarlar aktarılmaya devam edilecek. TEİAŞ’ın yayınladığı 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren kapasite mekanizmasına dâhil edilecek santraller listesine göre, 2024 yılında 25 kömür yakıtlı santral ile 18 doğal gaz yakıtlı santral olmak üzere toplamda 43 santral kapasite mekanizması içine alındı. Fosil yakıtlara destek büyüyerek artarken, ‘yenilenebilir enerji’ bağlamında oluşturulan YEKDEM mekanizması ile birlikte şirketlere halktan çalarak aktarılan servet yıllık yüz milyarlara ulaşmakta.
2024’de aktarılacak servet 30 milyar
Türkiye’nin elektrik üretim altyapısı açısından kritik öneme sahip olsa da piyasa şartlarında ayakta kalmakta zorlanan santrallere sağlanan kapasite mekanizması desteği, santrallere yaptıkları üretimden bağımsız olarak, kurulu kapasiteleri oranında bir ödeme yapılmasını düzenliyor. Kurulu güç, yani megavat (MW) başına ödeme tutarları, doğalgaz ve kömür santrallerinde farklı farklı belirlenmiş durumda. İlgili santrallere, piyasa şartlarında maliyetleri tutturup üretim yapamasalar bile aylık olarak belli miktarda kapasite mekanizması ödemesi yapılıyor. Geçtiğimiz Ekim ayı için 411 milyon TL, Kasım ayı içinse 324 milyon üretilmeyen enerjiye kamu eliyle para ödendi. Bu rakamların ikiye katlanmasıyla birlikte 2024 yılında en az 600 milyon ila 1 milyar TL arasında ödeme yapılması bekleniyor. Bu durumda bugüne kadar yaklaşık 18 milyar TL yapılan ödeme tutarı da 30 milyara yaklaşacak.
Yağma düzeni
Kamunun yatırım için kaynağı yok gerekçesiyle özelleştirilip piyasalaştırılan elektrik üretimlerinin ardından dağıtım ve satışında elektrik üreticisi şirketlerin sahibi olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin eline verilmesiyle elektrik faturaları halkın kabusu haline geldi. Bu şirketlere uygulanan yüksek yatırım teşvikleri ve alım garantileriyle büyük bir kamusal soygun süreci işletilmekte. Elektrik faturalarının yükü altında ezilen, enerji maliyetlerinin artması nedeniyle tüm mal ve hizmetlere fahiş fiyatlarla ulaşmak zorunda kalan yurttaşlardan toplanan vergilerle oluşturulan kamu kaynaklarının şirketlere aktarılma süreci her geçen gün büyürken, yaşamın her alanı şirketlerin yağma alanı halini aldı.
Arz güvenliği iddiası yalan!
Piyasa şartlarına uygun maliyetten elektrik üretemediği veya ihtiyaç olmaması nedeniyle şirketlerin beklentisi altında kalan enerji alımları gerekçesiyle yılın büyük bölümünde çalışmayan ya da çalıştırılmayan santrallere verilen destek kamu geliri üzerinden yapılan anlaşmalara dayanılarak gerçekleşiyor. 106 bin MW’ı aşan enerji üretim kapasitesine rağmen bu kapasitenin 1/3’ünün piyasalaştığı Türkiye’de, yapılan ödemlerin gerekçesini enerji arz güvenliğine bağlama çabaları ise soygun düzenini maskeleyemiyor. Şirketlere aktarılan para miktarı her yıl artarken, anlık yüksek elektik çekimleri bile 47 bin MW seviyesinde, tüketilen ortalama güç ise 25 ila 35 bin MW’ı geçmemekte. Bu yağmanın gerekçesi olarak sunulan arz güvenliği ya da yedek güç gerekliliği ise izah edilemeyecek boyutta.
Geleceğimiz tehdit altında
Sermaye ve onların devletleri dizginsizce doğal yaşamı sömürüye tabi tutarken aynı zamanda yaşamın her boyutuna geri dönülemez zararlar vermektedir. Özellikle su, toprak ve hava canlı yaşamının sonlanmasına neden olabilecek biçimde kirletilmekte ve yok edilmektedir. Bu süreçte enerji üretimleri ve madenler başrolü üstlenmekte. Enerji üretimi ya da madenler için yok edemeyecekleri hiçbir doğa bileşeni varlık yok. Her şeyin sermaye büyümesine bağlandığı günümüzde kapitalizmin ve onun sınır tanımayan büyük yağmacı yüzünü Türkiye’de çok daha ileriden görüyor ve yaşıyoruz. Enerji üretmek adına, kömür madenlerini açmak için ormanları, meraları ve ölmez ağaç zeytinlikleri yok edecek yasa ve yönetmeliklerin çıkarıldığı, tüm su varlığının sermaye hizmetine bağlandığı günümüzde bu yaşananlar geleceğimizi büyük oranda tehdit etmekte.