Fındıklı’da tartışmalı su taşıma konusunu Belediye Başkanı ve Fındıklı Dereleri Platformu’yla konuştuk
Yusuf Gürsucu
Enerji, kapitalizmin aşırı üretimleri için olmazsa olmaz olan en önemli unsurdur. Kapitalizm, enerji üretimleri ve ham madde temini için doğada bulunan madenleri elde etmek hedefiyle tüm doğal alanları kontrol edip talan ederek, aşırı üretimlerini kesintisiz sürdürmek amacını taşır. Dünya sermayesinin her yıl bir araya gelerek ileriye dönük sorunlarını ve çözümlerini konuştukları Davos zirvelerinin değişmeyen konusu, “Kritik önemdeki doğal kaynak arzına istikrarlı ve makul bir maliyetle erişebilmek” olarak belirlenirken, buna ulaşamama ihtimali bile kapitalizm için korkulu bir rüyadır. Türkiye’de ise kapitalizmin bu talebi için her türden kolaylık sağlanırken, doğal yaşam ise adeta can çekişir hale getirildi.
‘Temiz enerji’ safsatası
Kömür ve petrolün neden olduğu küresel ısınmaya önlem adına yeni metalaştırılmış alanlar yaratılmaktadır. Temiz enerji savına sarılan kapitalizm, sermaye için yeni birikim alanları açma gayreti içinde bu savı gündeme getirmeyi başarmıştır. Küresel ısınma gerçeğini ters yüz edip kendi çıkarına kullandığının en önemli göstergesi aşırı üretimlerde bir kısıntıya gitmek şöyle dursun sürekli arttırması. Başka yapacağı herhangi bir şey ise yoktur. Çünkü ancak bu şekilde kendini var edip sermaye birikim sürecini kesintisiz kılabilir. Bu noktada ortaya atılan ve insanları peşine takan ‘temiz enerji’ üretimleriyle küresel ekolojik krizin aşılabileceği propaganda edilmektedir. Bilerek ya da bilmeyerek birçok kesim gerçekte ekolojik krizi aşma konusunda hiçbir karşılığı olmayan ‘temiz enerji’ propagandasının peşine takılıyor.
HES furyası sürüyor
Hidroelektrik Santralleri (HES) temiz enerji olarak sunanlar kapitalizmin yok edici yüzünün maskelenmesine hizmet ediyor. Küresel ısınmanın kendisini ağır biçimde hissettirdiği Türkiye’de HES furyası ise hâlâ sürmekte. Türkiye coğrafyası su fakiri düzeyine gerilediği tespitleri yapılırken, Karadeniz su bakımından hâlâ zengin sayılan bir bölge. Karadeniz’de hem büyük barajlar hem de tünel tipi HES’ler yoğun olarak inşa edilmiş ve bu inşa süreci devam ettirilmektedir. Öte yandan Türkiye’de 95 bin MW’ı aşan bir enerji üretim kapasitesine karşın tüketilen enerji için devreye alınan kapasite bunun 1/3 seviyesinde. Bu veri Türkiye’de bahsedildiği gibi enerji ihtiyacı olmadığını ortaya koyarken, AKP iktidarı enerji üretmeyen ya da ürettiğini pazarlayamayan şirketlere alım garantileriyle her ay ortalama 200-250 milyon lira civarında ‘kapasite bedeli’ adı altında ödeme yapıyor. Bu, enerji üzerinden büyük bir kamusal zararın yaşatıldığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Bölgesel iklim değişimi
Baraj ve HES’lerin yarattığı ekolojik yıkım giderek kendisini gösterirken, Karadeniz Bölgesi’nde de iklim değişimi yoğun olarak hissedilmeye başlanmıştır. Çoruh Nehri üzerine yapılan devasa barajlar sonrası bölgede ılıman bir iklim yaşanmaya başlarken, yağış iklimi de bu değişimden payını almıştır. Karadeniz’in geçmişte en önemli meteorolojik özelliği stabil ve kesintisiz olarak haftalarca süren yağmurlar olurken, günümüzde ise kısa süreli ancak çok yoğun biçimde ortaya çıkan yağışlar, bölgede ortaya çıkan iklim değişiminin önemli göstergelerinden birisi. Bunun tek nedeni ise büyük barajlar ve HES’ler.
Fındıklı için tehlike
Yüzlerce HES inşa edilen Karadeniz’de uzun yıllardır HES karşıtı mücadele yürütülmesine karşın en önemli başarı Rize’nin Fındıklı ilçesinde elde edildi. Uzun yıllardır şirketlerin Fındıklı dereleri üzerinde toplam 24 adete ulaşan HES inşa etme girişimleri halkın kararlı tutumu karşısında gerçekleştirilemedi. Yukarıda aktarmaya çalıştığımız yorum ve bilgiler bölge ekosistemindeki yıkımın ve şirketler yararına ortaya konan politikaların daha net anlaşılabilmesi içindi. Birçok vadide yapılan HES’ler nedeniyle derelerde suların akmaz hale gelmiş olması bölgede HES’lere karşı bilinç sıçramasını desteklerken, bazı iyi niyetli girişimlerin ortaya çıkan bilinci bulandırma tehlikesi de belirmektedir. Karadeniz can çekişirken Fındıklı dereleri mutlaka yaşatılmalıdır.
35 km’den su taşınacak
Rize’nin Fındıklı ilçe belediyesinin ilçeye 900 metre yükseklik ve 35 km mesafeden 87 lt/sn kapasitedeki suyu borulama yöntemiyle içme suyu olarak getirme hazırlıkları devam ediyor. Getirilecek suyun iki dinlenme noktasında su tribünleri uygulanarak enerji üretmesi fikri ilçe genelinde tartışma yarattı. Belediye bunun bir HES olmadığını ve buradan elde edilecek enerjinin şirketlerin yararı değil ilçenin yararı için gündemde olduğunu belirtirken, karşıt görüşler ise yapılmak istenenin bir HES olduğunu, bu HES’i kimin hangi amaçla yaptığından bağımsız, bölgeye bugüne kadar adım atamamış HES şirketlerinin önünü açacağını belirterek projenin iptal edilmesini istiyor. Ancak belediye ortada bir proje olmadığını sadece bir fikrin tartışmaya açıldığını belirtiyor. HES’i bir yana bırakarak ilçeye getirilmek istenen suyun miktarını öncelikle ele almak süreci daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
İstanbul’la karşılaştırdık
İstanbul’un günlük su tüketimi 3 milyon metreküp ve suyun yüzde 22.3 su hatlarının eski olmasından dolayı kaybolmaktadır. Bu durumda kaybolan 650 bin metre küp su toplam 3 milyon metreküpten düştüğümüzde İstanbul’da gerçek anlamda tüketilen su miktarı günlük 2 milyon 350 bin metreküp olmaktadır. İstanbul’un Fındıklı’yla karşılaştırılamayacak ölçüde var olan sanayi tesislerinde kullanılan su, bu suyun en az yüzde 10’una tekabül etmektedir. Fındıklı’da hazırlanan projede, 900 metre yükseklikte ve 35 km uzaklıkta bulunan bir kaynaktan saniyede 87 litre su alınarak Fındıklı’nın su ihtiyacının karşılanacağı belirtilmektedir. 87 lt/sn olarak belirlenen suyun günlük miktarı 7 bin 516.8 metreküptür. İstanbul’la karşılaştırdığımızda 3 milyon metreküp su ile yaklaşık 16 milyon insanın ihtiyacı karşılanıyor. Fındıklı’nın nüfusu İstanbul’un yaklaşık yüzde 1’lik bir nüfusuna tekabül ediyor. İstanbul eğer Fındıklı kadar olsaydı tüketilen suyun miktarı en fazla 3 bin metreküp olacaktı.
87 lt/sn su çok fazla
İstanbul ile yaptığımız karşılaştırma sonucunda Fındıklı’nın su ihtiyacı günlük en çok 2 bin 350 metreküp olacaktır. Fındıklı Belediye Başkanı suyun getirilmesiyle birlikte ilçenin su dağıtım ağının da yenileneceğini ve su kaybını yok edeceklerini belirtiyor olması önemli. Fındıklı ile İstanbul’a dair sanayi bakımından bir oran vermek zaten gereksiz ve İstanbul’da sanayinin en az 300 bin metreküp su tükettiğini belirtirsek Fındıklı’nın su ihtiyacından 300 metreküp suyun daha düşürülmesi gerekmektedir. Bu durumda Fındıklı’nın gerçek anlamda su ihtiyacı günlük 2 bin metreküpe inecektir. 35 km uzaklıkta ve 900 metreden alınacak olan suyun köylere dağıtılması da bu rakamı değiştirmeyecektir.
Belediye başkanı konuştu
Günlük 7 bin 500 metreküp suya ihtiyaç var mı? Enerji üretmek niçin tartışılıyor? Ve diğer bazı sorulara yanıt bulmak amacıyla CHP’li Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu’yla konuştuk. Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu’na öncelikle bu kadar çok miktarda suyu ne yapacaklarını sorduk. Çervatoğlu, “Getireceğimiz su projede her ne kadar 87 lt/sn olarak görünse de hedefimiz 40 lt/sn su almak üzerinedir” diyor. Çervatoğlu, belirlenen bu kapasite ile getirecekleri su hattını buna göre hazırlayıp ileride daha fazla su ihtiyacı doğduğunda bu kapasiteyi kullanabilmek amacıyla 87 lt/sn olarak projelendirildiğini söyledi. “Bu alınan ciddi miktardaki suyun doğal yaşama verebileceği zarar düşünüldü mü?” sorusuna ise Başkan Çervatoğlu, “Suyu aldığımız nokta bir kaynak değil ve toplanan sulardan yararlanıyoruz. Aldığımız noktada su miktarı 250 lt/sn civarında bir kapasiteye sahip” diyerek, suyun büyük çoğunluğuna müdahale etmediklerini ifade etti.
Bütçemiz yetersiz
Çervatoğlu’na niçin enerji üretmek istediklerini de sorduk. Çervatoğlu, ilçenin aylık 16 milyon bütçeye sahip olduğunu ve bu gelirin yüzde 10’unu enerji bedeli olarak ödediklerini söyledi. Zaten yetersiz olan bütçeye katkı sağlamak istediklerini belirten Çervatoğlu, konunun gereksiz biçimde büyütüldüğünü ve gündeme gelen enerji üretimiyle ilgili ortaya bir fikir attıklarını ve bu fikri Fındıklı halkıyla tartışmak amacıyla gündeme aldıklarını, yoksa herhangi bir hazırlıklarının ya da girişimlerinin olmadığını aktardı. Bu konuda son sözü halkın söyleyeceğini ve eğer fikir destek bulursa projelendirebileceklerini belirtti. Çervatoğlu’na Fındıklı’ya hiçbir HES şirketinin girememiş olmasının önemini hatırlatarak, belediyenin böyle bir şeye imza atması halinde HES şirketlerinin önünün açılma tehlikesini sorduk. Çervatoğlu, “Bizim yapmak istediğimiz tribün ile HES’çilerin yapmak istedikleri şey kıyaslanamaz. Yine de bir tehlike barındırabileceğini gördük, ancak olası böyle bir tehlikeye karşı belirleyici olan Fındıklı halkı olacak” dedi.
Süreç normal işlemiyor!
Belediyenin HES inşa etmek istediğini belirten Fındıklı Dereleri Koruma Platformu’na da benzer soruları yönelttik. Fındıklı’nın suya ihtiyacı olup olmadığı sorusuna, “Belediyenin iddiası su ihtiyacı olduğu yönünde. Ancak rakam olarak neye tekabül ettiğini, ne kadar suya ihtiyaç olduğunu bilmiyoruz, fakat ciddi düzeyde olduğunu da sanmıyoruz” denildi. Belediyenin tartışmaya açtığı enerji üretimine dair sorumuza ise “Suyun yaklaşık 35 km mesafeden getirilmek istendiği ve bu su taşınırken aynı suyun 2 noktasından enerji üretileceği, belediyenin iddiası üretilecek enerjinin belediyenin ihtiyacı için kullanılacağı yönünde ancak sürecin normal işlemediğini ifade etmek gerekiyor” yanıtı verildi.
‘Zarar ne kelime…’
Platform, “Fındıklı derelerine bugüne kadar HES şirketlerinin giremediğini, belediyenin bu girişiminin şirketlerin elini kolaylaştırır mı?” sorumuzu şöyle yanıtladı: “Tam da sorun burada. Başlangıç olacak elbette. Ayrıca Fındıklı halkının haklı mücadelesi bir halk hareketi. Yani her görüşten insanı içinde görmek mümkün. Bugün bu olursa, diğer kesimler belediye başkanı sizden olduğu için sustunuz diyecekler. Mücadelenin bölünmesi kaçınılmaz.” Platform, “Mücadele böyle bir durumda zarar görür mü?” sorusuna, “Zarar görmesi ne kelime, yerle bir olur. En yakın zamanda göstergeleri olacaktır. Toplumsal muhalefet dağınık görüntü verdiği an saldırı başlar. Ne zaman olur, ne tür olur onu zaman gösterecek” yanıtını verdi. Platform olarak ne yapmayı düşündüklerine dair sorumuzu ise “Öncelikle belediyenin bu niyetini duyurup, farklı kanallar ile teşhir ederek geri adım atılmasını sağlayarak bir yol yöntem bulmak zorundayız. En ciddi sorun belediyenin CHP’den olması, yani içeriden vuruluyor olmamız… Kanal İstanbul projesini kimin yaptığı önemli mesela. Ekrem İmamoğlu yapsa bugün karşı olanlar susacak, destekleyenler karşı çıkacak. İyi okunması, doğru analiz edilmesi gereken bir durumla yüz yüzeyiz” ifadeleriyle yanıtladı.
‘Tartışmalar zarar verir tarzda’
Emek Partisi (EMEP) Fındıklı İlçe Başkanı Onur Erşahin’e sürece dair düşüncelerini sorduk. Erşahin, “Herhangi yönde taraf olmak gibi bir tutumu benimsemiyoruz. Çünkü henüz ortada bir proje yok. Sadece ortaya atılan bir fikir var ve bu fikrin tartışma biçimi ve yöntemine elbette itirazımız var. Platformun bilgiyi tam almadan harekete geçmesi bir sorun ve bu sorun karşılıklı suçlamalar ile büyürken, bu durum ilçemizde bugüne kadar yürütülen mücadeleye ciddi bir zarar vermek üzere. Biz şu an ortaya atılan fikrin düzeysiz biçimde sürmesinden dolayı tartışmaların bir parçası olmak istemiyoruz. Proje ortaya konduktan sonra elbette sürece dair düşüncelerimizi paylaşacağız. Bunun için de çalışmalar yürütmekteyiz. Ancak ortaya çıkan ve birbirini suçlayan tarzda tartışmaların Fındıklı’ya asla bir katkısı olmayacak” dedi.