TSK’nin Federe Kürdistan’da PKK’ye karşı yürüttüğü ‘Pençe 1-2-3’ harekatlarında şu ana kadar bir aşama kat edilmediği belirtiliyor. Çatışmaları yakından takip eden gazeteci Seyit Evran, başta Mesud Barzani olmak üzere bölgedeki birçok siyasetin, ‘Pençe’nin ucunun ilerde kendilerine dokunacağını fark ettiğini söyledi
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ne düzenlediği “Pençe 1, 2 ve 3 Harekatı” devam ediyor. Operasyonu değerlendiren bölgenin deneyimli gazetecilerinden Seyit Evran, operasyonun amacı, destekleyicileri ve geldiği aşama hakkında önemli bilgiler verdi. Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtlayan Evran, TSK’nin 2 yıldır devam eden operasyonda bir arpa boyu yol alamadığını söyledi.
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi Bradost alanına yönelik başlattığı ‘Pençe Harekatı’nın’ üçüncü aşamasına geçtiği açıklandı. Bir ve ikinci aşamalarda ne sonuçlar elde etti ki üçüncü aşama açıklaması yapıldı? Şu aşamada harekat hangi noktada?
Türkiye’nin Federe Kürdistan’a yönelik saldırıları yerine AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın saldırıları demek daha doğru olur. Savaş konseptleriyle iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Suriye’de denedi olmadı. Rusya ile anlaşarak bazı bölgelere girdi ancak İdlib ile başlayan bir süreç var ki bu süreç zamanla tüm Suriye’yi kapsayacak bir süreçtir. Bu süreçle tüm Suriye’den çıkarılacak. Suriye’de izlediği politika, Kürtlerin hiçbir hakka kavuşmaması üzerine kurulu bir politikaydı. Yine kendini bölge halifesi görme gibi bir iddiaları da vardı. Bu durum uluslararası güçlerin de hesabına gelmediği için tam tutmadı. 2015 yılında ilk önce Türkiye’nin Kürt bölgesinde savaşı başlatma kararı aldı. Türkiye’nin Kürt bölgesine ve Suriye Rojava’sına yönelik askeri saldırılarla sürdürürken, politikasının Irak Federe Kürdistan Bölgesi ayağını ise KDP’de bazı kesimlerle olan ticaret anlaşmalarıyla belirlenen siyasetle yürütmeye çalıştı.
Rojava’nın tamamını alma hayalleri suya düşünce, tampon bölge, güvenli bölge adıyla yeni bir gündem yarattı. Uluslararası güçlerle bunun üzerinden pazarlıklar yaptı. Kürtleri de bunun üzerinden tehdit etmeye başladı. Böyle bir dönemde planını tüm Kürdistan’ı kapsayacak şekilde genişletti. Güvenli bölge, tampon bölge tartışmalarını bu aşamadan sonra İdlib’den başlayarak Urmiye yakınlarına kadar olan bölgeyi kapsadığını açık bir şekilde dillendirmeye başladı. Federe Kürdistan’ın Bradost bölgesine yönelik saldırıları bu tartışmaların içinde başlatıldı. İki yıldır Bradost bölgesinin tamamını ele geçirmek istiyor ama istediği sonuca ulaşamıyor. Son teknolojik silahlar kullanarak, keşif ve savaş uçakları eşliğinde bazı tepelere güçlerini konumlandırdı. İşte bu iki yılda sürdürdükleri saldırılarını “Pençe 1”, “Pençe 2” diye adlandırdılar. “Pençe 3” dedikleri saldırıları ise Haftanin’de başlattıkları operasyona verdikleri isimdir. Haftanin’e yönelik başlattıkları operasyon birkaç günlük operasyondur. İlk günlerde ağır kayıplar verdiler. Henüz ilerleyebilmiş değiller.
Burada söylenmesi gereken şey gerek Bradost Xakurke alanı, gerekse Haftanin’e yönelik başlatılan saldırılar yeni değil. Şimdiye kadar bu alanlara yönelik 30’a yakın saldırı yaptılar. En uzun süreli 1992 yılında iki ay içeride kalabildiler. Geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu saldırıların diğerlerinden farkı, tepelere askerleri helikopterlerle indirmeleri, tepelerdeki askerlerin güvenliklerini de keşif, savaş uçakları ve helikopterlerle sağlamalarıdır. Keşif ve savaş uçaklarını iki gün kaldırmasalar, askerler tepelerde kalamaz. Bu tekniğe rağmen tepelerdeki askerler PKK’lilerin eylemleri karşısında fazlasıyla çaresiz kalmış durumda. O yüzden ‘Pençe’ adını verdikleri operasyonda bir başarıdan söz edilemez. Yapılan açıklamalar, zafer kazanmış havasının yaratılması, iç politika malzemesi ve toplumu uyutma amacını taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. Çünkü ortada bir zafer yok.
TSK amaçlarını gerçekleştirmede ne kadar mesafe kat etti?
Operasyonlarda TSK’den çok AKP ve Erdoğan’ın amaçları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ordular emir eridir. Söylenenleri yaparlar. Erdoğan, amacını gerçekleştirmek için orduyu gözünü kırpmadan savaşa sokabilir. Suriye’de de bunu yapmaya çalışıyor. Federe Kürdistan’da da durum biraz budur. Amaç, Kürtlük adına hiçbir şeyi ayakta bırakmamaktır. Bu yolunu örerken de operasyon sadece PKK’ye yönelikmiş gibi gösteriyor. Gerçekte ise Erdoğan’ın tüm Kürtlere, özelde de Federe Kürdistan’a karşı olduğunu bilmeyen yok. Erdoğan ve AKP yetkililerinin bu konuda çok açık açıklamaları var. Erdoğan, Federe Kürdistan’ı kendilerinin bir hatası olarak görüyor. Açıkça bunu da söylüyor. Kaç kez onun deyimiyle Kuzey Irak’ta yaptıkları hatayı, Kuzey Suriye’de yapmayacaklarını söyledi. Hata dediği şey, Federe Kürdistan’ın elde ettiği statüdür. Referandumdan sonra hakaret ve aşağılayıcı açıklamaları da bunu açıkça gösteriyor.
KDP, YNK ve diğer Kürt güçleri, Türkiye’nin operasyonlarına karşı sessizliklerini bozabilir mi, şu aşamada hangi noktadalar?
Operasyonlar karşısında KDP ve YNK dışındaki Kürt güçleri susturuldu. Her biri farklı bir gerekçe ve vaatle susturuldu. Örneğin Goran, KDP’nin onu bölgesel hükumetin temel ortağı yapmasıyla susturuldu. Afrin operasyonu dönemindeki Goran ile şimdiki Goran aynı değil. Afrin döneminde Türkiye Büyükelçisi’nin ziyaretini kabul etmeyen, onunla görüşmeyen Goran, şimdi operasyonlar karşısında sessiz. Ama içten içe ciddi bir tepki olduğunu da söylemek gerekir. KDP ve YNK içinde de baştan beri tepkili önemli bir kesim vardı. Karşı olanlar, operasyonların tüm Kürtlere yönelik olduğu görüşünde. Karşı olduklarını belki çok fazla kamuoyuna duyurmadılar ama bunu açıktan duyuranlar da oldu. Parti yönetim toplantılarında da bu tutumlarını ortaya koydular. Karşı olmayanlar ise özel ve ticari ilişkilerinden ötürü karşı değillerdi. Karşı olanlar, daha sonra sıranın kendilerine geleceğini biliyor ve dillendiriyorlardı. Bunlardan biri Sayın Mesud Barzani’ydi. Bunu bir parti toplantısında söylemişti. Ancak buna rağmen hepsi bir sessizliğe bürünmüş. Sonucunun ne olacağını bekliyorlar. Kısa sürede bu saldırıların tamamlanacağı görüşünde olanlar vardı. Ancak direniş karşısında TSK amacına uluşmayınca, karşı olan sesler yükselmeye başladı. Yani tutum değişikliğini de yine direniş belirledi. Mesud Barzani’nin bir daha ‘Kürt kanının Kürtlerin eliyle dökülmeyeceği’ açıklaması da bunun sonucudur. Kısacası bir tutum değişikliği olduğu görülüyor. Ancak burada unutulmaması gereken şeylerden biri de Federe Kürdistan halkıdır. Partiler de halkın tepkisinden ötürü yavaş yavaş dillendirilmeye başlayan bir tutum değişikliğine gittiğini görmek mümkün. Ancak destek verenlerin de desteklerini sonuna kadar vermeye devam etmek için çalıştıklarını da bilmek gerekir.
ABD’nin sessizliği hangi amaçtan kaynaklı? Bu sessizliğin altında yatan gerçekler neler?
Operasyonların, ABD’nin onayı olmadan başladığını söylemek gaflet olur. ABD onayı olmadan Türkiye günü birlik bombaladığı dağlara, yerleşim alanlarına ve köylerin üzerine uçak kaldırması mümkün değil. O yüzden operasyonların ABD’nin onayıyla başladığı kesin. ABD birkaç nedenden ötürü operasyonlara onay verdi. Nedenlerin başında, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ideolojisi, felsefesi ve Ortadoğu halkları için öngördüğü ve geliştirdiği paradigmasından ötürü. İkincisi, Türkiye’yi İran’a karşı mevzilendirmek, yanında tutmak. Ancak Erdoğan burada da ikili bir politika izledi. ABD’den onay alırken, öte yandan İran’la da ilişkilerini sürdürdü ve ona karşı olmadığını göstermeye çalıştı.
Şu an itibarıyla ‘Pençe Harekatı’ hangi aşamada?
Birkaç ayda tamamlanması beklenen operasyonların üzerinden 2 yılı aşkın süre geçti. Ancak henüz bir arpa boyu kadar mesafe alınmadığını da görüyoruz. Yine girilen alanlardaki eylemlere baktığımızda da bunu görürüz. O yüzden şu ana kadar operasyonlara karşı geliştirilen eylemlere baktığımızda güçlü bir direniş gösterileceği aşikar.
İran diken üstünde
‘Pençe Harekatı’nın İran’la alakası var mı? İran’ın bu konudaki pozisyonu nedir?
ABD Türkiye’yi İran’a karşı mevzilendirmek, olası bir müdahalede Türkiye’ye rol vermek için operasyonlara onay verdi. O açıdan bakıldığında İran ile yakından bir ilişkisi olduğunu söylemek gerekir. İran bunun kendisine karşı olduğunu fark etti, etmedi değil. O yüzden operasyonun ilk dönemlerinde Türkiye’ye sınır belirledi. İran’a yakın bölgelere kadar gitmesine izin vermedi. Ancak bu yılki operasyonlarda Türkiye’yi tamamen ABD’ye kaptırarak, kendisine düşman hale getirmeme hesabıyla izin verdiğini görüyoruz. Şekif Dağı’na kadar gitmeleri İran’ın onayı olmadan mümkün değildi. ABD’nin Türkiye’nin önüne koyduğu görev o dağda İran’a karşı bir gözlem noktasını oluşturmaktır. İran ise oraya kadar Türkiye’nin operasyonlarını geliştirmesine onay verirken, Türkiye’den orada kendisine karşı bir hareketin olmaması garantisi almış gibi görünüyor. Öyle olmasaydı İran onay vermezdi diye düşünüyorum.
ABD’nin İran hesabı
Bölgedeki Kürt güçleri bu saldırıların neresinde? Son dönemde ABD’nin tüm Peşmerge güçlerini Irak Savunma Bakanlığı bünyesine alma baskısıyla değişiklik oldu mu?
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürtlük adına hiçbir şey bırakmama, Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırma üzerine kurulu politikaları sonucu başlatılan saldırılar, iki yılını geride bıraktı. Şu ana kadar Federe Kürdistan güçlerinden hiçbiri bırakalım bu saldırılara karşı çıkmayı bu saldırıları kınayan bir açıklama dahi yapmadı. Irak devleti de hakeza. Hiçbir şey olmasa bile sadece buradan bakıldığında, operasyonlar karşısındaki sessizlik, karşı çıkmama bile bu operasyonların bir yerinde yer almak anlamına geliyor. Bunun yanı sıra özellikle KDP’nin bazı kesimlerinin AKP ile ekonomik ilişkilerinden ötürü çeşitli biçimlerde bu operasyonlara destek verdiğini bilmeyen yok. Bu kendini Türk devletinin sivilleri hedef alan saldırılarına PKK’yi gerekçe gösteren açıklamalarında da görülüyor. Yine PKK’nin yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen suikastlarda iş birliği yaptıkları da bilinen bir gerçek. Operasyonları destekleyici, kolaylaştırıcı birçok örnek verebiliriz.
ABD’nin Peşmerge güçlerini Irak Savunma Bakanlığı’na bağlama meselesi ayrı bir meseledir. Yasal olarak Peşmerge güçleri, Savunma Bakanlığı’na bağlı Irak ordu güçleri olarak sayılıyor. Yasal olarak durum bu, ancak bu uygulanmıyor. Uygulanmama nedeni bölgede iktidarda olan partilerden kaynaklıdır. Partiler Peşmerge güçlerini tüm Federe Kürdistan’ın güçleri haline getirmiş değil. Partilerin silahlı güçleri olarak duruyorlar. Partiler silahlı güçleriyle dışa karşı olmaktan çok birbiriyle siyaset yapma, birbirine üstün gelme gücü haline getirmişler. Sorun burada. ABD’nin Peşmerge güçlerini bir çatı altında toplama, Irak’ın resmi güçleri olarak örgütlemeye çalışma, bu yönlü taleplerde bulunması İran’a karşı izlediği siyasetin bir parçasıdır. Bu güçleri birleştirip, Irak’ın resmi güçleri olarak İran’a karşı mevzilendirme hesabı yapıyor. İran da buna karşı çıktığı için bu partilerle ayrı ayrı ve gizli bir şekilde görüşerek, bu güçlerin birleşmemesi için çalışıyor. O yüzden bu konuda bir gelişme şimdiye kadar sağlanamadı.
Erdoğan Altan/Süleymaniye-MA