FHKC Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mahir el Tahir (Maher Al Taher) ile konuştuk: Örgütler imkanı olduğu ölçüde katıldı. Çünkü bu herkesin savaşı. İran ve Lübnan Hizbullah’ı gözetim halinde. Çünkü Filistin direnişi ciddi darbe alırsa durum İran ve Lübnan Hizbullah’ı için de büyük tehdit olur. Müsaade etmemek için savaşa girebilirler
Mehmet Ali Çelebi
Hamas’a bağlı İzzettin El-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023 şafağı başlattığı Aksa Tufanı ile İsrail’in Gazze kıyısındaki kentlerine girildi. İsrail ilk şokun ardından birkaç saat sonra hava saldırısı başlattı. Demir Kılıçlar Operasyonu adı verilen hava saldırısı ekim sonunda kara harekatına dönüştürüldü. Evler, daha önce yerlerinden olmuş olanların kaldığı Cibaliye, Nuseyrat, Bureyc, El Megazi gibi mülteci kampları, hastaneler, okullar, kiliseler bombalandı. Siviller katledildi. Olanları kadrajlayıp haber, foto ve görüntülerle kamuoyuna ulaştırma görevi olan onlarca gazeteci katledildi. İhvan-ı Muslimin temelli Hamas’ın (İslami Direniş Hareketi) Meclis binası ve yönetim binaları işgal edildi. Arap Birliği, BM, BM Adalet Divanı, UCM gibi yapılar jenosidi ve tehciri izledi.
İsrail, Gazzelileri Mısır’ın Sina Yardımadası’na sürmeyi tasarlarken Arap ülkeleri “Ortadoğu’da Mısır’sız savaş olmaz” düşüncesine yaslandı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ise Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yaptığı ikili görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Hamas’la mücadele sona erene kadar Filistinlilerin İsrail’in Necef Çölü’ne (Negev Çölü) taşınabileceğini söyleyerek Hamas’ın yok edilmesini beklediğini gösterdi. Sisi’nin şu sözleri de bulaşırsa Mısır’daki ayaklanmadan korktuğunu gösterdi: “Gazze’de şu an yaşanan, sivilleri Mısır’a göçe sürükleme girişimidir. Filistinlilerin topraklarından sürülmesini reddediyoruz. Sina Yarımadası’nın İsrail’e yönelik bir terör üssüne dönüşmesini istemiyoruz. Milyonlarca Mısırlı, Filistin halkının yerinden sürülmesi fikrine karşı gösteriler düzenlemeye hazır. Hedeflenen sadece Filistin halkının Mısır’a tehcir edilmesidir. Biz, Filistin davasının tasfiye edilmesini ve Filistinlilerin Sina’ya tehcirini reddediyoruz.” (NTV/18 Ekim 2023)
Gazze’de katliamlar olurken petrole dayalı ekonomik ve askeri gücü oldukça büyük Suudi Arabistan ise 1 Kasım 2023 tarihinde devlet destekli dünyanın en büyük müzik eğlence festivalini başkent Riyad’da başlattı. Suudi Arabistan da Hamas’ın yenilgisini bekledi.
Aksa Tufanı’na dahil olan örgütler de var. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısındaki George Habaş’ın kurucusu olduğu, Leyla Halid gibi sık sık uçak kaçıran isimlerin yer aldığı Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) de sonraki günlerde kurulan Ortak Operasyon Odası’na dahil oldu.
İsrail’e karşı eylemleri ve Filistin davasını dünyaya duyurmak için uçak kaçırma eylemleriyle adından söz ettiren FHKC’nin Genel Sekreteri Ahmed Saadat 2002’den beri tutuklu.
Teori ve Politika dergisinin davetiyle İstanbul’da bulunan FHKC Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mahir el Tahir (Maher Al Taher) ile Aksa Tufanı’nı, İsrail işgalini konuştuk.
- Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin tarihini, stratejisini sormak istiyorum.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi 11 Aralık 1967’de kurulmuştur. Sol düşünceye sahip bir parti. Sosyalist bir parti. Filistin’in tümünü kurtarmak için, birleştirmek için, özgürleştirmek için çalışan bir parti. Ve Siyonist hareketin, İsrail’in kurduğu ırkçı, faşist devlete karşı bir parti. Biz İsrail’i sadece Filistin halkına karşı değil, bölgedeki bütün halklara karşı da emperyalist ülkelerin işlevsel yapısı olarak görüyoruz. Dolayısıyla bütün halklarla, bölgedeki ileri düşünceye sahip halklarla ilerlemek için çalışıyor. Bütün dünyadaki güçlerle işbirliği halinde. Temel amacı dünyayı, bölgeyi, Filistin’i İsrail’den kurtarmak.
- 7 Ekim 2023’te Hamas’ın askeri kanadı İzzettin El-Kassam Tugayları’nın Aksa Tufanı ile Ortadoğu’da yeni bir denklem oluştu. İsrail önce hava saldırısıyla karşılık verdi, sonra kara saldırısı başlattı. Hangi örgütler ne zaman haberdar olup dahil oldu Ortak Operasyon Odası’na? FHKC nasıl katıldı?
7 Ekim’de gerçekleşen Aksa Tufanı aslında bir uzun işgal siyasetine reaksiyondu. Dolayısıyla savunma açısından kendini koruma açısından işgal altında olan bir halkın gerçekleştirdiği bir reaksiyon diye nitelendirebiliriz. Tabii bu uzun işgal yıllarından sonra gelen bir sonuç. Gazze yaklaşık 17 yıldır tamamen abluka altında. Havadan, denizden, karadan tamamen izole edilmiş, ambargo altındaydı Gazze Şeridi.
Ve Batı Şeria’da yapılan siyasete, bütün tutuklamalara, insan hakları ihlallerine karşı illegal olan yerleşimler ve yerleşimcilere tepkiydi. Yerleşimciler çok fazla kan döktü. Şu an İsrail hapishanelerinde 5 bin 500 tutuklu var. İsrail, 7 Ekim’den önce de aslında Filistin davasını tasfiye etmeye çalışıyordu. Bunu hem Batı Şeria’da görüyorduk hem Mescid-i Aksa’ya saldırılarda görüyorduk.
Aksa Tufanı’na; Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin silahlı kanadı Ebu Ali Mustafa Tugayları, İslami Cihad, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, Ahmed Cibril tarafından kurulan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-Ana Kumandanlık, El Fetih’e bağlı Ketaib’ul Aksa, El Mücahidin Tugayları, İslami Cihad’ın askeri kolu Seraya el-Kudüs katıldı. Örgütlerin silahlı kanatlarını kapsadı. Her taraf imkanı olduğu ölçüde katıldı. Çünkü bu herkesin savaşı.
İnanın yakın gelecekte göreceksiniz ki bir sürü yerleşimci Filistin’i terk edecek, geldikleri ülkeye gidecek. Çoğu zaten çifte vatandaş pasaportuna sahip. Akın akın terk etme olaylarına, vatandaşı olduğu ülkeye gitmeye tanıklık edeceğiz. Yakın gelecekte İsrail’in yapmaya çalıştığı projeleri var. Yalnız yapamayacaklarını göreceğiz. İsrail yerleşimcilerinin endişeleri artacak. Bundan dolayı tersine göç başlayacağına inanıyorum.
Şok olmuşlar. Amerika da 7 Ekim’den sonra çok büyük endişeye kapıldı İsrail için. İsrail destekleri fırsat gördü. İsrail’e çok büyük zararlar verildi. Filistin direnişi dik durmaya devam ediyor. Öyle bir potansiyele sahip. Güçlü durmaya devam edecek
- İsrail, Gazze’de Koruyucu Hat Operasyonu ve Dökme Kurşun Operasyonu’nda olduğu gibi bir süre kalıp sonra çekiliyordu. Aksa Tufanı sonrası neden çekilmedi? ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak gibi isimler neden ateşkese karşı olduğunu söylediler ve saldırıyı durdurmadılar?
İsrail ve Amerika 7 Ekim’den sonra aslında İsrail’in çok ciddi beka sorunu ile karşı karşıya olduğunu düşündü. İsrail bu destekleri fırsat gördü, bu fırsatı değerlendirdi. Sadece Amerika’nın değil, söylediğiniz gibi İngiltere’nin desteği var. Avrupa Birliği üyesi bir sürü ülke çok ciddi, açık, doğduran destek sağladılar. İsrail bunu fırsat olarak gördü. Amerika’nın yeşil ışık yakmasıyla Gazze’de istediğini yapmaya devam etti.
Neden bu kadar delirmiş durumda? Neden uluslararası kanunlara aykırı şekilde katliam yapıyor ve yapmaya devam ediyor? Çünkü 7 Ekim’de çok ciddi şekilde zor durumda kaldı. Çünkü ilk defa bu ordunun imajı zedelenmiş oldu. Belki İsrail tarihindeki en ciddi kayıplarını veriyor. Gazze’nin etrafındaki bariyer sistemi tamamıyla çöktü. İsrail istihbaratı tamamen çöküş yaşadı. Çok ciddi bir darbe yedi İsrail. Belki en büyük kaybı veriyor. Daha önce asker olarak belki bu kadar kayıp vermemişti. Daha önce bu kadar kaybı olmadığından dolayı şok olmuşlar. Daha önce İsrail ordusunun burnu bu şekilde sürtülmemişti. Daha önce burnu böyle sürtülmediği için şok oldular. Bunun intikamını alıyorlar. İntikam güdüsüyle çok fazla katliam gerçekleştirdiler. Bu kadar darbe aldıktan sonra İsrail titriyor. Yüzlerce subay, asker esir alındı. Yenilmez denen İsrail ordusu, dünyanın dördüncü ordusunun imajı sarsıldı. İmajını düzeltmeye çalışıyor. Binlerce sivil öldürüldü. Binlerce çocuk ve kadından bahsediyoruz. Hastaneler işgal edildi. Ancak pratik olarak sahada herhangi hedefi gerçekleştiremedi. Siyasi olarak herhangi hedefi gerçekleştiremedi. Tek yaptığı sivilleri öldürmeye devam etmek.
- İran’ın ve Lübnan Hizbullah’ının açıklamaları yeni cephe açma beklentisini yükseltti. Ancak iki kez kamuoyu önünde konuşma yapan Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın açıklamaları Hamas’ı, Filistin’i tatmin etmedi…
Operasyondan bir gün sonra aslında Hizbullah ateş etmeye başladı. Yavaş yavaş hareketlendirmeye başladı. Günlük çatışmalar oldu. İsrail’in konuşlandığı yerlere atışlar yapıldı. Çok şehit de verdiler. Ve İsrail tarafında birçok askeri yaraladı. Bazı askerleri öldürdü. Hizbullah yaklaşık 70 şehit verdi. Amerika da 7 Ekim’de gerçekleşen operasyonun ardından çok büyük endişeye kapıldı İsrail için. Amerika, İsrail için existential tehdit gördü. Yani İsrail için çok ciddi var olma, beka sorunu olarak gördü. Ve Amerika bölgeye çok fazla savaş gemileri gönderdi. Çok fazla uçak, çok fazla tank, çok fazla ekipman gönderdi. Yaklaşık 2 bin askeri bölgeye sevk etti. Bununla beraber İran’a ve İran’ın müttefiki Lübnan Hizbullah’ına çok açık tehditler gönderdi. Eğer herhangi bir şekilde İran ve Hizbullah savaşa girme anlamında bir şey yaparsa ABD çok ciddi şekilde savaşa gireceğini gösterdi. Amerika, İran’a karşı bu tehditlerde ciddi olduğunu ortaya koymuş durumda İsrail bekası için. Nasrallah’ın da Yemen’deki ve Suriye’deki yani bölgedeki direniş grupların da söyledikleri şey çok açık. Bir şekilde Hamas’ı ya da Filistin’deki direnişi bitirecek olurlarsa direkt savaşa girecekler. Bu ne demek oluyor? Bu açıkça daha ilerideki dönemde ne olup biteceğiyle alakalı bir tavır. Gözetim halindeler. Çünkü Filistin direnişi ciddi bir darbe alırsa durum İran ve Lübnan Hizbullah’ı için de büyük bir tehdit haline gelmiş olur. Dolayısıyla buna müsaade etmemek için savaşa girebilirler. İsrail’e çok büyük zararlar verildi. Medyada gösterilenlerin iki, üç katı daha fazla kayıp veriyor İsrail. Filistin direnişi dik durmaya devam ediyor. Öyle bir potansiyele sahip. Güçlü durmaya devam edecek.
İsrail, Batı Şeria’da tamamen egemen olmak istiyor. Batı Şeria’da 800 bin yerleşim ünitesi var. 2 milyona çıkarmak istiyor. Batı Şeria’dan çekilmek istemiyor, istila etmek istiyor. Batı Şeria’yı da Kudüs’ü de aslında İsrail’e ilhak etmek istiyorlar
- İsrail günün sonunda Gazze’de ne öngörüyor? FHKC’nin bu noktada okuması nedir?
Hedefi Gazze Şeridi’ni tamamıyla yıkmak. Gazze Şeridi sakinlerinden en fazla kişiyi öldürmek. Mümkün olduğunda fazla sivil öldürmek istiyor. Gerçekleşen aslında bir savaş değil. Gerçekleşen başka. Kendi açıklamalarına da bakıldığında Gazze’yi yıkmak istiyorlar. Yakıtı, elektriği, her şeyi keseceklerini söylediler. Normalde savaşın kuralları var. Televizyonda açık söylediler. Suyu, yakıtı, elektriği, her şeyi keserek bütün Gazze’yi imha etmek istediklerini gösterdiler. Bu bir soykırımın açıklamasıydı gerçekte. Batı Şeria’yı da Kudüs’ü de aslında İsrail’e ilhak etmek istiyorlar.
- Yani Gazze’den sonra sıra Batı Şeria’da mı?
İsrail, Batı Şeria’ya da tamamen egemen olmak istiyor. Şu anda Batı Şeria’da 800 bin tane yerleşim hanesi yani 800 bin yerleşim ünitesi var. Bu rakamı 2 milyona çıkarmak istiyor. Batı Şeria’dan çekilmek istemiyor, istila etmek istiyor. Gazze’deki gibi değil, adım adım yerleşimci taşımak istiyor.
- 1970’lerde Türkiye’den giden FHKC’nin de alan verdiği Kürt ve Türkiye solundan devrimcilerle ilgili anılarınız vardır…
Tabii ki çok derin, uzun soluklu hatıralarımız var. Türkiye’den çok kişi o mücadeleye katıldı. İleri düşünceye sahip insanlar gelip mücadele etti. Derin ilişki kurduk.
Mahir el Tahir kimdir?
1953 yılında Şam’da Tiralı (Haifa Bölgesi) dünyaya geldi. Suriye’deki Yermuk kampındaki UNRWA okullarında okudu. 1972 yılında Şam’daki Abdul Rahman Al-Kawakibi Lisesi’nden mezun oldu. 1972 yılından sonra Filistin Halk Cephesi Genel Merkez Komitesi Üyesi ve Siyasi İlişkiler Komitesi ile Öğrenci Teşkilatı Çerçevesi’nden sorumlu oldu. 1974 yılında Bağdat’a taşınarak Filistin öğrenci hareketi ve Halk Cephesi’ndeki faaliyetlerini sürdürdü. 1978 yılında Bağdat Üniversitesi’nden siyaset bilimi alanında lisans derecesi aldı. 1980 yılında Irak’tan Lübnan’a sınır dışı edildi. 1981’de Libya hükümetinde FHKC’yi temsil etti. 1982 yılında tekrar Lübnan’a taşındı ve FHKC’nin Organizasyon Dairesi Sekreteri olarak çalıştı. Liderlik merkezi Şam’a taşındıktan sonra Halk Cephesi Siyasi Bürosu Sekreteri olarak 1983-1989 arasında Sovyetler Birliği’nde bulundu, akademik çalışmalar yaptı. 1991 yılında Moskova Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden siyaset bilimi alanında doktora derecesi aldı. FHKC Kültür ve Enformasyon Dairesi’nin sorumluluğunu üstlendi, Al-Hadaf dergisini denetledi. 1995 yılında FHKC resmi sözcüsü olarak görevlendirildi. 2000 yılından Cephe’nin Altıncı Konferansı’nda FHKC Siyasi Bürosu üyeliğine yeniden seçildi ve aynı zamanda dış ilişkiler sorumlusu seçildi. 2004-2005 yıllarında FHKC adına ulusal birlik görüşmelerine katıldı.