Türk devletinin “Güney Kıbrıs Rum yönetimi” dediği, Birleşmiş Milletler’in ise “güneyi ve kuzeyi” ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıdığı devlet uğradığımız büyük felakette bize yardım elini uzattı. Türk diplomasisi önce bu eli itti, ardından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yardımlarını kabul etti.
Çok doğru yaptı. Böyle büyük bir felaket anında devletler ve milletler arasında varolan anlaşmazlıklar insani yardımlaşmaya engel olamaz. Birbirine düşman olan devletler böyle anlarda düşmanlıklarını bir yana bırakır, düşman bildikleri devletin felakete uğrayan insanlarına yardım elini uzatır. İnsani felaketler, savaş halinde olan devletlerin orduları arasında bile “ateşkeslere” yol açar. Pratikte ne olursa olsun “savaşan güçler, sivil halklara karşı değil, birbirlerinin silahlı güçlerine karşı savaşmaktadırlar.” Zaten sivil halka savaş açmak affedilmez bir savaş suçudur. O nedenle savaşan taraflar, düşman bildiği tarafın halkı büyük bir felakete uğradığında savaşa, bu felaketin ağır sonuçları ortadan kalkana kadar “ara vermeyi” en temel bir ahlaki tutum saymalıdırlar.
Türkiye şu anda tarihinin en büyük doğal afetiyle sarsıldı. Kendi başına üstesinden gelmesi imkânsız kayıplarla karşı karşıya kaldı. Bu kayıpları kendi başına telafi edemeyeceği için de “dördüncü dereceden alarm” ilan etti. Tüm dünyadan yardım istedi. Birçok insanın, bu arada benim de aklımdan geçen düşünce şu oldu: Acaba PKK Türkiye’nin bu ağır durumundan bütün şehirlerde silahlı eylemler başlatarak ve devam eden savaşta saldırıya geçerek yararlanmayı mı düşünecek, yoksa insani nedenlerle böyle yapmayıp, silahlı eylemlerini halkın karşı karşıya olduğu felaket aşılana kadar durduracak mı?
Soruya askeri açıdan bakan iktidar çevreleri, Türkiye’nin bu zor durumundan “teröristlerin” yararlanacağını düşünüyor olmalılar ki, OHAL ilan ederek bu “tehlikeye” karşı harekete geçmişlerdir. İlk bakışta gerçekten de böyle bir askeri “tehlikeden” söz ediebilir. Üstelik Türkiye ekonomisi deprem felaketiyle artık yıkıcı hale gelen kriz koşullarında savaşta harcayacağı her dolar yüzünden felaketi derinleştirecektir. O nedenle Türkiye’nin şu anda bu felaketin üstesinden gelebilmek için geçici de olsa “çatışmasızlık” durumuna hayati derecede ihtiyacı var. Bakan Canikli savaşta fırlatılan her füzenin bir milyon dolar olduğunu geçenlerde açıklamıştı. Çatışmaların beş-altı ay durması, birkaç milyar doların deprem felaketinin sonuçlarını kaldırmak, halkın yaralarını sarmak için kullanılması demektir. Tersi durumda Türk devletinin savaşta harcayağı her dolar ekonomik krizi derinleştirmekle kalmayacak, felakete uğrayan halk için acil ihtiyaçlarının karşılanmasını imkansız kılacaktır. Bu ise mevcut iktidarın karşı karşıya olduğu siyasi krizi derinleştirecek, devlet içinde derin ayrışmalara yol açacak ve halk kitlelerinin öfkesini büyütecektir.
Buradan hareketle diyebiliriz ki, çatışmaların şu esnada devam etmesi Türk devletinin aleyhine, PKK’nin ise lehinedir. PKK’nin her silahlı eylemi Türkiye’nin içinde bulunduğu benzersiz zorlukları ve çok yüzlü krizi derinleştirecektir.
İşte bu nedenle birçok insan ve iktidar PKK’nin bu “fırsatı” kaçırmayacağını, askeri eylemlerini en yüksek seviyeye çıkaracağını, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu zor durumdan askeri üstünlük elde etmek için yararlanacağını, Türkiye’de yıkıcı sonuçlara yol açacak bir kaosu tetikleyeceğini düşünmüştür. Böyle bir “fırsatçılığın” PKK’nin işine yaramasının yanında, rejimin yanı sıra on üç milyon depremzedenin ve hatta tüm Türkiye halklarının zararına olacağı tartışma götürmez bir gerçektir.
Bu kaygılarla “PKK ve TSK’nın insani nedenlerle askeri eylemleri geçici de olsa durdurmasını” temenni ettiğimiz anda Fırat Haber Ajansı’nda KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın şu açıklamasını okudum:
“Askeri eylemler yapan tüm güçlerimize çağrıda bulunuyoruz; Türkiye’de, metropollerde, şehirlerde yapılan askeri eylemleri durdurun. Yine Türk devleti üzerimize gelmediği, bize saldırmadığı sürece eylem yapmama kararı aldık. Halkımızın acıları dinene kadar, yaralarını sarana kadar bu kararımız geçerlidir. Elbette Türk devletinin tutumu da kararımızda belirleyici olacaktır.” Ardından Halk Savunma Merkezi yaptığı açıklamada “KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı adına Cemil Bayık yoldaşın yaptığı çağrıya olduğu gibi katılıyor ve gereklerin pratikte yerine getirileceğini belirtiyoruz’’diyerek cevap verdi.
Anlaşılıyor ki Kürt tarafı şu anda “tek taraflı askeri eylem yapmama kararı” almış bulunuyor. Böylece savaşa harcanan milyarlarca doları halkın yaralarını sarmak için elimize büyük bir fırsat geçmiştir.
Bu fırsatı kullanabilecek miyiz?