“Suriye’den ülkemize yönelik saldırıların kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Polislerimize yönelik son saldırı artık bardağı taşırmıştır.”
Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları hakkında bilgi sahibi olan aziz devlet başkanımız tarafından CNN Türk adlı bir televizyon kanalında dile getirilmiştir.
Gazetemiz legal yayınlanan bir gazete. O nedenle ben bu cümleyi yasalarımıza en uygun bir biçimde yorumlayacağım. Çünkü şu sıralarda kimseyi kızdırmanın alemi yok.
Muhterem Reis-i Cumhur Hazretleri Tayyip Recep Erdoğan Beyefendi şu zamanlarda biraz yorgun. Mesela İsmail Kahraman, Anayasa’nın ilk dört maddesini çöpe atalım dediğinde, muhterem Reis’imiz bunu Kılıçdaroğlu’nun söylediğini sanmıştı. Olsun. Yine de haklıydı.
Gelelim yukarıda alıntıladığımız konuşmasındaki cümleye. Kazara unutmuş olacağınızı hesaba katarak cümleyi tekrar aktarıyorum:
“Suriye’den ülkemize yönelik saldırıların kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Polislerimize yönelik son saldırı artık bardağı taşırmıştır.”
Türk milletinin “bardağını taşırmak” hiç kimsenin haddi değildir. “Bardak” bizim kırmızı çizgimizdir. (Bir gün Sovyetler Birliği’nde iken lokantanın birinde bir arkadaşım garsona bağırarak “bardak” deyiverdi. Masada bardak yoktu. Kadın garson arkadaşımızın “bardak” diye bağırması karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. “Çört vas mi” diye karşılık verdi. “Şeytan götürsün” gibi bir anlama geliyormuş. Sonra anladık ki, “bardak” Rus dilinde “karmakarışık fahişe yatağı” anlamına geliyormuş. Biz Türkler için ise bardak milli namusumuzun simgesidir.)
Muhterem Reis-i Cumhurumuz “bardağımızın taştığını” söyleyince, hepimiz elbette dikkat kesiliyoruz. Öyle de oldu.
“Bardağımızı taşıran” hadise malum. Afrin’de vatanımızı korumakla görevli iki polisimiz görev başındayken hain bir saldırı sonucu “şehit” düşmüştü. Pek tabii kayıtlara geçirmesek bile “bardağın” içi şehitlerle dolduğu için, bu iki şehitle “bardağımız” taşmış idi. Tayyip Bey bu “taşma” işine haklı olarak kızmıştı.
İşin bu kısmına ben şahsen bir şey diyemem. Bardağın nasıl bir bardak olduğunu, içine kaç şehidin dolduğunu, son şehitlerle bu bardağın nasıl taştığını bilemem. Başkanımız bilir. O nedenle muhterem Reis’imizin kızgınlığını eleştirmek aklımın ucundan geçmez.
Ancak…
Cümleyi izninizle üçüncü defa aktarmam icap eder. O halde aktarayım:
“Suriye’den ülkemize yönelik saldırıların kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Polislerimize yönelik son saldırı artık bardağı taşırmıştır.”
Bu cümlede “Suriye’den ülkemize yönelik saldırılardan” söz edilmiş. Çok üzüldüm. Hemen bu konuları iyi bilen uzmanlara sordum: “Suriye’den ülkemizin neresine bir saldırı olmuş?” Öyle ya. Ülkemize Suriye’den bir saldırı olmuşsa, bu saldırı Antakya’ya, Antep’e, Maraş’a ya da füze saldırısı ise Konya’ya, balistik füze saldırısı ise Ankara ya da İstanbul’a olmuş olmalı değil mi? Bendeniz böyle düşündüm. Sonuçta bir “saldırı” var ve devletimizin başındaki şahıs, bu saldırının “Suriye’den ülkemize” olduğunu açıkça ifade ediyor. Ben de neremize saldırıldığını izninizle merak ediyorum.
Suriye’den neremize saldırdılar?
Tayyip Bey diyor ki, “Suriye’den ülkemize yönelik saldırıda” geçtiğimiz gün iki “polisimiz şehit” olmuş. Araştırdım, bu polisler Antakya Emniyet Müdürlüğü’nün polisleri miymiş? Antep Emniyeti’ne mi bağlıymışlar? Yoksa İstanbul Boğaziçi’nde Bahçeli’nin tabiriyle “ajan provokatör” talebelerin ümüğünü sıkan polisler miymiş?
Hayır. Değilmiş.
Bu polisler Afrin’de şehit düşmüşlermiş.
Hoppala.
Afrin dediğimiz kasaba Suriye Arap Cumhuriyeti’nin sınırları içinde olup, vaktiyle yüzde doksan nüfusu Kürt olan bir belde. Lakin zeytinleri meşhur olsa da turistik bir yer değil. Polislerimiz oraya tatil yapmak için gitmiş olamazlar.
Ne işleri var Afrin’de?
Diyelim ki, Türk polisidir, diyelim ki, İstanbul’da uyuşturucu mafyasını canları pahasına yakalamak için Antakya’dan Afrin’e gitmiş olsunlar. “Helal aleyk” deriz.
Ancak bu polislere yönelik saldırıyı muhterem Reis’imiz “Suriye’den ülkemize yönelik saldırı” olarak ilan etti.
Şimdi soruyorum: Başkanımıza kim Afrin’in “ülkemiz” sınırları içinde bir kasaba olduğunu söyledi?
Kandırmayın artık şu adamı…
Afrin, Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait olan bir Kürt yerleşim yeridir. Afrin’e girerek Suriye sınırlarını ihlal eden polislere, askerlere, sivillere yönelik “saldırı” yemin ederim ki “ülkemize yönelik bir saldırı” değildir. Bir araba dolusu Suriye polisi Antakya’ya girse, bizim kahraman polisimiz bunlara “Dur” dese, bunlar da durmasa, bizimkiler ne yapardı dersiniz?
Muhterem Reis’im durumu bilginize arz ederim. Fitnecilerin kışkırtmalarına lütfen kanmayınız.