Birkaç günden beri başta Maraş olmak üzere çevre illerdeki köy ve kasabalarda vakit geçiriyorum. Sarız’ın, Akçadağ’ın, Gölbaşı’nın köylerine, Elbistan’dan fırsat buldukça kısa süreli ziyaretler yapmaktayım. Düğün, cenaze, taziyeler, hasta ziyaretleri zamanımı epey dolduruyor. Yirmi yılı aşkın süreden beri ilk defa arabayla İstanbul’dan geldim, arabanın rahatlığından da yararlanarak plansız, programsız geziler yapmaktayım. Bu arada yaz mevsiminden yararlanarak tatil amacıyla kaldıkları bölgelerden gelen birçok insanla karşılaşıyorum. Yalnız geride bıraktığımız üç gün içinde iki cenaze, bir sünnet düğünü ve bir festivale katıldım. Avrupa ülkelerinde çalışanların yanında İstanbul’da yaşayanlardan yıllarca görmediğim dostları burada görmek ayrı güzellik.
Özellikle Kürt ve Alevi köylerinde düzenlenen festivallerden birinden söz etmek isterim. Zaten bu festivallerin hepsi birbirine benziyor.
Festival sözcüğü, Latince kökenli olup şenlik, bayram vb anlamları taşır. Ancak dini bayramlar dinlere göre değişik adlar alabilmekte. Günümüzde daha çok çeşitli alanlarda yapılan toplu gösteriler veya şenlikler için kullanılmaktadır, bayram anlamı tamamen kaybolmuş bulunmaktadır. Tabii amacım, festivalin etimolojisini anlatmak değil elbette, bu beni çok aşar. Asıl sözünü etmek istediğim ise son zamanlarda köy ve kasabalarını, dede baba yurtlarını terk edip büyük kentlere veya yabancı ülkelere göç eden insanlarımızın yılın belli dönemlerine özellikle yaz aylarında bir araya gelerek birbirlerine, terk ettikleri köylerinin taşına, toprağına, ağacına, kurduna kuşuna olan hasretlerini gidermek için yaptıkları şenlikli toplantılardır bu festivaller.
Geçtiğimiz cumartesi günü komşu köydeki küçük bir kız çocuğunun yürekleri burkan cenazesine katıldıktan sonra diğer köydeki festivale gittik. Adı “Günaltı” olarak değiştirilen Kistik/Kistikan köyünde kışın, dört beş aile oturuyor. Köy boşalmış durumda. Ama dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış insanların neredeyse birer şatoyu andırdığını söyleyebileceğimiz evlerini uzaktan görenler, oranın bir yazlık site olduğunu düşünebilirler. Aslında öyledir de. Çünkü insanlar ancak yaz aylarında, birkaç günden, en fazla bir iki aya kadar buradaki evlerine gelebilmekteler. Evlerin içinde her türlü modern ev eşyası eksik değil.
Kistiklilerin, “Boybeyi olmasa devlet bizim burada olduğumuzu nereden bilecek” dedikleri söylenir çevrede. Şimdi ise gerek Türkiye’nin gerek dünyanın çeşitli yerlerinde, yüzlerce Kistikli ailenin ve 5 yüz civarında üniversite mezununun bulunduğunu söylediler. Bizi uğurlayan iki kişiden biri Antep’te kardiyolog, biri de İstanbul’da avukattı. Kurdukları dernek ve vakfın da tüm üyeleri dışarıda yaşamaktalar.
Tamamı dışarıda yaşayanların yardımıyla yapılmış çok amaçlı büyük bir Cem evi/köy konağının iki katlı kapalı salonları yanında üstü kapatılmış ve bir kaç yüz kişinin rahatlıkla oturabileceği bir açık alanı ve sahnesinde başladı festival. Toplantıya ülkenin ve dünyanın her tarafından gelenler vardı. Civar köylerden de gelen konuklar az değildi. Kistikli genç kadın ve erkeklerin hizmet ettiği şenlikte kadınların ağırlığı her konuda hissediliyordu.
Açış konuşmaları ve Kistikli sanatçıların sazla kısa müzik dinletisinden sonra konuklardan HDP Milletvekili dostumuz Kemal Peköz gündeme ilişkin bir konuşma yaptı ve hem bölgenin hem ülkenin sorunlarını dile getirdi. Daha sonra da benim de bir konuşma yapmamı istemeleri üzerine ben özellikle yapılan bu şato yavrusu evlerin yerine daha mütevazi konutlar inşa edilse ve onlardan artan kaynakla ekonomik yatırımlar yapılsa buraların ilerde boş kalma tehlikesinden kurtulabileceğini belirttim.
Üç gün sürecek olan festival, Kistik’te bir hayli olan şairlerin şiirleri, ses ve saz sanatçılarının performanslarıyla devam edecek. Davul zurnanın yanında pop müzik yapan yöre sanatçılarının Türkçe ve Kürtçe şarkıları eşliğinde halaylar, govendler çekilirken yemek de ihmal edilmedi. Bölgenin en önemli düğün ve cenaze yemeği olan “dangoşt/etli pilav” ikram edildi.
Aynı gün en önemli Alevi merkezlerinden biri olan Kantarma’da bazı ziyaretlerde bulunduktan sonra akşam başka köydeki sünnet düğünündeydik. Orada da civar köylerden gelen davetlilere yemek verildi. Çeşitli grupların müzik ve govendleri geç vakitlere kadar sürdü. İnsan İstanbul’un kalabalığı ve Türkiye’nin gündeminden uzaklaşınca biraz magazinel konulara dalıyor. Galiba benim için güzel bir dinlence olacak bugünler.