Tuz Gölü 1992’de SİT alanı, göl ve çevresi ise 2001 yılında özel koruma alanı ilan edilmişti. Tekel Kururmu’nun gerçekletirdiği tuz üretiminin özelleştirilmesinden sonra göl havzasında kazılar giderek artmaya başladı. Konya havzasında 9 adeti işletmede, 6’sı inşa halinde, 12’si planlama içinde, 5 adeti ise ‘su kullanım anlaşması’ yapılmış toplam 32 adet HES ile akan tüm dere ve akarsular bu barajlara bağlanarak sular doğal akışından koparıldı ve koparılmaya devam ediliyor.
Tuz Gölü’nü direkt olarak besleyen çaylar üzerine kurulan Mamasın Barajı (1962) ile Cihanbeyli Göleti’nin (1992) inşa edilmesi ardından birçok dere ve akarsunun Hirfanlı Barajı’na bağlanması ile gölde kuruma genişlemeye başlamıştır. Yine gölü besleyen Peçenek Çayı, Melendiz Çayı, Karasu Çayı, İnsuyu gibi çay ve dereler boru içine alınıp kilometrelerce doğadan koparılarak taşınmış ve Tuz Gölü susuzluğa mahkum edilmiştir. Beyşehir Gölü’nün tatlı suyu ile Konya’nın atık suları toplanıp DSİ tarafından Tuz Gölü’ne kirli atık sularla deşarj edilmektedir.
Tüm bu olumsuzluklar gölü katlederken, bölgede tarım üretimleri ise çiftçilerin suya erişememesi nedeniyle azalmaya başladı. Yapılan onlarca baraja karşın bölge tarımına yeterli su verilmemesi sonucu üreticiler yeraltı sularına mahkum edildi. Yeraltı sularına mahkumiyet sonucu, suyun 500 metre derinlere doğru çekilmesine neden olunmuş ve yüzlerce obruk vakası yaşanmıştır. Yeraltı suyunun kullanımı mevcut iktidar tarafından desteklendiğini unutmadan, bu süreçte tek kazananın enerji şirketleri olduğunu hatırlatalım.
Özellikle 2017 yılından bu yana hemen her yıl binlerce flamingo, yüzbinlerce yıldır yaşam ve üreme alanı olarak kullandıkları Tuz Gölü’nde sermaye etkinlikleri sonucu yaşamını yitirdiği görülmektedir. SİT ve Koruma alanı olan göl de yaşananları yukarıda özetlerken, gölün idam fermanı olan sorunun tartışma dışı bırakılarak neden ıskalandığını anlamakta zorlandığımı belirtmek isterim. Flamingo ölümlerinin tarımda kullanılan yüksek miktardaki sulara bağlanması sorunlu bir yaklaşımdır. Hasbel kader sermayenin ve iktidarın gözünden kaçmış ve el konulmamış olan derecikleri tarım alanlarına yönlendiren çiftçilerin flamingo ölümleriyle suçlanması kabul edilemez.
Suya erişim sorunu yaşayan çiftçileri ‘kaçak kuyu’ açmakla suçlayan bazı kurum ve derneklerin Tuz Gölü havzasının doğalgaz deposu yapılması konusundan hiç söz etmemeleri eğer bilgisizlik değilse üç maymunu oynayıp ‘sulama projeleri’ yapıp fon kapmanın peşinde oluduklarını göstermektedir. 3 yıldır bu konuda birçok uyarıları gazetemizin işlediğini de belirtmek gerekiyor.
Tuz Gölü havzasında yerin 1100 metre ile 1500 metre derinliklerine sondaj yapılarak, yeraltında bulunan tuz tabakaları, Hırfanlı Barajı’ndan getirilen devasa büyüklükteki boru içindeki sulara eklenen kimyasallar ile tuzlar eritilerek yapay mağaralar oluşturup 30 yıl ömür biçilen depolama alanı açılmaktadır.
Birçoğu tamamlanan 12 suni mağarada 1,2 milyar m3 gaz depolanması amaçlanıyor. Ağırmetaller içeren yeraltı tuzları eriyip yeryüzüne çekildikten sonra Eskil kıyısından Tuz Gölü’ne bırakılıyor olması bir cinayettir. Flamingo ölümleri ve Tuz Gölü’nde tükenen suların bir avuç sermaye çıkarı için yaşandığından söz etmeden, çiftçiyi-köylüyü suçlamak kolaycılıktan başkaca birşey değildir ve asla kabul edilemez.