Genç gazeteci arkadaşlarımızdan Ferhat Tepe, 1975 yılında Bitlis’te doğdu. Annesi evde dört çocuğunu büyütmek için uğraşırken; babası müftülükte çalıştıktan sonra müteahhitlik yaparak evin geçimini sağladı. Anavatan Partisi (ANAP), Halkın Emek Partisi (HEP) ve Demokrasi Partisi’nde (DEP) bulundu. Ferhat, Bitlis Lisesi’ni bitirdikten sonra, üniversite sınavlarına hazırlanırken Özgür Gündem’de muhabirlik yapmaya başladı.
Bitlis şehir merkezinde bulunan aile evinden 28 Temmuz 1993 günü çıkarken sivil giyimli ve telsizli kişiler tarafından kaçırıldı. Kaçırılmadan kısa bir süre sonra Tepe’nin babasının evine telefon eden bir kişi, Ferhat Tepe’yi, Türk İntikam Tugayı (TİT) adına kaçırdıklarını ve Tepe’nin bırakılması için, dönemin DEP Bitlis İl Başkanı olan babası İshak Tepe’nin partisinden istifa etmesini, 1 milyar lira para getirmesini ve örgütün kaçırdığı dört Fransız turistin serbest bırakılması gerektiğini söyledi.
İshak Tepe, kendisine telefon eden kişiye ait sesin, dönemin Tatvan Tugay Komutanı Korkmaz Tağma’nın sesine benzediğini belirterek bu isim üzerinde dururken, Tuğgeneral Tağma’nın bölgedeki halka karşı uygulamalarına dikkat çekiyordu. İshak Tepe’nin telefondaki sesin Korkmaz Tağma’nın sesine benzediği iddiası boşuna değildi. Zira İshak Tepe, bu olaydan bir süre önce, siyasetçiler ile kentin ileri gelenlerinin çağrıldıkları bir toplantıda, Korkmaz Tağma ile tartışmış ve onun tarafından tehdit edilmişti.
Nitekim, 18 yaşındaki genç muhabir Ferhat Tepe, 8 Ağustos 1993 tarihinde Elazığ’da, Hazar Gölü’nün Sivrice kıyısında bir balıkçı tarafından ölü olarak bulundu. Ancak gerekli duyuru yapılmadığı için cesetten kimsenin haberi olmadı ve Ferhat Tepe’nin cenazesi, kimsesiz olduğu öne sürülerek ve basından kaçırılarak Elazığ Belediyesi tarafından, Elazığ Asri Mezarlığı’na gömüldü.
Bir süre sonra, ailesinin ve gazetenin olaydan haberi olunca, ceset buradan çıkarılarak teşhis edildi, büyük bir araç konvoyu eşliğinde Bitlis’e götürüldü ve Ferhat Tepe, doğum yeri Bitlis’te binlerce kişinin katıldığı bir törenle toprağa verildi. Ferhat Tepe’nin cesedine yapılan otopsi sonucunda, yoğun işkence yapıldığı, vücudunda sigara söndürüldüğü ve boğazı telle sıkılarak boğulduğu anlaşılmıştı.
Kayıp olduğu süre içinde Ferhat Tepe’yi gördüklerini söyleyen tam 14 tanık ortaya çıktı. Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde aynı günlerde gözaltına alınan HEP Bismil İlçe Başkanı Mümtaz Çerçel’in de aralarında bulunduğu 14 tanık, Tepe’yi Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda gördüklerini söylüyorlardı. Ferhat Tepe cinayetini aydınlatmak isteyen avukat Şevket Epözdemir, Ferhat Tepe’nin kaçırılmasından üç ay sonra 25 Kasım 1993 günü katledildi.
Faillerin bulunmasına yönelik adım atılmayınca aile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, Ferhat Tepe davası ile ilgili kararını 9 Mayıs 2003 günü verdi. Mahkeme “yaşam hakkının ihlali hususunda etkin ve yeterli bir soruşturma yürütülmediği” ve “etkili bir iç hukuk yoluna başvurma hakkı”nın ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’yi 14 bin 500 Euro ödemeye mahkûm etti.
Bu kararın ardından, bireysel başvuru hakkı tanınınca, Tepe ailesi, bir de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. 16 Haziran 2016 günü verilen kararda, AYM, savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut hiçbir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak işlem yapmadığını, delillerin toplanması konusunda gerekli özenin gösterilmediğini ve soruşturmanın “sürüncemede bırakıldığını” belirtip, 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine; ancak “herhangi bir kesin sonuca ulaşılmasını ortadan kaldıracak bir şekilde zamanaşımı” olduğu gerekçesiyle dosya hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Ferhat Tepe, gazeteciliğe genç başladı. Hep genç kalacak! Bizler, onu hiç unutmayacak ve yaptığımız haberlerle onu hiç unutturmayacağız!..