‘Bi hebûna xwe, bi xwebûna xwe’ (Varlığınla, kimliğinle) şiarı ile yapılan 9. Amed Tiyatro Festivali’ne yoğun ilgi gösterilirken, festivalin konuklarından yazar Kutbettin Sadeghi, festivallerin Kürt tiyatrosunun gelişimi için olumlu etki yaptığını söyledi
Selman Çiçek
Amed Şehir Tiyatrosu’nun katkılarıyla bu yıl 9.’ su düzenlenen Amed Tiyatro Festivali 18 Nisan’dan bu yana yoğun bir ilgi ile sürüyor. “Bi hebûna xwe, bi xwebûna xwe” (Varlığınla, kimliğinle) şiarı ile yapılan festival, Kurdistan’ın dört parçasından gelen oyunlar ve söyleşiler ile sürüyor. Kentin birçok noktasında sergilenen oyunlarla, özellikle kayyımların kentte yarattığı tahribatlar sanatın iyileştirici gücü ile gideriliyor.
Üç parçadan tiyatro
Kentin rengini değiştiren festivalde en çok ilgi İran ve Irak Kurdistan’ından gelen gruplara oldu. Kuzey ve Doğu Suriye’den gelecek tiyatro grupları ise, siyasi gelişmelerden dolayı programa dahil olamadı. Duhok’tan gelen ve yazarlığını Helket İdres Abet’in, yönetmenliğini ise Hemrîn Cmîl’in yaptığı “Derwêş yan Gudû” oyunu ilgi ile izlendi. Oyuncular, 8 saat sınırda bekledikten sonra yaklaşık 27 saatlik yolculuğun ardından Amed’e ulaştı. Bu yorucu yolculuğun ardından gerçekleşen oyunla, Kürtçe’ye dönük saldırılara cevap olundu. Rojhilatê Kurdistan’ın Seqiz kentinden gelen Koma Ronya topluluğu Odip oyununu sahneledi. Soranice sahnelenen oyunda gösterilen oyunculuk becerisi büyük alkış aldı. Benzer bir ilgi de Urmiye’den gelen Efsaneya Hespên Azad oyununa oldu.
Festival evine döndü
Festivalde öne çıkan bir diğer olay ise festivalin evine dönmesi oldu. DBP döneminde inşa edilen ve açılışı yapıldıktan sonra kayyım atanan kongre merkezi 8 yıllık bir aranın ardından kapılarını Kürt tiyatrosuna açtı. 8 yıllık kayyım döneminde Kürtçe oyunlara yer verilmeyen modern salonlar, özel tiyatrolar ve konser için sanatçılara kiralandı. Çand Amed Kongre Merkezi’nde iki tiyatro salonu bulunmaktadır. Biri iki bin kişilik iken, diğeri 300 kişilik. İki bin kişilik salon, konser ve özel tiyatrolar için şirketlere peşkeş çekilmiştir. Bu nedenle festival, kayyımın daha önce yaptığı sözleşmelerden dolayı küçük salonda gerçekleşti. Alt katta ise, büyük salon, fahiş bilet fiyatları ile paralı hale getirilmişti. Kayyım sanatı paralı hale getirirken, festival ise ücretsiz sunularak kongre merkezi yeniden halkın hizmetine sunuldu.
Adı Türk ama içeriği Kürt
Festival kapsamında dört parça Kurdistan ve Avrupa’daki Kürt tiyatrosunun geldiği aşama ve eksiklikler de tartışıldı. Bu tartışmalarla Kürt tiyatrosunun geldiği aşama ve var olan eksiklikler dile getirildi. Yine yapılan tartışmalar sonucunda Kürt tiyatrosunun gelişimi için önemli bir rota oluşturuldu. Tartışmalarda söz alan festivalin konuklarından yazar Doç. Dr. Süreyya Karacabey, üniversitelerde Geleneksel Türk Tiyatrosu dersini verdiğini, ancak dersin adının Türk Tiyatrosu olduğunu, fakat içeriğindeki oyunlara bakıldığında hepsinin Kürtlere ait olduğunu söyleyerek Kürt tiyatrosunun nasıl zamanla asimile ederek Türklere mal edildiğine dikkat çekti.
Modern uygarlığın yolu
İran’da yazdığı 70’e yakın tiyatro oyunu ile Kürt tiyatrosuna önemli katkılar veren Tahran Üniversitesi profesörü Kutbettin Sadeghi, festivalin Kürt tiyatrosuna katkısını gazetemiz için değerlendirdi.
Festivallerin, Kürt tiyatrosunun gelişimi için olumlu etki yaptığını söyleyen Sadeghi, festivallerin bir motivasyon yarattığını, tiyatro ile uğraşanlar için bir teşvik olduğunu söyledi. Paris’te bir gecede 600 tiyatronun sahnelendiğini, bin filmin gösterildiğine dikkat çeken Sadeghi, “Paris’te üç günde bir festival düzenleniyor. Ama burada yılda bir festivalimiz oluyor. Ya da bir film kaç zaman sonra gösterime giriyor. Festival ne kadar görünür olursa o kadar toplumun ilgisini çeker. Fransızlar buna; toplumsal düşüncenin hassaslaştırılması der. Toplum anlamalı ki bu modern uygarlığın bir yoludur. Toplumda yaşadıkları sorunları tiyatro ile dile getirebilirler” diye konuştu.
Festivallerin halkı etkilediğini söyleyen Sadeghi, bir tiyatro, sinema ya da müzik ile insanların dünyada neler olup bittiğinin farkında olacaklarını belirtti. İçgüdüsellikten kültürleşmeye doğru gidildiğine dikkat çeken Sadeghi, “İçgüdüsel yaşam kendini dört şeyde var eder. Biri yemek, ikincisi uyku, diğer ikisi de kendini boşaltmak ve doldurmaktır. Tüm bunlar hayvanlarda gerçekleşir, bizi bunlardan ayıran ise sanattır” diye belirtti.
Festivaller platforma dönüştü
İlk tiyatronun Rojhilatê Kurdistan’ın Sine kentinde 1935 yılında oynandığını hatırlatan Sadeghi, bu tiyatronun ise sokakta Kürtçe yapıldığını söyledi. Ardından tiyatro öğrencilerinin de oyunlarını camide sergilediğini söyleyen Sadeghi, “İran devriminden sonra Kürt tiyatrosu yasaklandı. Halepçe olayının ardından Merivan şehrinde, bu sebeple tiyatro oynandı. Birçok tiyatro buraya geldi. Bu bir festivale döndü, bu 6-7 yıl sürdü. Merivan’da düzenlenen festival, sokak festivali idi. Adı da böyle idi. Asya’da düzenlenen en büyük festivaldi. Daha sonra Saqız kentinde de Kürt festivalleri düzenlendi. Bu iki festivalin kuruluşunda yer alarak festivallerin gelişmesi için mücadele ettim. Şimdi ise bu festivaller, dört parçanın birbirini tanıması için bir platforma dönüştü” diye konuştu.
Tiyatro demokrasinin temelidir
Uygarlığın, şehirleşmenin Kürtlerin hayatında yeni olduğunu söyleyen Sadeghi, “Kültürümüzde şehir düşüncesi oluşmamış. Modernite, halen kültürümüzde oluşmadı. Tiyatronun temelinde demokrasi vardır. Aynı zamanda modernitenin sembolüdür. Biz kendimizi Londra gibi şehirlerle mukayese etmemeliyiz. Kendi etrafımızdaki kültürlerle mukayese etmeliyiz” diye konuştu.
Rojava’daki grupların eksikliği
Ne zaman bir festivale gitse ilk olarak programa baktığını söyleyen Sadeghi, “Acaba Rojava’dan tiyatro grupları var mıdır ya da yok mudur” diye merak ettiğini söyledi. Onların da bu festivale katılması için başta siyasetçiler olmak üzere herkesin mücadele etmesi gerektiğinin önemine dikkat çeken Sadeghi, “Bizler bir aile olarak bu platformda birbirimizi tanıyoruz. Umut ediyorum ki, bir dahaki festivalde Rojava’daki tiyatrocuları da görür, bir araya geliriz” dedi.