2023’ün ilk kadın eylemi Kadınlar Birlikte Güçlü’nün (KBG) çağrısıyla yapıldı ve ‘her konuda söyleyecek sözümüz var’la alanı dolduran kadınlar, “2023’te kadınların isyanı değiştirecek” dedi.
İktidarın İstanbul Sözleşmesi’nin gaspıyla başlayıp, tüm kazanımlarımızı hedefleyen saldırı hattına direndiğimiz bir yılı geride bıraktık. 2023’e taşıdığımız her dilde yankılanan özgürlük sloganlarımız oldu. Politik İslamcı faşist şeflik rejiminin savaş politikalarına karşı isyanımızı, barikatımızı yükselttiğimiz, yaşamın ve toplumsal mücadelenin her alanında eylemimizi büyüttüğümüz bir yılı kazanmak için adımlıyoruz.
AKP-MHP faşist bloğu yeni yılın ilk evresinde başörtüsü ve aileye dair anayasa değişikliği teklifinden sonuç alarak kadınlarla olan savaşımını büyütme kararlılığında. 19 Ocak’ta Meclis Anayasa Komisyonu’nda gündeme gelecek olan düzenleme, yaşam tarzımıza esaslı bir müdahale olduğu kadar, odağında Erdoğan’ın “aile erkil millet” tanımında somutlaşan aileyi koruma konsepti ve LGBTİ+ karşıtlığının durduğu yeni bir saldırı hattı. Bu saldırı, tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak gibi politik İslamcı faşist rejimi tahkim için devreye sokulan saldırıların önemli bir bileşeni. Çünkü rejim için çarpışmanın kapsamını, kadınlar karşısında erkek egemenliği cephesi kurmak ve özgürlük mücadelesini sindirmek kadar, kitleleri erkek egemen değerler üzerinden faşist şeflik rejimine çekerek, sistemin beka sorununu çözmek oluşturuyor. Kadınlara kölelik, topluma bu erkek egemen faşist düzenin bekçiliği dayatılıyor.
Politik İslamcı faşist rejim gerçeği, biz kadınlar için zorlu yaşam koşulları ve keskin mücadele zorunluluğu demek. İster Türkiye ve Kürdistan’da hüküm sürdüğü biçimiyle faşist şeflik rejimi, ister İran’da olduğu üzere faşist molla rejimi, isterse de Afganistan’da Taliban rejimi olsun, politik İslamcı faşist diktatörlük koşullarında kadına yönelik geleneksel kısıtlamalar devlet eliyle çok daha katı kurallara bağlanıyor. Erkek egemenliğine sıradan itirazlar dahi devletle çatışmayı zorunlu kılıyor. Türkiye ve Kürdistan’da olduğu gibi, İran ve Afganistan’da da kadın isyanı politik savaşımın temel sahası ve dinamiği oluyor.
Taliban’ın Afganistan’ı yeniden ele geçirmesinin hemen ardından başlayan hak gaspları ve kadınların toplumsal, sosyal yaşamdan dışlanmasına karşı kadınlar, ‘ekmek, iş, özgürlük’ sloganlarıyla eylemlerini sürdürüyor. Kadınlar Taliban’a karşı savaşmazlarsa tamamen ortadan kaldırılacaklarını, toplumsal yaşamdan tamamen dışlanacaklarını biliyor ve direniyor, örgütleniyorlar. İran’da hiçbir demokratik hakkın kalmadığı, erkek egemen dinsel gericilik eliyle kadınların yaşamının cehenneme çevrildiği politik İslamcı faşist molla rejimi altında kadınlar öncülüğünde ve “Diktatöre ölüm” çağrılarıyla bir ayaklanma yaşanıyor. Politik İslamcı faşist molla rejimi ‘jin, jiyan, azadî’ sloganları ve aylardır süren ayaklanma ile temellerinden sarsılıyor.
Kadın özgürlük mücadelesinin birikimi ve değerleri, mevcut iktidarların toplumu İslamcı temelde dönüştürme hedeflerinin güncel ve somut bir engeli. Erkek egemen politik İslamcı faşist rejimlerin; ucuz, güvencesiz işgücünü korumak, aile ve nüfus politikaları ile köleci, cinsiyetçi iş bölümünü derinleştirmek, tırmanan erkek şiddeti ve egemenliğini ideolojik olarak temellendirip, meşrulaştırmak yönündeki tüm politikaları kadın özgürlükçü değerlere çarpıyor.
Hem çalışma hayatı hem de günlük yaşamda cins özgürlüğü ve eşitliği, başta emekçi kadınlar olmak üzere bütün kadınlar için yakıcı bir hedef. Kapitalizmin varoluşsal krizi ve erkek egemenliğiyle bütünleşen burjuva devlet baskısı en çok kadınları vuruyor. Artan yoksulluk, açlık ve işsizlik önce kadınları etkilerken, geleneksel cinsel baskı ve şiddet artıyor. Dünyanın her yerinde kadınlar yeni bir bilinçle cins eşitliği ve özgürlüğü için mücadeleye atılıyor. Aynı zamanda da politik özgürlük ve toplumsal kurtuluş mücadelesine öncülük ediyor. Politik İslamın egemen olduğu Ortadoğu ülkelerinde de cins özgürlüğü ve eşitlik bilinci, isyanı toplumsal kurtuluş mücadelesinin nesnel zeminini yaratıyor. İran ve Rojhilat’taki ayaklanmanın bize gösterdiği; Afganistanlı kadınların ‘bugün İran’da olan yarın Afganistan’da olmalı’ sözlerinin çağrısı budur.
Coğrafyamızda 2023’ü isyanıyla değiştirmeye hazırlanan kadın hareketi, mücadele programı, araç ve biçimlerini politik savaşımın işte bu düzeyinden belirlemeli.
KBG’nin çağrısıyla 5 Şubat’ta buluşacak, 2023’ü kazanmanın yolunu belirleyecek tartışmalar yapacağız. Bize açılan savaş karşısında, haklarımızı koruma eksenli mücadelemizi faşist şeflik rejimine karşı mücadele temelinde ilerletmeyi hedefleyen, cins kırımına, rejimin toplumu cinsel çelişki etrafında saflaşma çabalarına ideolojik ve politik çalışmayla yanıt olmayı amaçlayan tartışmalar yapmalıyız.
Cins özgürlüğü ve eşitliği mücadelemizin geniş kadın kitlelerinin katılımıyla büyümesinin koşulları mevcut. Erkek egemen faşist rejimin gerici değer yargıları ve erkek egemenliği ile toplumu iknaya soyunduğu yalanlarının karşısına gerçekleri çıkararak, burjuva partilere, AKP-MHP faşist bloğuna oy vermiş kesimler dahil geniş kadın kitlelerini ikna etmenin imkanları var. Toplumsal eşitsizliklerin, yaşam koşullarının ağırlaşmasının, faşist şeflik rejiminin halk düşmanı saldırılarının geniş kitlede yaratacağı tepkiyi de hesaba katarak, bu zemin üzerinde ittifakları genişletme görüş açısına bağlı bir mücadele programı inşa etmek bütünüyle olanaklı. Sadece kadın hareketinin politik öznelerini birleştirmek değil, ilerici, demokrat, şu ya da bu düzeyde rejimle kavgalı tüm kadınları kapsayacak, ezilen milyonlarca kadının birleşik direnişine öncülük edecek oluşumlar geliştirmek, bunları yerellere doğru özgünleştirmek imkanlı.
Taleplere cevap veren bir esneklik yeteneğini, öncülük pratiğini, kadın kitleleriyle bağ kurma gücünü esas alan bir hareket tarzını yaratmak, birleşme ve genişleme kapasitemizi buna uyarlamak birlikte güçlenmenin ilk adımları. Her alanda sözümüzü söylemek, değiştirecek iradeyi örgütlemenin buyruğu. 2023’de isyanımız konuşacak!