Ahmet Kanbal – Müjdat Can/Şırnak-MA
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski Köyü’nde, 28 Aralık 2011’de 19’u çocuk 34 kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait savaş uçakları ile bombalanarak katledilmesinin üzerinden geçen 8 yılda, failler korunurken, katledilenlerin yakınlarının adalet talebi hiç dinmedi. Katliamın yaşandığı ilk günden bu yana her perşembe yakınlarının mezarlarını ziyaret etmeyi sürdüren aileler, ilk günkü gibi taze olan acılarının dinmesi için adalet taleplerini dile getirmekte ısrarlı. Katliamın yıl dönümünde Roboski’de düzenlenecek anma programında bu yıl faciada kardeşi ile birlikte 33 yakınını kaybeden cezaevinden bir süre önce bırakılan HDP’li eski vekil Ferhat Encu de yer alacak. Ancak Roboskili aileler 8. yıl anmalarını bu defa da KHK ile kapatılan Roboski için Adalet ve Yeryüzü İçin Barış Derneği (Roboski-Der) Başkanı olan tutuklu Veli Encu’nun yokluğunda gerçekleştirecek. Ferhat Encu, 8. yılına giren katliamı ve sürdürdükleri adalet mücadelelerine dair konuştu.
‘Devlet suçüstü yakalandı’
Kardeşi Veli Encu’nun tutuklanmasının doğrudan Roboski Katliamı’na dair yürüttüğü adalet mücadelesi ile alakalı olduğunu söyleyen Ferhat Encu, “Bizzat devlet tarafından gerçekleştirilen bir komplo yapıldı ve şu anda cezaevinde” dedi.
Katliamın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen faillerin ortaya çıkarılıp, cezalandırılmadığını dile getiren Encu, Roboski Katliamı’nın Türkiye’de devletin ve devlete bağlı kolluk birimlerinin işlediği suçlar için uygulanan cezasızlık politikasının içine düştüğünü belirtti. Cezasızlığın bir devlet politikası olduğunu vurgulayan Encu, “Nasıl ki faili meçhuller, diğer farklı katliamlarda cezasızlık politikası sürdüyse Roboski için de bu devreye girdi. Roboski’nin şöyle bir özelliği vardı: Devlet bizzat kendisi suçüstü yakalandı. Buna rağmen bir cezasızlık politikası uygulandı. En ufak bir adım atılmadı. Buna baktığımızda tabii ki bu kadar açık ve planlı bir şekilde yapılan katliamın sorumlularının açığa çıkarılıp, cezalandırılmadığı bir ülkede yargı mekanizmasının siyasi otoriteye nasıl bağlı olduğunu, devleti nasıl koruduğunu, devlet söz konusu olduğunda bu kadar apaçık bir hakikatin ortada olmasına rağmen görülmeyip, faillerin cezalandırılmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu bir ülke, devlet açısından utanç verici bir durumdur. Kürtler söz konusu olduğunda yargı mekanizmasının, siyasi otoritenin, devlet anlayışının sürekli Kürtleri suçlayıcı, kriminalize edici bir tutum içerisinde olduğunu görmekteyiz” diye konuştu.
‘Hiç kimse soruşturulmadı’
Encu, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ilk açıklamasında sorumluların cezalandırılacağını beyan etmesine rağmen ardından Genelkurmay Başkanlığı’na ‘göstermiş olduğu hassasiyetten’ dolayı teşekkür etmesi üzerinde de durdu. Encu, “Ortada 19’u çocuk olmak üzere 34 insan var. Parçalanmış, katır üstünde taşınmış, traktörlerin üzerinde üst üste konulmuş insanlar var. Buna rağmen bir hassasiyet teşekkürü Genelkurmaya iletiliyor. Sonrasında beylik laflar da ediyor. Bu katliam için ‘Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak’ açıklamaları da var. Ama özün de, biz aileler işin başından beri bu katliamı gerçekleştirenlerin bu ülkeyi yöneten en üst düzey yetkililer olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla siyasi otoritenin bilgisi dahilinde gerçekleşmiş bir katliamdır. O günkü sözler kamuoyunu yumuşatmaya, kamuoyunun mücadelesi, duyarlı yapısını bertaraf etmeye yönelik açıklamalar oldu. Hiç kimse, katliam olduğu günden beri soruşturmaya tabi tutulmadı. Hiç kimse görevinden alınmadı, alınmadığı gibi Roboskili aileler üzerinde, baskı, tutuklama, gözaltı furyası başlatıldı. Bugün itibarıyla hala Roboski’nin belli olan failleri ülkeyi yönetenler arasında rahat bir şekilde dolaşabiliyorlar” ifadelerini kullandı.
Gerekler yerine getirilmedi
Katliamın ardından başlatılan davayı Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ‘eksik evrak’ gerekçesiyle, ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘iç hukuk yolları tüketilmediği’ gerekçesiyle reddetmesine ilişkin ise, “Kesinlikle siyasi kararlardır” diyen Encu, bu kararların siyasi otoritenin telkininden bağımsız olmadığını kaydetti.
Davayı teslim ettikleri kişi ve kurumlar tarafından yapılan eksikliklerin de bu kararının çıkmasına kolaylık sağladığı eleştirisinde bulunan Encu, şunları söyledi: “Biz hukuki mücadeleyi katliamdan bir hafta sonra başlattık. Şırnak Barosu ve diğer bölge barolarının mücadelesi ile gerçekleştirilecek bir hukuki mücadeleydi. Dosyanın gerekliliğinin yerine getirilmediğini görmekteyiz. Ne için böyle bir eksiklik yaşandı?
Açıkçası çok yoğun tartışıldı, eleştirildi ve halen eleştirilmektedir. Böyle bir eksiklik yaşanmasaydı, böyle bir karar çıkmazdı sorusu akıllarda kaldı. AYM’nin kararı siyasidir, ancak nihayetinde böyle bir eksikliğe de sebep olundu.” Dosyada yaşanan gelişmeler üzerine HDP Genel Merkezi tarafından bir soruşturma komisyonu oluşturulduğunu ve bir değerlendirme raporu hazırlandığını dile getiren Encu, ancak raporun halen yayınlanmadığını belirtti. Mevcut yargı mekanizması içerisinde dosyanın yeniden açılmasının çok zor olduğunu, fakat buna rağmen bir çabanın da olduğunu ifade eden Encu, şöyle devam etti: “7 ay önce Berat Albayrak’ın ‘Roboski katliamını gerçekleştirenler FETÖ’cülerdir’ ifadesi üzerinde ve başka açıklamalar üzerinden yeniden bir iç hukuk yolu denedik. 7 ay önce Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdik. Başsavcılık ‘yetkisizlik kararı’ vererek dosyayı Uludere Savcılığı’na göndermişti ve hala orada işlem yapılması bekleniyor. Bu yargı mekanizması siyasi otoriteye endekslendiğinden kaynaklı tamamen onların telkini ve görüşleri doğrultusunda hareket edecektir. Eğer AKP iktidarı giderse böyle bir şansın doğacağını düşünüyorum. Ama biz her türlü ihtimali değerlendiriyoruz.”
‘Yeni bir başlangıç istiyoruz’
28 Aralık’ta Roboski Mezarlığı’nda gerçekleştirilecek anmaya dair de konuşan Encu, “Yaşanan hukuk faciasından sonra bu ikinci anma olacaktır ama bu anmanın diğer farkı şu şekilde olacak: Burada Roboski faillerini yargılanmasını talep edenler, isteyenler bunun için ailelerle yan yana durması gerekir. Burada güçlü bir adalet talebi, mücadele kararlılığı çıkacaktır. Dolayısıyla bu mücadelenin kararlılığını aileler verdikten sonra bizlerle dayanışma içerisinde olacaklar veya olmak isteyenlerin o gün Roboski’de olmaları gerekiyor. Orada güçlü bir itirazda bulunursak sadece Roboski için değil, ülkede yaşanan hak ihlallerine karşı da bir başlangıç olabilir. Bu başlangıcı Roboski’de yapmak istiyoruz. Bu vesileyle bütün kurum, kuruluş, STÖ, insan hakları savunucuları ve insanlarımızı bizlerle dayanışmaya çağırıyoruz. Hukuk ve adalet mücadelesini, hak ve özgürlük mücadelesini yeniden canlandırmaya ve daha güçlü kılmaya çağırıyoruz” dedi.
Karşımıza çıkamadı
Katliamda 19 yaşındaki oğlu Şervan Encu’yu kaybeden Leyla Encu, katledilen 34 kişinin bir torba şeker ve bir bidon mazot getirip, ailelerini geçindirmeye çalıştığını ifade etti. Katliam öncesi çocuklarının; askerin, jandarmanın gözleri önünde sınırı geçip, geldiğini söyleyen Encu, “Giderken jandarma bizi yakalar endişesi yaşamıyorlardı. Şeker, pirinç ve mazot dışında başka yükleri yoktu. Uçaktan o bombaları üstlerine yağdırarak insanlarımızı öldürdüler” diye konuştu. “Nerede çocuklarımızı öldüren failler?” diye soran anne Leyla Encu, şöyle devam etti: “Çocuklarımızın faili Erdoğan’dır. Katliamı MİT ve istihbaratlarıyla beraber yaptılar. Ben Ankara’da kimliği onlara attım ‘bu kimlik hangi devletin’ diye sordum. Biz; Ankara, İstanbul, Diyarbakır ve Mardin’e gittik failler bulunsun diye. Tayyip Erdoğan bizim karşımıza çıkamadı.” Leyla Encu faillerden hesap sorulana kadar mücadele edeceklerini söyledi ve bu yılki anmaya katılım çağrısı yaptı.
‘Katillere değil bize dava açıldı’
Katliamda 25 yaşındaki oğlu Nadir Alma’yı yitiren Azime Alma, 8 yıldır adaletin yerini bulmamasına öfkeli. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından katliam için ‘FETÖ yaptı’ denilse de, aileler olarak hükümetten hesap sorduklarını söyleyen Alma, “AKP’den, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan soruyoruz. Emri kimin verdiğini açıklamasını istiyoruz. Bu hesabı bu soruları biz hükümete soruyoruz” dedi. Alma, katliamın faillerden hesap sorulmasını beklerken, eşi ve 3 çocuğuna davalar açıldığını söyledi.
‘Birlikte hesap soralım’
Roboski’de 28 Aralık’ta yapılacak anmaya da çağrıda bulunan Alma, “Til Rifat’ta yaşanan fotoğrafı gördüm. Ben o fotoğrafı görünce çocuklarımın ölümü aklıma geldi. O fotoğrafı gördüğümde çocukların parça parça vücudunu gördüğümde kendi çocuklarımıza ağladığım gibi ağladım. Onlar da bizim çocuğumuz, ciğerimizdir. Bizler Kürt halkı olarak zor ve baskı altındayız. Her gün Kürt halkının çocuklarının üzerine maalesef bomba yağmaya devam ediyor. Her şeye rağmen baskılar olabilir kimsenin konuşmasını istemeyebilirler. Ama biz yine de Kürt halkından destek istiyoruz. Halkımız bizim için tutuklandı, bizle çok ağladılar ama biz yine bizi yalnız bırakmalarını istemiyoruz. Yıl dönümünde hep birlikte hesap sormaya devam edelim” çağrısında bulundu.
Acılarımız dinmedi
Katliamda 16 yaşındaki oğlu Serhat’ı kaybeden Halime Encu ise, 8 yıldan bu yana acılarının dinmediğini, yaralarının kapanmadığını ifade etti. Katliamın faillerinin ortaya çıkarılmamasının acılarını daha da büyüttüğünü ifade eden Encu, “8 yıldır düğün yapmıyoruz. Aklımızı yitirmiş gibiyiz. Çocuklarımızın hiçbir suçu yoktu. Sadece bir bidon mazot, biraz şeker getirerek, geçimlerini sağlamaya çalışıyorlardı. Yalnızca 34 kişiyi değil 34 anne ve babayı, 34 aileyi katlettiler” dedi. “Adalet adalet adalet” diyerek, tek taleplerinin adaletin tecelli etmesi olduğunu dile getiren Halime Encu, 8 yıldır dinmeyen acılarını “Başımızı yastığa rahat koyamıyoruz” diyerek özetledi. Katledilen oğlu ve yakınlarının faillerinin ortaya çıkarılarak cezalandırılmasını beklerken, kendileri ile ilgili onlarca soruşturma açıldığını, ardından sırasıyla çocukları Ferhat ile Veli Encu’nun tutuklandığını söyledi.