Sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımlar nedeniyle hakkında dava açılan sanatçı Ferhat Tunç’un karar duruşması görüldü. Mahkeme Tunç’a 1 yıl 11 ay 12 gün hapis cezası verdi. Ceza ertelenmedi. Tunç savunmasında, ” Bir sanatçıyım ve iktidarlar gibi düşünmek zorunda değilim” dedi.
Sosyal medya hesabında 2015 ve 2016 yıllarında yaptığı paylaşımlar gerekçe gösterilerek Sanatçı Ferhat Tunç hakkında “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davanın 3’üncü duruşması İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tunç ve avukatının hazır bulunduğu duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Garo Paylan ve Hüda Kaya’nın yanı sıra çok sayıda kişi izledi.
Savcı mütalaasını tekrarladı
Savcı önceki duruşmada esas hakkındaki mütalaasını tekrar etti. Savcı, Tunç’ un “Zincirleme şekilde örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla cezalandırılmasını istemişti. Savcının mütalaasını tekrarlaması üzerine Tunç, esas hakkındaki savunmasını yaptı.
‘Sanatçı toplumsal değerleri savunanur’
Sanatın, ilk insan topluluklarından günümüze “ifade” aracı olarak tanımlandığını dile getiren Tunç, “İnsanın mesele edindiği her şey, sanatta estetize edilerek konu edilir. Yani eğer sanatçı kimliğimize sahip çıkmak istiyorsak, onun dünyanın gerçeğini estetize ettiğini de biliriz. Yine niteliği gereği bazı gelişmeleri öngörebildiği gibi, yaşanmış güncel olaylarla ilgili söz hakkı da alabilen bir iş yapıyorum. Bu hak, herhangi bir politik görüşe ya da ideolojiye bağlı olmasından değil, sanatın temel ilkelerinden ileri gelir. Aynı zamanda sanatçı toplumsal değerleri savunan ve bu değerlere üretimiyle katkı sunan bir aydındır da. Sanatçıyı ayakta tutan popülizm değil, işte bu kimliğidir. Sanatçı bir yerin propagandasını yapmaz; insani bir refleksle sanatsal bir sorumluluk geliştirir. Ben de bunu yaptım. Sanatçının, politikanın yahut sadece teorik alanların algıladığı yerden değil, meselelerin içinden ve objektif bir bakış açısı geliştirmesi gerekir” dedi.
‘Amaç sanatçıları ve aydınları susturmak’
“Sanatçılardan insanın umudunu, kederini yok sayması değil, bunu duyması, sahiplenmesi, bir biçimde ifade etmesi ve yeni olanaklar için ilham vermesi beklenmelidir” diyen Tunç, “Sanat ve sanatçılar toplumların vicdanı olduğu için de yargılanamazlar. Yargılama saiki ile hareket edenlerin tek amacı olabilir. Sanatçıları ve aydınları susturmak. Tarihten beri iktidarlar bunu denediler. Ne sanatçılar sustu ne de toplum tek tipleşti. Toplum mühendisliğine soyunan hiçbir iktidarın esamesi bile okunmuyor. Ama susturmaya çalıştıkları sanatçılar, binlerce yıldır eserleriyle yaşıyorlar” diye konuştu. “Kürt sorununun silahla, savaşla çözülmeyeceğini birkaç yıl önce kabul eden hükümetin güncel politikası değişti diye gerçeği inkâr edecek değiliz” diyen Tunç, suçlamalara ilişkin ise “Dünyanın en barbar örgütüyle mücadele edenleri övdüğüm için pişmanlık duymuyorum. IŞİD denen barbar örgütün zulmüne maruz kalmış bir halkın acısını dile getirmenin değil, tam aksinin sorgulanması bana daha vicdanlı ve akla yatkın geliyor. Bu saikle de bakınca, böyle bir iddianame için pekala niyet okuması yapabilirim; sanatçı duyarlılığımı halkın acısına temas ettirmem son derece kötü niyetli olarak ‘terör örgütü propagandası’ sayılıyor” dedi.
‘Valinin izni ile Kobanê’ye gittim’
Kobanê sürecini çok yakından takip eden bir sanatçı olduğunu hatırlatan Tunç, “Hatta son çıkan albümlerimden biri ‘Kobanê’ adını taşıyor. Bütün dünyaya korku salan, insanlığın ortak değeri olan tarihi kentleri yok eden IŞİD terör örgütünün, Kobanê’ye dönük saldırı sürecinde Suruç sınır bölgesindeydim. Sadece benim değil, bütün dünyanın gözü ve kulağı Kobanê’deydi. Yetmedi, Kobanê’ye geçtim, bir hafta boyunca savaşa tanıklık ettim. Bu tanıklığımı ülke ve dünya medyasında yazarak ve anlatarak dile getirdim. Kobanê’ye nasıl geçtiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Tamamen yasal mevzuata uygun, dönemin Şanlıurfa Valisinin resmi izniyle gittim” diye konuştu.
‘İktidarlar gibi düşünmek zorunda değilim’
Tunç, DAİŞ’in kadınları kaçırıp köle pazarlarında satması, kendisinden olmayan insanların kurbanlık koyun gibi başlarını kesmesi, zorla alıkoyduğu çocukları birer katile dönüştürmesi karşısında, YPG, YPJ’nin “barbarlar ordusuna” karşı halkı savunduğunu belirtti. “Güncel politika değişince ‘terörist’ ilan edilen PYD Lideri Salih Müslim’i Ankara’da ağırlayan ben değildim, devletti” diyen Tunç, “Kaldı ki keşke bu temasları devam ettirme iradesi gösterilseydi ve savaşın diline ve doğrudan kendisine mahkûm bir sürece girmeseydik. Bir sanatçıyım ve iktidarlar gibi düşünmek zorunda değilim” dedi.
‘Çözüm Sürecini doğru buluyordum’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’la ilgili yaptığı sosyal medya paylaşımına dair Tunç, “Milyonların ‘önderim’ dediği Öcalan ile ilgili endişeler giderilmelidir. ‘Tecridin son bulması için’ demişim. Tam olarak hatırlamıyorum ancak tecrit koşullarını protesto etmek adına cezaevlerinde açlık grevlerinin başladığı bir dönemdi. Ben de bir sanatçı olarak, insanların cezaevlerinde ölmesine karşı çıkıp, tepkimi dile getirmiştim. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bu görüşümün ‘suç’ olarak tanımlanması doğru ve adaletli değil. Madem Öcalan’ın bir ‘önder’ olmasıyla ilgili kuşkular vardı da, hükümet ve devlet yetkilileri, çözüm sürecinde, İmralı Adası’nda kendisiyle defalarca görüşürken, bunu neye dayandırıyordu? Devlet ve hükümet, Kürt halkının temsilcisi olarak Öcalan’la görüştü. Ayrıca o süreçte Bülent Arınç’tan tutun Beşir Atalay’a kadar onlarca AKP’li siyasetçinin Öcalan’ı öven beyanları var. Ayrıca Çözüm Sürecini doğru buluyordum ve yine bu sürecin başlatılmasını umut ediyorum. Bazı liderlikler kendilerini dayatır, bazılarını da toplum yaratır. Çözüm süreci devam edip gerçek manada bir sonuca bağlanmış olsaydı, bu ülke şimdi bu sorunlarla mı boğuşurdu… 15 Temmuz gibi lanetli bir süreci mi yaşardı…
‘Suçlamaların tamamı siyasi’
Suçlamaların siyasi olduğunu söyleyen Tunç, savunmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bana isnat eden suçlamaları kabul etmiyorum. En nihayetinde, adaletin ve hukukun prensipleri göz önüne alındığında görülecektir ki, suçlamaların tamamı siyasidir. Genel fikir özgürlüğünün önemiyle birlikte, dünyanın her yerinde, sanatın ve sanatçının özgürlükle bağına ayrıca değer verilir. Ben sanatın toplum yararını gözeten bir sanatçıyım. Düşüncelerimi açıklarken de bu hassasiyeti gözetiyorum.”
‘Egemen iktidarın etkisi yargıya girmiştir’
Tunç’un ardından söz alan Avukat Ercan Kanar, Türkiye’de her zaman egemen iktidarın siyasi görüşlerinin yargıyı etkisi altını aldığını dile getirerek, “Ancak hiçbir zaman bu son 8-9 yıl kadar etkisi altına almadı. Egemen iktidarın etkisi yargıya girmiştir” dedi.
1 yıl 11 ay 12 gün hapis cezası
Avukatların savunması ardından mahkeme karar vermek için duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, Tunç’a “örgüt propagandası yaptığı” gerekçesiyle 1 yıl 11 ay 12 gün hapis cezası verdi. Ceza ertelenmedi.
HABER MERKEZİ