Hasbelkader hastaneye gitmişsem -artık zorunlu olmadıkça gitmiyorum- hastane koridorlarını dolduran kalabalığın hemen hemen çoğunun başı eğik, telefonlarıyla oynadıklarını görüyorum. Ellerin kelepçede, iki yandan tutulmuş kollarınla geçtiğinde ve birine çarptığında başlarını kaldırır, aval aval boş gözlerle bakarlar sana. Tabi akabinde eski pozisyonuna dönerek telefona gömülürler. Yirmidört yılı ardımda bıraktığım bu kuşatılmış karanlık mekânda garipsemeden edemiyorum. İnsan ilişkilerinin bittiğini deneyimlemek acıtır beni. Muayene için hiç olmazsa meramımı anlatıp tedavi olurum beklentisiyle kliniğe girdiğimde de aynı şey. Başı bilgisayarından kalkmayan hekimle karşılaşırsın. Lütfedip bir-iki soruyla sana yol verir. Bu duruma öfke de duymaz oldum. Sevk kağıdına şöyle bir baktığında ‘ateş almaya gelen’ biri gibi mırıldanıp muayene etmeden kan tahlili, röntgen gibi tetkikler yazarak yollar seni. Bu arada, kelepçeyi açmadıklarında bu yaklaşımı kabul etmez, çıkar gelirsin. Röntgen, tahlil yaptırsan da sonuçlar senle birlikte hekimin yanına gitmez. Tahlilin ardından hemen dönersin. Birkaç günün ardından mazgaldan ilaçlarını uzatırlar. Gelen ilaçlar içinde alerjin olduğu da çıkmakta. Yıllar önce bu ilacı kullanmamanı salık vermiştir bir başka hekim. Hasılı kullanmıyorum. Fakat ilaçları tanımayan biri ‘topuğundan ikinci kez ısırılabilir!’ Hal-i pür mealimiz böyleyken hastaneye gitmek anlamsızlaşmıştır.
Tıp Fakültesi’ne başlarken öğrencilere “önce zarar verme!” ve “en az 20 dakika anamnez alınması” salık verilirdi. Anamnez denilen insanın yaşı, kilosu, özgeçmişi, ilaç alerjisi, olduğu ameliyatlar, aileden gelen kalp vs. kronik hastalıklar, kullanılan ilaçlar gibi genel tabloyu açığa çıkarır. Hekimin anamnez sonrası muayene yapması ve gerekiyorsa tahlil-film istemesi bir bütünselliği içerir. Lakin on yıllar içinde çok şey değişti. Post Fordizm, neoliberal saldırganlık sonucu hızlı özelleştirme furyası tetikleyerek sağlık sistemini darmadağın etti. Hastaneye başvuran insan-hastalar nesneleştirmeden halliceler. İnsan ilişkilenmelerinin yoğun ve organik olması gereken hekim-hasta ilişkileri otomatlaşmış bir seyir izlemekte. Elbette hekimler mesleklerini hakkıyla yapmak isterler. Lakin eklemlendikleri çarklarda adeta iradesizleşmişlerdir. Hegemonik zihniyet hastaya en fazla beş dakika ayırmalarını dayatır. Aksi halde ‘performansları’ olumsuz değerlendirilir.
Muayene performans oldu
İnsanı metaymış gibi ele alma ve teşhis-tedavi için insan-hastaya ayrılan sürenin kısıtlılığı istenmeyen sonuçlara davetiye çıkarır. Hekim adeta Taylor’ın montaj bandındaki parçaları-hastaları monte etmeye uyan davranış kalıplarına sokulmuştur. Zaten bilimsel-teknolojik gelişmelerin tıptaki uygulama alanları hekimi teknik elemana indirgemekte, yapay zekanın aurasındaymışçasına ortama yancı yapar. İnsan-hastaya yeterince zaman ayırmadan, her şeyi tıbbi araçların verilerine göre belirleme tehlikesi çokçadır. Haliyle yanlış teşhis ve tedavilere de açık kılınmaktadır. Örneğin bu sistemle kanserin erken teşhisi yapılamayabilmektedir. Daha çok muayeneyi performans gören koşullanmalar tababeti özünden uzaklaştırmakta. Tıp insan ilişkilerinin en sıcak yaşandığı alan iken mevcut uygulamalarla robotlaşmaya meyyal olmuştur. Özelleştirme furyası, muayene ve tedaviye erişimde de eşitsizliğe yol açmıştır. Parası olan için alternatifler sınırsızken, emekçiler ve yoksulların payına ‘kaderine razı olma’ düşmektedir. Hekimin hastaya ayıracağı zamanı yoktur artık! Dakiklik ve seriliği teşvik eden bir sistem içinde nesneleşmiş hastalara bakması buyrulur. Tababet, şirketlerin aşırı kâr kazanmak için el attıkları “altın tavuk”tur. Bu yüzden, insan-hasta olgusu yerine nesne-hasta bakışı öne çıkarılmıştır. Hekim insan-hastanın dünyasına giremediği gibi sistem içinde kendi mesleğine de yabancılaşır. Pozitivist aklın duygusuz yaklaşımı ve insan-hastayı montaj bandındaki parçalar misali algılama, sağlık sektörünün özelleştirilmesinden ayrıksı değildir. Herkesin sağlığa erişimi temel bir hak iken mevcut sistem içinde parası olana hak kabul edilir.
Şifacılık yöntemi
Pozitivist düşünceyle bin yıllardan süzülüp gelen geleneksel tıp yöntemleri akapuntur, sülük, hacamat, bitkiler vb. hurafe veya kocakarı yöntemler diye kötülenmiştir. Oysa şifacılık bin yıllara dayanan geleneksel tedavi yöntemleridir. Modern tıpta enfeksiyonlara karşı kullanılan antibiyotiklere dirençli bakterilerin evrimi önceki ilaçları etkisizleştirmekte ve yeni jenerasyon antibiyotik arayışlarını doğurmakta. Tabii bakteri ve virüsler karşısında acziyete de düşülmektedir.
Toplumsal varlık olan insanın mevcut sağlık sistemindeki hal-i pür meali içler acısıdır. Hastalığı kaynağında bitirmek, yani toplum sağlığını esas alma artık devre dışıdır. İnsan-hastaya ayıracak zamanı sınırlı hekimler ne denli mesleklerini icra etmek isteseler de içine atıldıkları cenderede nefes alamaz, hastayla ilgilenemez, doğru dürüst muayene yapamaz konuma getirilmişlerdir. İnsan ilişkilerini minimalize eden trend sağlık iş kolunda yeni arayışlara, kadim tedavi yöntemlerine başvurmayı zorunlu kılmaktadır. Son on yıllarda modern tıbbın açmazda olması geleneksel tıbba yönelimi arttırdı. Modern tıp insan ilişkileri asgariye düşürmüşken geleneksel tıpta ise azami insan ilişkilenmesine kapı aralanabilmektedir.
Modern tıbbın mekanikleştirilmesi hekim-hasta ilişkilenmesini birkaç dakikayla sınırlaması yetmezmiş gibi bazı ilaçların aşırı kontrendikasyon göstermesinden ötürü yeni alternatif arayışları çoğalmıştır. Sayısız geleneksel ve alternatif tıp yöntemleri var ve kullanım alanı her geçen gün genişlemektedir. Var olan geleneksel ve alternatif yöntemlerin modern tıp alanında kullanılmasının önemi tartışmasızdır. Zaten son on yıllarda, bilimsel yararlılıkları doğrultusunda hastanelerde de uygulanır oldu. Bu hususta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de geleneksel tıp için “Fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamalar bütünüdür” der. Keza Dünya Sağlık Örgütü tedavide 35-70 bin bandındaki bitkilerin şifada kullanıldığını ve fakat tıbbi açıdan ancak 5 bin kadarının incelenebildiğine değinir. Henüz incelenmemiş on binlerce bitki var!
Geleneksel tıp her açıdan alternatif olabilir. Tıbbın içine düştüğü otomatlaşma insan ilişkilenmelerini asgari düzeye indirgemişse de mevcut ilişkileri onarmak ve yeniden doğru temellere oturtmada geleneksel tıbbın yararı olabilir. Zira şifa arayışları insan ilişkilenmesini de arttırıcı etmendir. Kim bilir, kaybedilmiş insan böylesi yöntemlerin uygulanışında bulunabilir…
Hegemonik zihniyete karşı alternatif
Bilim insanları Prof. Dr. Yusuf Kenan Haspolat ve Prof. Dr. Vatan Kavak’ın editörlüğünde hazırlanan mücevher değerindeki “Farklı Yaklaşımlarla Bütüncül ve Fonsiyonel Tıp” kitabı bizlere bazılarının bin yıllardan ulaşmış ve bunun bilimsel veriler ışığında pekiştirildiği şifa dünyasının kadim bilgilerine erişimi sağlamakta. Editörler eserleri hakkında, “Bu kitap, Bütüncül ve Fonksiyonel Tıpla nelerin birleştirilebileceğini incelemek için akupunturdan yogaya kadar popüler terapileri, ilaçları, uygulamaları ve prosedürleri sergiliyorlar” demekteler. Konularında uzman akademisyenlerin ele aldıkları başlıklar dikkat çekicidir. Bütüncül ve Fonksiyonel Tıp alanında birebir insan ilişkileri şu an için doğru temelde kurulduğundan, tababetin “ruhsuzluğuna” sürükleyen hegemonik zihniyete karşı alternatif olması açısından da yararlıdır. Üstelik enfeksiyonlara karşı da alternatif tedaviler uygulanabilmektedir. Zamanında ‘kocakarı ilaçları’ denilerek tu kaka edilen yaklaşımlar vardı. Hekimler açısından pozitivist auradan uzaklaşılması yeni kapılar açar. Kim bilir, Fonksiyonel ve Bütüncül Tıp yöntemleriyle hekim ve insan-hasta ilişkileri onarılabilir, robotlaşmaya yazgılatılmaktan uzaklaşılabilir.
Temel biyoloji, sağlık ve tababet bilgisine sahip olanlar için Bütüncül ve Fonksiyonel Tıp eseri ufuk açıcı olacaktır…
* Tarsus 2 nolu T Tipi Cezaevi
Kutu
KÜNYE ———————
Kitabın adı: Farklı Yaklaşımlarla Bütüncül ve Fonksiyonel Tıp
Editörler…: Yusuf Kenan Haspolat – Vatan Kavak
Yayınevi…: Orient Yayınları
Basım……: 2022, Ankara