Türkiye’nin bilinçli olarak Fırat’ın suyunu kestiğini belirten Özerk Yönetim, bunun trajik sonuçlar doğurabileceğine işaret ederek BM’ye uluslararası hukuk çağrısı yaptı
Türkiye’nin Fırat’ın suyunu kesmesi, nehrin debisini iyice düşürüyor ve Kuzey-Doğu Suriye halkını zora sokuyor. Konuyla ilgili ANHA’ya değerlendirmelerde bulunan Tebqa Ekonomi Komitesi Eş Başkanı Ahmed Süleyman, suyun kesilmesinin trajik sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
Mart ayından bu yana halkın içme suyunun kesildiğini belirten Süleyman, Fırat Nehri’nde su seviyesinin 167 santimetreye düştüğünü kaydetti. Günlük su debisinin 267 metreküpe kadar düştüğünü ifade eden Süleyman, bunun bütün projelerin durması anlamına geldiğini belirtti.
Siyasi kazanım amacıyla yapılıyor
Türkiye’nin Fırat’ın suyunu kesmesinin ilk olmadığını söyleyen Süleyman, “Türkiye bu uygulamalarla bölgede siyasi kazanımlar elde etmeye çalışıyor. Türkiye 2014 yılında da Fırat’ın suyu kesmişti. Bu tutum su kesintisi ile halklara yönelik bir saldırıdır” dedi.
Suyun eksilmesinin elektrik üretimini de olumsuz etkileyeceğini kaydeden Süleyman, “13 milyon kilovattan 7 milyon kilovata düştü. Türk devleti suyu kesmeye devam ederse elektrik üretimi durabilir. Fırat Nehri’nde elektrik üretimi için 250 metreküp/saniye debi gerekiyor. Nehir kenarında bulunan tarım projeleri de bundan etkilenecektir. Uluslararası hukuka göre Fırat Nehri’nden Suriye’ye akması gereken su debisi 500 metreküp/saniyedir” dedi.
2 metreye kadar düştü
Tebqa Elektrik Müdürlüğü Eş Başkanı Lorans El Casim, Fırat’ın suyunun eksilmesi nedeniyle elektrik üretiminin azaldığını belirterek, günde toplam 12 saatlik elektrik verebildiklerini söyledi. Binlerce ailenin Fırat’ın suyundan yaralandığına işaret eden Casim, “Fırat Nehri Reqa, Derazor ve Halep’te birçok kişiye içme suyu sağlıyor. Suyun eksilmesi ciddi sonuçlar doğuracaktır. Su seviyesi 2 metreye kadar düştü” diye konuştu.
BM’ye çağrı
Jeoloji Birimi de suyun azalmasına ilişkin endişelerini bildirdi. Su seviyesinin düşük olması nedeniyle gün ışıklarının nehrin tabanına zarar vereceği belirtiliyor. Nehrin tabanında çatlaklar oluşması ise daha trajik sonuçlar doğurabilir. BM’ye çağrıda bulunan Ahmed Süleyman, “BM, Türk devletinin yaptıklarından sorumludur. Türk devleti uluslararası hukuku yok sayıyor. Uluslararası kamuoyu sorumluluğunu yerine getirmelidir. Türk devleti bölge halkıyla savaşmak için her yolu deniyor” ifadelerini kullandı.
TEBQA