ABD seçimlerinin sonuçları ve bölgeye olası yansımalarını Hişyar Özsoy ve Yusuf Karataş ile konuştuk: Çok büyük değişiklikler beklemek bizi yanılgıya götürür
Hüseyin Kalkan
Joe Biden’in ABD’de seçimleri kazandığının anlaşılması üzerine yorumlar peş peşe gelmeye başladı. Kimleri Trump’ın 70 milyon civarında oy aldığını hatırlatarak, Trump kaybetse bile Trumpizm’in yaşayacağına dikkat çekiyor. Daha iyimser yorumlar ise bu seçim sonucunun dünya çapında otoriterleşmenin gerilemesine yol açacağını öne sürüyor.
Trump kaybetti ama..
Amerika seçim sonuçları Kürt sorunu açısından da önemli bir seçim. Özellikle Rojava’da IŞİD’e karşı kazanılan zafer Kürt sorununu Amerika’da kamuoyu nezdinde ana akım konulardan biri haline getirdi. Artık başkan adayları Kürt sorunu ile ilgili tutumlarını açıklamadan seçim kampanyası yapamıyorlar. Biden’in seçimi kazandığının belli olmasından sonra Amerika seçimleri ile ilgili sorularımızı yanıtlayan HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy da her şey rağmen Trump’ın 70 milyon oy almasına dikkat çekiyor. Özsoy, şunları söylüyor: “Öncelikle şunu ifade etmek lazım Trump kaybetti, ama Demokratlar da kazanmadı doğrusu. Pandeminin bu kadar ağırlaşması, Trump’ın pandemi ile mücadeleyi yüzüne gözüne bulaştırması, ekonomiyi iyice daralttı. Amerika 1930’lardan bu yana en büyük ekonomik bunalımını yaşıyor. Ve Trump gibi açıkça ırkçı, cinsiyetçi, yabancı düşmanı bir adayın 70 milyon yakın oy alması başlı başına düşünülmesi gereken bir durum. Trump bir aktör olarak yenildi ama onun mobilize ettiği bu kitleler Amerikan siyasetinde uzun süre bir aktör olarak bulunacaklar. Trump kaybetmiş olabilir ama Cumhuriyetçiler önemli bir mobilizasyon elde ettiler.”
Büyük değişiklik olmayacak
Hişyar Özsoy, Biden’in seçilmesi ile birlikte çok büyük değişiklikler beklememek gerektiğini belirtiyor. Özsoy, Biden ile ilgili belirlemelerine şöyle devam ediyor: “Seçimlerin galibi Joe Biden, Demokrat Parti için en statükocu noktayı ifade ediyor. Trump’ın 4 yıldır iflas ettirdiği, kurumsal siyaseti restore etmeye çalışacak. Çok büyük değişikliklerden ziyade Trump’ın dağıttığı statükoyu normalleştirmeye çalışacak.”
Denge politikaları
Evrensel Gazetesi Yazarı Yusuf Karataş, Biden’in bölge politikalarında büyük değişiklikler olmayacağını, ancak yeni yönetimin bazı dengeleri daha gözeterek adım atacağını vurguluyor. Karataş’ın bu konu ile ilgili değerlendirmesi şöyle: “Biden’in bölge politikası ve Türkiye ile ilişkiler konusunda Trump dönemindeki belirsizlikler ve tutarsızlıkları düşündüğümüzde ABD’nin dünya sistemi içindeki pozisyonunu restore etme arayışına da bağlı olarak daha belirgin bir politik hat izlemesi muhtemel görünüyor. İsrail’in güvenliği, ABD’nin stratejik yaklaştığı bir konu olduğu için Biden döneminde de İsrail ve BAE ve S. Arabistan’ın başını çektiği körfezdeki Arap rejimleri arasındaki iş birliğini teşvik ve Filistin meselesinin bu ilişkiler önünde bir engel olmaktan çıkartılmasına dayalı politikanın yeni dönemde de devam edeceğini söyleyebiliriz.”
Öte yandan Karataş, ABD politikalarında, yeni dönemde Çin ile ilişkilerin daha ağırlıklı bir yer kaplayacağını da belirtiyor. Karataş, şunları belirtiyor: “ABD’nin uzunca bir süredir Çin’in daha büyük bir tehdit haline gelmesinin önüne geçmek amacıyla mücadelenin merkezini ve dolayısıyla güçlerini Asya-Pasifik’e taşımak istediği biliniyor. Biden bölgede kurulacak yeni güç dengesi üzerinden İran ile yeni koşullarda bir anlaşma yaparak bu politikanın gerçekleştirilmesi yönünde bir adım atabilir. Bu elbette İsrail ve körfez ülkelerini memnun etmeyecektir.”
Telefonla manipülasyon
Amerikan seçimleri Türkiye’den dikkatle izlendi. Bundan öteye nerdeyse medya bu temelde ikiye bölündü. Biden’in seçilmesi ile Türkiye’ye dair siyasetlerde neler değişebileceğine dair sorumuzu HDP Dışişleri Komisyon Eş Sözcüsü şöyle yanıtlıyor: “Biliyorsunuz Trump uzun süre dış politikayı kişisel ilişkilerle götürmeye çalıştı, aynen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olduğu gibi. Türkiye-Amerika ilişkileri açısında söylersek, artık telefonun diğer tarafından Erdoğan’ın rahatlıkla maniple edeceği bir başkanı olmayacak. Biden, çok uzun senelerdir siyasetin içerisinden. Kurumlarla çalışmayı biliyor. Dolayısıyla kurumsal siyasete, kurumsal diplomasiye çok ağırlık verecek. Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, CETCOM, Ulusal Güvenlik Konseyi gibi kurumlar daha çok rol alacaklar.”
Kendine bağlama politikası
Evrensel Gazetesi Yazarı Yusuf Karataş ise Biden’in Türkiye politikaları için şunları söylüyor: “Biden’in Suriye’de Erdoğan iktidarı karşısında Kürtleri desteklemek ve yine iç politikada muhalefete destek vermek gerektiği açıklamalarına bakınca Erdoğan iktidarını doğrudan karşısına alması beklentisi oluşabilir ama ben Erdoğan iktidarını karşısına almaktan çok kendi eksenine daha açık bağlanması için baskı uygulayacağını ya da baskıyı arttıracağını düşünüyorum.”
Beklenti yanılgıya götürür
Trump’ın Türkiye ve Kürt sorununu bir kenar ittiğini, bu konulardaki politikaları Erdoğan ile ilişkisi temelinde yürüttüğünü belirten Hişyar Özsoy, bu nedenle Amerika Savunma Bakanı ve Amerika’nın Suriye Özel temsilcisinin istifa etmek zorunda kaldıklarını söylüyor. Özsoy bu konuya dair görüşlerini şöyle detaylandırıyor: “Açıkçası Trump yerine Biden gelince Türkiye-Amerika ilişkilerinde çok büyük değişiklikler beklemek bizi yanılgıya götürür. Biden iktidara gelince hemen Türkiye’ye yaptırım uygulayacak beklentisi de doğru değil. Kanımca önce Türkiye ile sorunları müzakere etmeye çalışacak. İlk birkaç ay müzakere zeminini yoklayacaktır. Türkiye de dikkatli gidecektir. Biliyorsunuz hükümete yakın medya hemen ağız değiştirdi. ‘Biden ile çalışmaya hazırız’ moduna geçmeye başladılar.”
Bu durumun ne kadar ve nasıl süreceğinin iktidarın tutumuna bağlı olduğun belirten Özsoy, “Eğer iktidar zaten gerilimli olan Türkiye-Amerikan ilişkilerini daha da gerecek adımlar atmazsa, mesela Rojava’ya karşı yeni bir saldırıya girişmezse ilişkiler belli bir seyirde gider. Ama böyle bir saldırı gerçekleşirse veya benzeri bir adım gelirse yaptırımlar çok hızlı bir şekilde devreye girebilir.”
Eğer gerilim sürerse…
Özsoy, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin kişiler arası ilişkiden öte, yapısal sorunları olduğunu vurguluyor. Özsoy bu sorunların ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri(SDG) ile olan ilişkisi, Halkbank davası ve S-400’ler olduğunu ekliyor. Hişyar Özsoy, Türkiye yönetiminin problemli olan konularda geri adım atmaya hazır görünmediğini belirterek ilk birkaç aydan sonra Türkiye tarafında değişiklik olmasa Türkiye-Amerikan ilişkilerin de gerilimin artacağını ve ondan sonra yaptırımların devreye girebileceğini söylüyor.
Kürt sorununda başa dönmek
Yusuf Karataş ise Kürt sorununda Biden’in Obama döneminin politikasına dönebileceğini belirterek, bu politikanın Rojava’yi Güneye yaklaştırarak, devrimci çizgiyi tasfiye etmek, böylece Türkiye’nin büyük tepki göstermesine engel olmak şeklinde olduğunu söylüyor. Karataş, “Aslında Trump’ın son döneminde de Pentagon ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın benzer bir politikayı uygulamaya çalıştığından söz edilebilir. Rojava’da PYD ve Barzanici bir çizgideki ENKS’yi bir araya getirme ve Rojava’daki özerk yapıyı Güney ile uyumlu hale getirme, bu temelde SDG ile yapılan petrol anlaşmasına bağlı olarak Rojava’nın Güney’e ekonomik entegrasyonunu sağlamak” diyor. Karataş, yeni ABD yönetiminin Erdoğan iktidarının Kürtlere yönelik baskı politikalarına karşı tavır alabileceğini belirterek, şunları ekliyor: “Kürtler için bir olumluluktan söz edeceksek, belki bu politikaya bağlı olarak ABD, Biden döneminde bu politikanın başarısı için Kürtlere yönelik saldırganlığına karşı daha açık tutum alabilir ama daha fazlası değil. Bu bakımdan Kürtlerin de diğer bölge halklarının da kendi kaderlerini kendilerinin belirleyebilmeleri ve karşı karşıya oldukları emperyalist ve gerici kuşatmayı kırabilmeleri yine ancak kendilerinin yürüteceği mücadeleye bağlıdır.”