ABD’nin etkili dergilerinden olan Foreign Policy, Türkiye seçimlerini mercek altına alarak, 2023 için belirleyici olan gücün HDP olduğunu yazdı
AKP tarafından, baskı, tecrit ve saldırılar altında 2023 yılı seçim stratı verilirken, bu durum dünya gündeminde de yer alıyor. Amerikan dergisi Foreign Policy, “2023’te takip edilmesi gereken seçimler başlıklı” makalesinde, Türkiye’ye geniş yer ayırarak, Türkiye’de “laik ve dini güçler arasındaki kimlik krizinin demokratik erozyona dönüştüğü” ve 2023 seçimlerinde Kürtlerin oyunun belirleyici olacağını vurguladı.
Erdoğan endişe yarattı
“Türkiye ve Yeni Zelanda’da etnik azınlıkları – Kürtleri ve Maorileri- temsil eden partiler parlamentoda belirleyici olabilir” denilen makalede, “Guatemala, Türkiye, Polonya ve Bangladeş’te iktidar partilerinin medya ve yargı üzerindeki nüfuzu, gözlemcilerin adil yarış konusunda endişelenmesine yol açtı” ifadelerini kullandı. Derginin Türkiye’ye özel olarak ayırdığı bölümde ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik demokrasi eleştirileri dikkat çekti. Dergi, “Erdoğan’ın Türkiye’de siyasi hayatın kaçınılmaz bir demirbaşı olmadığını unutanlar affedilebilir: 2002 seçimlerinden zaferle çıktı; 2003’te başbakan oldu ve o günden beri Ankara’daki bir numaralı isim oldu. Daha renkli bir istatistikle, Erdoğan, Starbucks’ın Türkiye’de ilk dükkanını açtığından daha uzun süredir ülkeyi yönetiyor” ifadelerini kullandı.
Demokrasi erozyonu yaşandı
Türkiye’de yaşanan siyasi sürece ve Başkanlık sürecine değinen dergi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra “süper-başkanlık sistemine” geçildiği ve “gücün bir noktada toplanması ile demokratik gerileme yaşandığı” yorumunu yaptı. Foreign Policy, Erdoğan’ın iktidardaki ilk 10 yılında dünya çapında sevildiğini, ülke içinde ise devlet kurumlarında başörtüsü yasağını kaldırmak ve okullarda Kürtçenin öğretilmesine izin vermek gibi adımlarla Türkiye toplumunu daha eşitlikçi bir noktaya taşıdığını, ekonominin bu dönemde iyi gittiğini yazdı. Dergi devamında AKP’nin ilk yıllarında “laik ve dini güçler arasında bir kimlik krizi yaşandığını” hatırlatarak, “Bu krizin ne zaman topyekûn bir demokratik erozyona dönüştüğünü tam olarak imlemek zor” ifadelerini kullandı. Foreign Policy, Türkiye’nin 2000’lerin başındaki ‘ekonomik mucize’sinin 2008’deki resesyondan olumsuz etkilendiğini, 2013’teki Gezi Parkı eylemlerinin aşırı polis saldırıları ve devlet baskısıyla karşılaştığını, aynı yıl 17 Aralık’taki yolsuzluk iddialarını ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra binlerce devlet çalışanının ihraç edildiğini hatırlattı.
Kürtlere saldırmak seçim stratejisi
2017 yılında yapılan referandum ile birlikte demokratik gerilemenin hız kazandığı vurgulanan makalede, sonraki yıllarda Erdoğan’ın ekonomi yönetiminin seçmende endişe yaratmaya başladığı ve bazı kesimlerce “revizyonist, yeni-Osmanlıcı dış politika” olarak görülen bir yaklaşımla “bölgesel askeri ihtilaflara saldırgan biçimde müdahil olduğu” yorumunu yaptı. Erdoğan’ın son dönemde “Suriye’nin kuzeyinde PKK’ye yönelik saldırılarını artırdığını” belirten dergi, “Kürtlere sözel veya askeri olarak saldırmak, aşırı milliyetçi Türkiye’de her zaman güvenilir bir seçim stratejisi olmuştur. Ve bu durum, Erdoğan’ın bu yaz düzenlenecek cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri konusunda gergin olduğu anlamına geliyor olabilir” diye yazdı.
Erdoğan’ın kariyeri sonlanabilir
Dergi başka çarpıcı bir duruma da dikkat çekerek, “Erdoğan’ın siyasi kariyerinin yakında sonlanabileceğini”, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasının Türkiye’de dengeleri değiştirebileceğini ve “Altılı Masa henüz cumhurbaşkanı adayını açıklamadı ama anketler, olası adaylar ile Erdoğan arasında potansiyel karşılaşmaların cumhurbaşkanı için hayra alâmet olmadığını gösteriyor” diye yazdı. “Bu noktada dikkate değer olan şey, HDP’nin parlamentoda belirleyici olacak olması” denilen makalede, “Altılı Masa’nın çoğunluk sağlamak ve iktidarı AKP ile aşırı milliyetçi müttefiki MHP’den almak için azınlık hakları konusunda taviz vermesi gerekebilir” ifadelerini kullandı. Dergi, “Kimliğin hem laikler, hem dindar açısından uzun süredir baskın Türk etno milliyetçiliğine dayalı olduğu bir ülkede, bu önemli bir gelişme olacaktır” diye yazdı.
Seçimler adil olmayabilir
Makalede, Altılı Masa’nın olası adayları arasında gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yerel mahkemeden hapis cezası verildiği, HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın ise cezaevinde olduğu hatırlatılarak, “İmamoğlu ve Demirtaş’ın davaları, Türkiye’deki seçimlerin tamamen özgür ve adil olmayabileceğini gösteriyor” denildi.
Kimse öngöremez
Dergi, “Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın ana rakibinin kim olacağını bilmememiz nedeniyle, altı ay sonra düzenlenecek bir seçim için kesin öngörülerde bulunmanın erken olduğu söylenebilir. Fakat Türk seçmenlerin, Erdoğan’ın çok ileri gittiğini ve son yıllardaki gerilemesinin, iktidardaki ilk 10 yılında sergilediği yenilikçi liderliğin önüne geçtiğini düşündüğü açık. Erdoğan, iktidarı elinde tutmaya daha az bağlı olup görevi kendi isteğiyle daha erken bırakmış olsaydı çok daha farklı bir mirasa sahip olabilecek türden bir lider” ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ