Kentsel dönüşüm projeleriyle gündeme gelen Fikirtepe halkı, evlerinin yapılmamasından dolayı 98 gündür inşaat alanına kurdukları çadırlarda nöbet tutuyor. Soğuk havaların gelmesiyle işlerinin daha da zorlaştığını belirten mahalleliler, ne olursa olsun, her koşulda direneceklerini söyledi.
İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı Fikirtepe semtinde 2011 yılından bu yana süren kentsel dönüşüm hak sahiplerini mağdur etmeye devam ediyor. Semtin Dumlupınar mahallesinde 2016 yılında başlayan yıkım, birçok yurttaşın evlerinden olup kiracı olmalarına neden oldu. Taahhüt edilen tarihte evlerini teslim alamayan yurttaşlar, inşaat alanında kurdukları çadırlarında hak arama nöbeti tutuyor.
“Brooklyn Dream Projesi” adı verilen proje kapsamında Pana Yapı’nın sahibi olduğu Selimoğlu İnşaat şirketiyle mahalleli, 2016 Kasım-Aralık ayında anlaştı. Yapılan sözleşmede, mahalleliye 2018 Haziran ayında evlerin teslim edileceği ve evleri bitinceye kadar kirada kaldıkları süre boyunca kiralarının karşılanacağı taahhüt edildi. Teslim zamanı gelmesine rağmen inşaat tamamlanmadı. Taahhütte bulunan Pana Yapı, hak sahiplerine yalnızca bir yıllık kiralarını ödeyip, geri kalan kiralarının ise ödemedi. Şirketin, proje aşamasında birçok daireyi de sattığı ortaya çıktı. Durumu protesto eden hak sahipleri, proje aşamasında daire satın alanlar ve bölgede kentsel dönüşüm mağduriyeti yaşayan birçok aile, 98 gündür evlerinin yıkıldığı yerde çadır kurarak gece-gündüz nöbet tutuyor.
‘Gerekirse açlık grevi yapacağız’
Arsa sahiplerinin vekaletli temsilcisi Engin Akgüzel, 98 gündür çadırda yaşadıklarını belirtti. İmza atmaya mecbur bırakıldıklarının altını çizen Akgüzel, “Bakanlık kısmı yetkililerinden bir kısmı bize sürekli şunu söyledi. ‘Bize mi sordunuz imza atarken.’ Biz gerçekten sorduk. Bu adamalar burayı yapamaz müdahil olun dedik. Fakat o dönem bakanlık kamulaştırma yasasını çıkardı. Ve biz kamulaştırmadan korktuğumuz için mecburen imza attık” dedi. Sonuna kadar hak arayışlarının sürdüreceklerini ifade eden Akgüzel, “Gerekirse burada açlık grevi de yapacağız hakkımızı alana kadar. Çünkü benim rahmetli babam bu evin inşaatını yaparken hastalandı ve vefat etti. Herkesin çoluğu çocuğu var. Benim de 3,5 yaşında bir kızım var. Kızımın burada yaşayabileceği bir toprağı bir evi olsun istiyorum. Bunun peşinden koşuyorum. O yüzden bu hak arama mücadelesinde yapmamız gereken ne varsa yapacağız” diye belirtti.
‘Zorla malımızı elimizden aldılar’
Zeynep Düzgünoğlu da şuan çok mağdur olduğunu belirterek, “Benim durumum çok iyiydi. İşim vardı. İçinde huzur bulduğum bir evim vardı. Zengin olayım diye bir derdim de yoktu. Evimi elimden aldılar. Ben o evi iğnenin deliklerini sayarak yaptım. Terzilik yaparak, atölyelerde çalışarak yaptım. Barınma hakkımızı elimizden aldılar. Benim bir tek emekli maaşım var. Gerçekten utanıyorum artık bunları söylemekten. Gidecek başka yerimiz toprağımız yok. Ben 45 senedir bu evde oturup yaşıyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanı Recai Şaşmaz’a şunu söylemek istiyorum. Onun annesinin evini başına yıksalardı o ne düşünürdü. Bir insan olarak bunu düşünsünler” diye aktardı. Kış mevsiminin yaklaştığına dikkat çeken Düzgünoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne olursa olsun her koşulda ben burada olacağım. Evimi vermek istemiyorum. İnsanlarını en doğal hakkı barınma hakkıdır. Bu hakkı elimizden almalarını ben anlayamıyorum. Biz onlardan sadaka istemiyoruz. Onların malını almıyoruz. Bizim malımızı dolandırdılar. Zorla bizim malımızı elimizden aldılar. Bu evleri istiyoruz. Başka da bir derdimiz yok.”
‘Tüyü bitmemiş çocukların hakları var’
Bir diğer mağdur Dürdane Uluocak ise, 37 sene çalışarak aldığı evini kaybettiğini ifade ederek, “Oturacak, yatacak yerimiz yok. Üç tane çocuk okuttum. Perişan haldeyiz. Bir emekli maaşı alıyorsun. Onu da kiraya veriyorsun. Ne elektrik ne su faturası hiçbirini ödeyemiyorsun. Çocuklar olmasa yandık. Beni karşılıyorlar. Kendileri yokluk durumuna düşüyorlar. Hayat pahalı her şey pahalı yetişilmiyor. Kış geliyor. İnsanlar kışın kaloriferi açmadan evinde oturamıyor. Burada nasıl oturacağız? Nasıl dayanacağız bilmiyorum. Bunlar milletten utanmıyor. Allah’tan da mı korkmuyorlar. Sesimizi yurt dışı duydu. Herkes biliyor bilmeyen yok” dedi. “Tüyü bitmemiş çocukların hakkı var o evlerde” diyen Uluocak, “Çok yazık. İnsafı ve zerre kadar vicdanı varsa fesih etsinler anlaşmayı. Evleri kaç kişiye satmışlar kâğıt üzerinde. Böyle yasa mı olur? Böyle kanun mu var? Demek ki Allah söyletti beni. Bunlar dedim bizi sinema yapmasınlar sonunda. Sanmıyorum yapacaklarını dedim sonra. Ama aynen film oldu hayatımız. Hakkımızı hiçbir şekilde helal etmiyoruz” şeklinde konuştu.
Kaynak: MA / Servet Karaduman