Belgesel çalışması için dengbêjleri ve destanları ile ünlü Reşkotan bölgesine gittiğimizde, Kelhok köyüne bağlı Mezelka mezrasında, Ermeni Fermo ile üstüne stran yakılan Fexriya’nın babası Sebri’nin öykülerini dinledik.
1900’lü yılların başına değin, bu bölgede, şimdilerde hiç kalmayan Ermeniler, birkaç köyde birkaç aile kalan Ezidiler ve Müslüman Kürtler birlikte yaşıyorlarmış. Dönem dönem Ezidilerin adına Ferman dediği uygulamalardan hemen herkes nasibini almış. Bu manada acılı bir coğrafya Reşkotan, en çok da Ermeniler ve Ezidiler çekmiş. Fakat acının en büyüğü ‘sözde kirvelerin’ bedbahtlık yapmasıymış ve Fermo bunu hiç unutmamış.
Fermo kirve dediği birkaç kişi ile birlikte Kelhok köyüne yakın bir yerde tırpan çekiyormuş, aralarında her ne geçiyorsa diğerleri söz birliği edip, Fermo’ya kırk hançer darbesi vurup, bir kayalıktan aşağı atmışlar. O bahtsızlıktan sonra, o kayalığın ismi Fermo’nun kayalıkları olarak kalmış. Reşkotilerin ileri gelenlerinden Hacı Mehemed’in çobanlığını yapan ve Fermo’nun da yakını olan iki kişi, onu o halde görünce alıp, beyin evine getirmişler. Hacı Mehemed, Hedhedik köyünden Ermeni hekim Arakel’i getirtip Fermo’nun tedavisini yaptırmış. Tam da o dönemde Suriye Fransızların eline geçince, Fermanlarla yüz yüze kalan Ermeniler burayı bir kurtuluş kapısı görüp zorunlu göçe başlamışlar. Fermo da iyileşen ama sızısı yüreğine vuran, kırk hançerin acısından, yurdunu terk edip Suriye’ye göç etmiş ve Kamışlo’ya yakın bir köye yerleşmiş.
Reşkotilerin hayatını alt üst eden ve “Bavê Fexriya” stranına konu olan olay Fermo’nun gidişinden beş, altı yıl sonra olmuş.
Bavê Fexriya’nın asıl ismi Sebri’dir. Fermo!ya doktor getiren Hacı Mihemedê Mistê’nin oğludur. Dedesi Mistê, üzerine bir başka stran yakılan Filîtê Quto’nun abisidir. Filîtê Quto’nun bilinenden farklı olan öyküsünü ayrıca yazacağım. Sebri’ye yakılan “Bavê Fexriya” stranının öyküsü de yanlış biliniyor; yakışıklı ve yiğit olan Sebri’ye aşık olan bir kızın yaktığı stran diye yazılıyor. Lakin Reşkotan bölgesine gidip Mezelka mezrasında yakın akrabası Cafer amcadan dinlediğimiz öyküsü farklı idi.
Sebri’nin büyük abisi Rıza, Sinika köyünden Hizniyê Mehemed Eli’nin damadıymış. Hizni ile Eminê Ehmed’in arasında yıllara dayanan bir husumet varmış.
Emin ile Diyarbekir valisinin arası iyiymiş. Onun ricası ile vali Şêx Said isyanından bir ay önce Hizni’nin üzerine asker gönderiyor. Rıza da baskının yapıldığı gün kayınpederindeymiş. Sebri baskını duyunca akrabalarını rahvan atı Gêjo’nun peşine takıp Sinika köyüne gidiyor. Rıza’yı almak için gitmelerine rağmen, askerlerin köylülere yaptığını vicdanları kaldırmadığından, çatışırlar. Her iki taraftan onlarca kişi ölür ve askerler geri çekilir.
Fakat birkaç gün sonra askerler daha büyük bir kuvvetle Reşkotan bölgesine sefer düzenlerler. Çok çetin bir çatışma yaşanır, Reşkotan bölgesinden, Malabadi köprüsüne değin, birkaç sefer birbirlerini götürüp getirirler. Her iki taraftan da çok büyük kayıplar verilir ve Sebri de üç kurşun yarası alır.
Reşkotiler daha büyük bir katliama maruz kalmamak için ailelerini bırakıp Suriye’ye göçerler. Fakat memlekette kalan kadınlar hakkında takibat başlatılır. Sebri’nin eşi Hanım, yakalanmamak için dağ, bayır, köy köy saklanır ve çok zorluk çeker. İşte Sebri’nin amcasının oğlu da olan ve Barince köyünde ikamet eden dengbêj Haciyê Hecî Ezo, çektiği acılarına tanıklık ettiği Hanım’ın ağzından aktarıyormuşçasına bu stranı yakar.
Reşkotiler Suriye tarafına geçince yolları Fermo’nun köyüne de düşer, lakin Fermo kırk hançerin bahtsızlığını unutmamıştır, yakınlık göstermez ama Reşkotan bölgesinden önceden göç etmiş diğer Ermeniler onlara kapılarını açıp, sahiplenirler.
*Ermeni Fermo ve Fexriyanın Babası