Kadınları katleden, tecavüz eden failleri savunan avukatlar, ne meslek etiği ne de sınır tanıyor. Tecavüze uğradığı için kendi canına kıymış kadına ‘Rızası vardı’ diyen, öldürülmüş kadına saldıran avukatların yaptıkları suç değilse nedir?
Nevin Cerav
Kadınlara yönelik suç işleyen faillerin avukatları uzun süredir gündemde. En az fail kadar tepki çeken, eleştirilen bu avukatlar, müvekkillerini suçtan yırtmak için “her şey mübah” tarzında hareket ediyorlar. Cinsiyetçi ve ırkçı savunmalarıyla diğer meslektaşlarından sıyrılan bu avukatlar, faillerin “saygın tutum”, “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimi almaları hatta beraat ettirilmeleri için her yolu deniyor, bunu yaparken de mesleklerini icra ettiklerini iddia ediyorlar…
Erkek şiddetine uğrayan yüzlerce kadının mahkeme salonlarında sanıklar ile avukatları tarafından cinsiyetçi söylemlere, hakaretlere ve ırkçı saldırılara uğramasına yargı ne diyor peki? Kamuoyuna yansıyan haberlere göre, pek çok mahkeme heyeti ya susuyor ya da aynı tavırla bu cinsiyetçiliğe ortaklık ediyor. Yetinmiyor indirimlerle, tahliye veya beraat kararlarıyla kadını yargılayıp faili ödüllendiriyor.
Katledilen kadına hakaret
Bu bilgiler eşliğinde toplumda infiale yol açan iki olaya yakından bakarsak nasıl bir cinsiyetçilikle karşı karşıya olduğumuzu daha net bir şekilde görebiliriz.
Ceren Damar Şenel’i hatırlarsınız. Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisiydi. 2 Ocak 2019’da üniversitedeki odasında, sınavda kopya çekerken yakalayıp uyardığı için öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından vahşice katledildi. Önce ateşli silahla vuruldu, ardından da 17 yerinden bıçaklanarak yaşamı elinden alındı.
Cinayetin ardından yargılanan sanık Hasan İsmail Hikmet’in avukatı ise Vahit Bıçak’tı. Sanık avukatı Bıçak’ın müvekkilini savunurken sarf ettiği cinsiyetçi ve hakaret içeren sözler dudak uçuklatan tarzdaydı. Bıçak savunmasında; Ceren Damar Şenel’in müvekkiline cinsel istismarda bulunduğunu, konumunu kullanarak bu istismarı sürdürdüğünü ve müvekkilini tehdit ettiğini söyledi. Mahkeme heyetinin seyretmekle yetindiği Avukat Bıçak, hızını alamayıp bu söylemlerine sanal medya hesabından da devam etti…
İpek Er’e hakaret
Yine bölge kentlerinde uygulanan özel savaş yöntemiyle hedef alınan İpek Er’i de bilmeyen az kişi vardır. Uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz ettiği İpek Er, henüz 18 yaşındaydı ve şikayetleri işleme konulmadığı için ölüme sürüklendi. Tüm delillere rağmen devlet tarafından korunan ve tutuksuz yargılanan Orhan’ın avukatı Mehmet Erkan Akkuş, duruşmalarda hem İpek Er’i hem de ailesini hedefe koydu.
İpek Er’in tecavüzüne “Rızası vardı” diyen sanık avukatı, ailenin “terörist” olduğunu ve kızlarını “töre cinayetiyle” öldürdüklerini iddia etti.
Yanı sıra sanal medyada tepki gösteren birçok sanatçıya, müvekkiline “hakaret” ettikleri gerekçesi ile suç duyurusunda bulunan sanık avukatı, müvekkilini aklamak ve İpek Er’in ailesine verilen kamuoyu desteğini kesmek için yoğun şekilde çaba sarf etti. Akkuş’un gözü ne çocuk yaşta toprağa giren İpek Er’i ne hukuku ne de etik değerleri gördü…
İçi boşaltılmış ‘savunma hakkı’
Konuya yönelik geçtiğimiz günlerde İpek Er’in ailesi ve avukatları, bir basın açıklaması yaptı.
Musa Orhan’ın avukatlarının bugüne kadar İpek Er’in ailesine ağır hakaretlerde bulunduklarına yer verilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Sanık müdafileri duruşma salonunda ve dışında sürekli olarak İpek Er’e, annesine, babasına, kardeşlerine hakaret etmişlerdir. Bölge halkına ağza alınmayacak sözler söylemiş, bölgedeki bütün genç kadınlara hakaretlerde bulunmuş, genç kızların para karşılığı satıldığını iddia etmiş, kendini sanığın abisi edasıyla tanıtıp onun yerine geçip ifade vermişlerdir. Bu hususlarda meslek etiğini ve onurunu ayaklar altına alan sanık müdafileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz.”
Katiller ve işbirlikçileri…
Ceren Damar Şenel’in babası Mustafa Damar da kızını katleden Hasan İsmail Hikmet’in avukatı Vahit Bıçak hakkında benzer bir açıklama yaparak, suç duyurusunda bulundu. Sanığın avukatı Vahit Bıçak’ın duruşmalar sırasında, “savunma” adı altında saldırılarda bulunduğunu söyleyen Mustafa Damar, hatta daha da ileri giderek kendilerini defalarca tehdit ettiğini açıkladı.
Bunun yanı sıra baba Damar, cinsiyetçilik yaparak mağdur kadınlara ve ailelerine yönelik saldırılarda bulunan sanık avukatlarına karşı bir kampanya başlattı.
Kızı Ceren Damar’ın öldürülmesine dair açılan ilk davanın 27 Eylül’de görülmesine atıfta bulunan Mustafa Damar, 27 Eylül’ün “Kadına Yönelik İftiralarla Mücadele Günü” ilan edilmesini istedi.
“Katillerin yargıyı sopa olarak kullandığını, işbirlikçilerinin de savunma hakkını kötü emellerine alet ettiğini” vurgulayan Damar, tüm kamuoyundan destek istedi.
İstanbul Sözleşmesi ne diyor?
Avukat Songül Yıldız, başta Anayasa’da ayrımcılık yasağı olduğunu vurgulayarak, sanık avukatlarının ve yargının cinsiyetçiliğine karşı şu önemli bilgileri veriyor: “Elimizde mevcut yasalar var. 6284 ve TCK’daki maddeler yargıda kadına yönelik ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği yasaklar. Tabii ki yeterli değil ama bizim asıl problemimiz bu yasaları uygulatmayla ilgili. Kaldı ki İstanbul Sözleşmesi bizim açımızdan hâlâ yürürlükte ve İstanbul Sözleşmesi’nde bu konuyla ilgili çok açık maddeler var. Diyor ki, ‘Taraflar bu sözleşme kapsamında kadına yönelik şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde namusun gerekçesi olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.’ Yanı sıra, ‘Taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davalarında, mağdurun cinsel geçmişi ve davranışları ile ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin vermek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır’ diyor. Yasalar gayet net ve açık.”
Kadını suçlayınca faile ya indirim ya da beraat veriliyor
Adeta birer tetikçi gibi davranan, katledilmiş kadınlara ve yakınlarına saldıran sanık avukatlarıyla ilgili Avukat Songül Yıldız ile konuştuk. Adana’da 4 kadın avukat olarak Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk Çalışmaları başlığıyla konuya yönelik çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Avukat Yıldız, sanık avukatlarının saldırılarını ve hukukun ‘savunma hakkı’yla ilgili yaklaşımını gazetemize anlattı.
Hukukta ‘savunma hakkı’ nedir ve buna hangi kapsamda izin veriliyor?
İlgili yasa maddesi kişinin özgür iradesi ile ve her şeyden bağımsız olarak iddia ve savunma hakkını kullanabilmesini ifade ediyor öz olarak. Ama tabii iddia ve savunma dokunulmazlığı sonsuz bir sınırsızlık anlamına gelmiyor. Yasa maddesi, isnat ve değerlendirmelerin gerçek ve somut vakalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması şartını arıyor. Yani siz “Savunma hakkı dokunulmazlığım var benim” diyerek her şeyi dosyaya yansıtamaz, ifade özgürlüğü adı altında kadını yargılayan, suçlayan cümleler kuramazsınız.
Özellikle erkek avukatların tecavüze uğramış, katledilmiş, şiddete uğramış çocuk ve kadınlara saldırgan ve cinsiyetçi söylemlerde bulunduklarına tanık oluyoruz. Bunu hangi amaçla yapıyorlar?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren ve kadın düşmanı politikalarla yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Yargı da bundan bağımsız değil maalesef. Mesela yargı, cinsel saldırı dosyalarında kadına ya da çocuğa “Neden bağırmadın” diye sorabiliyor. Yani yargı iktidarın politikaları çerçevesinde bir pratik oluşturuyor; kadına yönelik şiddet dosyalarında beraat kararlarını, haksız tahrik indirimlerini bol keseden dağıtıyor faillere. Bu yargı mekanizması karşısında avukatların kendi müvekkillerini cezadan kurtarmak için yaptıkları savunma da bu politika ve uygulamalara paralel oluyor. Çünkü kadının hayatını yargılayan, suçlayan bir savunma geliştirirlerse biliyorlar ki ya müvekkiline iyi hal indirimi ya haksız tahrik indirimi alacak ya da daha iyi ihtimalle beraat ettirebilecek.
Sizce sanık avukatlarının cinsiyetçi saldırılarının bir nedeni de kendi kişisel görüşlerinin de devreye girmesi olabilir mi?
Elbette, erkeklik hiçbirinden bağımsız değil. Biz yargıdaki pratikleri dönüştürme çabamız nedeniyle “Erkek adalet değil, gerçek adalet” diye sesleniyoruz. Her yerde olduğu gibi yargılama süreçlerinde de erkekliğin etkileri var, yaşıyoruz bunu. Mesela bir örnek vereyim: Bir avukat meslektaşımızın müvekkili eşini 14 bıçak darbesiyle öldürüyor. Haksız tahrik uygulamayan mahkeme kararına karşı sanık avukatı temyiz dilekçesine şunları yazmış: “Sayın mahkemenin haksız tahrik hükümlerini uygulamaması hukuka aykırıdır. Müvekkilin namusunun ayaklar altında çiğnenmesi ve bu durumun müvekkilin yüzüne karşı maktul tarafından olay anında kışkırtıcı ve ağır hakaretlerle çarpılması, namusuna düşkün Türk milletinin fertlerinde gazap, elem ve hiddet doğurmayacaksa ne doğuracaktır? Bu durumda Sütçü İmamları nereye koyacaksınız, menfur düşman vatana saldırdığında ey ahali, namus günüdür nasıl diyeceğiz?”
Şimdi bu avukat için savunma hakkını kullanmıştır diyebilir miyiz? Kadın düşmanı söylemlerden başka bir şey değil bu.
Gerçekten fecaat. En son Ezgi Mola’ya Musa Orhan’a tecavüzcü dediği için ceza verildi. Sanık avukatları hakkında yapılan suç duyurularından bir sonuç alınıyor mu peki?
Aslında benim bildiğim en az 10 kadın hakkında yapıldı suç duyurusu o dönem. Sorunuza gelirsek, sanık avukatları hakkında yapılan suç duyurularından da sonuç alınabilir, evet. Mesela Ceren Damar dosyasındaki sanık avukatı Vahit Bıçak hakkında sosyal medya paylaşımları, duruşmalardaki cinsiyetçi söylemleri için para cezası verilmişti hatırladığım kadarıyla. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle 780 lira gibi bir ceza almıştı gerçi, ne kadar komik bir yaptırım değil mi? Ayrıca bir de en fazla kınama cezası alacak. Dolayısıyla avukatlık kanununda da yeniden düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Siz örgütlü feminist bir avukatsınız. Bu davalarda yaşanan cinsiyetçiliğe karşı neler önerirsiniz?
Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk Çalışmaları grubumuzun oluşum hikayesi de yargıdaki cinsiyetçilik nedeniyle oldu. Bu cinsiyetçi yaklaşımlar yüzümüze öyle çarpıyordu ki, bu yaşananları aktaralım ve bu yönde yaşanacak dönüşüme katkı sağlayalım diye düşündük. Birçok feminist avukat arkadaşımız da katkılarıyla yanımızda oldular. Bizim artık bu deneyim aktarımlarını birbirimizi güçlendirecek boyutlarda arttırmamız, mağdur vekilliğini de doğru uygulanabilir bir hale getirmemiz lazım. Uluslararası sözleşmeler başta olmak üzere yasaların uygulanmasını talep etmeliyiz ki cinsiyetçi sanık avukatlığının kadını yargılayan, suçlayıcı argümanları da boşa düşsün. Ayrıca cinsiyetçi kararlara karşı hakimleri, savcıları deşifre edelim, sanık vekillerinin saldırılarını ifşa edelim. Barolar da kadın düşmanı söylemleri bir savunma pratiği olarak geliştiren avukatların bu davranışlarını ciddi bir suç olarak görüp buna uygun soruşturmalar yürütmeli, bu konuda ayrı bir eğitim sürecini zorunlu hale getirmeliler.