Toplumun adalet talebine kulaklarını tıkayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun hukuk dışında her konuda fikir yürütmesi dikkat çekiyor. JES’lerin ‘temiz enerji’ olduğunu iddia eden Feyzioğlu’nun daha önce Cerattepe’de maden için halk oylaması istemesi tepki de çekmişti
Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Aydın Barosu ortaklığındaki “Hukuk ve Çevresel Etkiler Açısından Jeotermal Enerji” başlıklı çalıştay Aydın’da düzenlendi. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Jeotermal Enerji Çalıştayı’nda konuşma yaptı ve JES direnişiyle adını tüm Türkiye ve hatta dünyaya duyuran Kızılcaköy’ü ziyaret etti. Amacının her şeye karşı çıkmak olmadığını, doğru olanı da desteklemek gerektiğini belirtten Feyzioğlu, “Aydın Ovası’nın tarım arazilerini ortadan kaldırıp, üstüne jeotermal tesisler kurduğumuzda, biz nerede incir yetiştireceğiz, nerede zeytin yetiştireceğiz, nerede domates yetiştireceğiz. Bugün bir domatesin, bir patlıcanın, bir sebze ve bir meyvenin ne kadar değerli olduğunu somut yaşadığımız günlerdir” dedi. Bir mühendis edasıyla konuşan Feyzioğlu’nun JES’leri temiz enerji sınıfına sokmaya çabaladığı izlendi.
JES mühendisi gibi!
Çevresine sahip çıkıp koruma mücadelesi verenler için, “Sabah çevreyle uyanıp, akşam çevreyle yatanlardan farklı olarak bir adım geriden meseleye baktığımızda, çevre davasını doğru anlatamadığımız kanaatindeyim” sözleri dikkat çekti. Feyzioğlu, Anadolu’nun bir başka şehrindeki vatandaşımız, “Bunlar enerjinin her türlüsüne karşı, mağarada mı yaşamak istiyorlar”dediğini belirterek, “Elbette enerjiye ihtiyacımız var. Elbette madeni çıkartmak zorundayız. Bu ülkenin madenini iyi, doğru, halka yararlı şekilde çıkartacak olanları korumalı, diğerlerini ise yerin dibine hep birlikte geçirmeliyiz” dedi. JES’lerin dünya da temiz enerji olarak kabul edildiğine değinen Feyzioğlu, “Deşarjın geri magmaya verilmesi lazım. Magmadan su buharını çıkartanlar deşarj operasyonunu yapıyorlar mı, yoksa Menderes’e koy versin gitsin mi yapıyorlar. Yani deşarj, yer altına geri gönderme pahalı” ifadelerini kullandı. Yeraltından buhar çekilmediği aksine zehirli sıvı çekildiğini atlayan Feyzioğlu’nun yeraltına basılan zehirli sıvının yeraltı sullarına karıştığından haberinin olmadığı anlaşıldı.
Cerattepe’de referandum!
Feyzioğlu’nun birçok çevre ve ekolloji mücadelesi yürütülen yerlere ziyaretlerde bulunması dikkat çekiyor. Feyzioğlu Artvin Cerattepe’de maden girişimine karşı aylarca süren direnişini de 2 kez ziyaret etmişti. Feyzioğlu ziyaretlerinde, “Burada bir şehrin kaderinden bahsediyoruz. Altın çıkartılabilecekse, çevreye zarar vermeden çıkartılabilecekse tabii çıkartılır” ifadesini kullanırken, bir başka ziyaretinde ise Cerattepe’yi yerle bir edecek olan maden için sandık kurulmasını ve buna halkın karar vermesini önermişti. Önerilerinde yine Aydın’da yaptığı gibi madene karşı olmadığını ancak ‘iyi madencilik’ yapılması gerektiğini belirtmişti. Oysa sadece insanların kararıyla birçok canlı türün yaşam alanlarının yok edilmesi, asla halk oylaması ile onaylanamaz. Çünkü böyle birşey bilime aykırı bir tutum olarak değerlendirilir.
JES temiz enerji değil!
Öncelikle enerjinin temiz ya da kirli tekniklerle üretilmesinden önce enerjinin kimin için üretildiğine bakmak gerekiyor. Türkiye’de enerji üretim kapasitesi ihtiyacın 3 misli bir kapasiteye ulaşmışken enerjiye ihtiyaç var söylemi inandırıcı olamaktan çok uzak. Bugün dünyada iklim değişiminin başlıca müsebbibi karbon yakıtlarla enerji üretmek olduğu biliniyor. İklim değişiminin en önemli sonuçlarından birisinin ise susuzluk olduğu bir gerçek. Feyzioğlu öncelikle JES’lerle yeraltından buhar çıkarılmıyor ‘jeotermal akışkan’ olarak bilinen ve içinde siyanür dahil birçok ağır metalin yeryüzüne sıvı olarak çekildiği hatırlatılmalı. Ancak bunu bilmiyor mu, sorusu da akılda tutulmalı. JES’lerle yukarı alınan zehirli akışkan ister yeraltına basılsın, ister dereye salınsın sonuçları her bakımdan yıkım demektir. Yeraltının binlerce metre altından çekilen zehirli akışkan yine aynı metreye geri basılması gerektiği belirtilirken Feyzioğlu bir noktayı doğru söylüyor bu yöntemin ‘çok pahalı’ olması. Ancak pahalı ya da ucuz olması bir şeyi değiştirmiyor yeraltına akışkanın geri basılması için çok yüksek bir basınç uygulanması gerekiyor. Bu basınç sırasında magmayı yerin altında tutan karbon kayaçların kırılmasıyal birlikte yer altına hapsolan zehirli akışkan ‘yeraltı sularına karışıyor.’ JES’lerin dere ve çaylara bırakılması ise her gözün gördüğü kirliliği açığa çıkarıyor ve derlerden zehir akmaya başlıyor. Tüm bu nedenlerle JES’ler temiz demek ya cahilliğin bir sonucu ya da sermaye çevrelerinin yoğun olarak JES’lere yönelmesinin önündeki halk direnişlerini zayıflatmaya dönük bir söylemden başkaca bir şey değildir.
EKOLOJİ SERVİSİ