İHD Elazığ Şube Başkanı Can ve dernek üyesi Kaya 1993’te kaçırılıp katledildi
Sokak ortalarındaki suikastlar, toplu katliamlar ve faili meçhul cinayetlerle hafızalara kazınan 1990’lı yıllarda devlet eliyle katledilen insanlardan ikisi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şube Başkanı Avukat Metin Can ve dernek üyesi Doktor Hasan Kaya’ydı. 1993’ün 21 Şubat’ında kaybedilen her iki ismin cansız bedenleri, 27 Şubat’ta Elazığ-Dersim yolu üzerindeki jandarma karakoluna 2 kilometre uzaklıktaki Dinar Köprüsü’nün altında bulundu. Kaya ile aynı yıl, 1966’da Dersim Mazgirt’te doğan Can’ın ailesi, ekonomik nedenlerle Elazığ’a göç etmişti. Çocukluktan itibaren neredeyse aynı evde büyüyüp, yiyip içtikleri ayrı gitmeyen, birlikte anılar biriktiren Metin Can ve Hasan Kaya’nın dostlukları, yoksullukla geçen sert yıllara rağmen hep naif kalmıştı. İki arkadaşın yolu üniversite yıllarında ayrıldı. Can; Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni, Kaya da Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Eğitimlerini tamamlamalarının ardından Can Elazığ’a geri dönerken, Kaya ise Şırnak’ta görev yapmaya başladı. Elazığ’a dönen Can, avukatlık yaparken İHD Şube Başkanlığı görevini de üstlendi. Kaya da Şırnak’ta doktorluk yaparken halkın sevgisini kazanmış, herkesin derdine merhem olmaya çalışıyordu. Fakat işkence gören insanlara sağlam raporu vermediği için tehditler de alıyordu. Yine birkaç kez gözaltına alınsa da baskılara boyun eğmedi. Fakat 2000’e Doğru dergisinin muhabiri Halit Güngen’in cenaze törenine katıldığı için dönemin Şırnak Emniyet Müdürü tarafından ‘Seneye Nevroz’u görmeden sen de onun gibi olacaksın’ denilerek tehdit edilince tayinini Elazığ’a çıkarmak zorunda kaldı. Elazığ’a geldikten 6 ay sonra, 21 Şubat 1993’te yanına gelen iki kişi, acil bir yaralı için kendisinden yardım istedi. Bunun üzerine yanında Can ile birlikte otomobiline atlayıp bu iki kişiyle yola çıktı. Ancak gitmelerinin üzerinden saatler geçmesine rağmen geri dönmediler. O görüşmede yanlarında bulunan bir İHD yöneticisinin daha sonra teşhis edeceği o iki kişiden biri JİTEM adına çalışan itirafçı Ayhan Öztürk olacaktı.
Aileye işkence sesi dinletildi
Can ve Kaya’nın yola çıktığı otomobil 22 Şubat akşamı polise gelen şüpheli araç ihbarı üzerine Yazıkonak’ta terk edilmiş halde bulundu. Aynı gün Can’ın ailesini telefonla arayan kişiler ise “Başınız sağ olsun” deyip telefonu kapattı. Ertesi gün yeniden aranan aileye bu kez inleme sesleri dinletilip, ayakkabıları bir torbanın içinde evine gönderilecekti. Aileleri ve Akın Birdal’ın başkanlığını yaptığı İHD, Can ve Kaya’nın canlı bulunması için tüm resmi makamlara başvurdu, Ankara’da görüşmeler gerçekleştirdi. İHD ve TTB başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum ve insan hakları kuruluşu Meclis, Başbakan ve İçişleri Bakanı’nı göreve çağırarak, Can ve Kaya’nın evlerine dönmesini talep etti. Ancak işkence görüp, başlarından vurulmuş iki arkadaşın cansız bedenleri, Dinar Köprüsü’nün altında bulundu. Elazığ Asri Mezarlığı’nda yan yana defnedilen iki arkadaşın insan seline dönüşen cenaze törenleri, paramiliter devlet örgütlerine yönelik öfkeye sahne oldu.
Cinayet kitapta yer aldı
Dönemin basını Metin Can ve Hasan Kaya’nın öldürülmesinden kamuoyunda ‘Yeşil’ olarak tanınan, JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım’ın sorumlu olduğunu yazdı. Bu haberlere göre, Yıldırım işlediği cinayetler konusunda Elazığ Emniyeti’nden yardım almıştı. Yine Soner Yalçın’ın ‘Binbaşı Cem Ersever’in İtirafları’ kitabında işlenen bu cinayetlerin faili olarak Yeşil’in işaret edilmesi üzerine aileler, 21 Şubat 1994’te Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na dilekçe ile başvurup, bu cinayetleri işlediği belirtilen Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu.
Son nefesine kadar…
Hasan Kaya’nın ağabeyi Mevlüt Kaya, yıllar sonra verdiği bir röportajda en çok “gülüşünü özlediğini” söylediği kardeşi için “Kanımca yaşasaydı, yaralı kim olursa olsun bugün yine giderdi” ifadelerini kullandı. Yine 26 yıl boyunca Metin Can’ın özlemiyle yaşayan annesi Anik Can ise son nefesini verdiği 17 Eylül 2019’a kadar oğlunun katillerinden hesap sorulmasını istedi.
Türkiye mahkum oldu
Metin Can ve Hasan Kaya’nın katledilmesine ilişkin açılan soruşturma dosyası, savcıların verdiği “görevsizlik” kararı nedeniyle Elazığ, Tunceli, Kayseri, Erzincan ve Malatya’ya gidip geldi. Etkin bir soruşturma yapılmadı ve dava açılmadı. Kaya Ailesi, dosyayı AİHM’e taşıdı. AİHM 28 Mart 2002’deki kararında; ‘Hasan Kaya ve Metin Can cinayeti ile ilgili yürütülmüş olan soruşturmanın yeterli veya etkili olduğu konusunda tatmin olmamıştır. Soruşturma, olayın önemli unsurlarını belirlemede veya iki adama ne olduğu konusuna açıklık getirmede başarısız olmuştur ve faillerin belirlenebilmesi ve tutuklanabilmesi için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir’ diyerek, Türkiye’yi mahkum etti.
Davalar düştü
90’larda işlenen, aralarında Can ve Kaya’nın da olduğu faili meçhul cinayetlerde sorumluluğu olanların yargılandığı JİTEM davaları, bir bir beraatla sonuçlandı. Cizre, Kızıltepe, Kulp, Vartinis, Lice JİTEM davalarının ardından en son geçtiğimiz aralıkta, 1993-96 arasında 19 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 2013’te başlayan Ankara JİTEM Davası’ndaki tüm sanıklar da beraat etti. Faili meçhul cinayetlere ilişkin sadece iki dava kaldı. Bunlar da Dargeçit JİTEM Davası ile ana davayla birleştirilen Musa Anter Davası.
DİYARBAKIR/MA