Özerklik, muhtariyet yahut otonomi gibi yereli ve mikro unsurları merkeze alan nosyonlar bugün her ne kadar üniter ve totaliter devletler için lanetli ve yok edilmesi gereken bir nosyon olsa da, bu mefhumun izini, gelişimini ve zaruretini tarih içinde bulmak mümkündür. Êzidî cemaatinin bin yıllara dayanan varlığını bu genel çerçeve üzerinden anlamak ve bunu bugünün kodlarına ve ihtiyaçlarına uyarlamak bir zaruret halini almıştır. Şengal’i konuşurken öncelikle Êzidî cemaatinin bin yıla yakın bir süredir devam eden ruhani karakterine, toplumsal ve idari yapısına yeniden bakarak tespit yapmakta yarar vardır. Her şeyden önce oldukça homojen olarak tasavvur edilen Êzidî toplumunun sanıldığından daha da komplike ve rafine bir sosyal kurgu yapısına sahip olduğunu belirtmekte fayda var. Toplumsal hiyerarşisinin ana yapısı her ne kadar bir kast sistemini andırsa da, bu yapı tam olarak bize tanıdık gelen şemaya tekabül eden bir yapı değildir. Êzidî kozmogonisi birçok yanıyla semavi dinlere uzak olsa da Rabbani bağlamda en az onun kadar derunidir. Kendi içinde inançsal, sosyal ve siyasal sorumlulukları olan toplumsal sınıflara ayrılmış bir sosyal kurguya sahiptir. Bu sınıf ayrımı incelendiğinde Hinduizm’deki kast sistemi ile benzerlik gösterse de birebir aynı değildir. Çünkü Êzidî sistemindeki kurgu farklı inançların sınıflandırması değil sadece ruhani bağlamda belli hiyerarşilere göre sınıflandırılmıştır. Êzidî kozmogonisine göre söz konusu bu sınıflandırma mefhumu ne bu dünyayı ne de ölümden sonraki hayatı etkileyen bir sistemdir. Dolayısıyla bazı grupların yönetici olarak tahakküm kurmaları sonradan Êzidîliğe intikal etmiş bir durumdur. Êzidî toplumundaki sosyal sistemin ve ilişkilerin birçoğu aileden gelen bu yapıyla yakından ilgili bir husustur. Dolayısıyla Êzidîliğin toplumsal hiyerarşisinin ana çerçevesi inançsal bağlamda önceden belirlenmiştir. Bu hiyerarşik sistem dinsel olabildiği gibi ağırlıklı ekseriyeti siyasal ve toplumsaldır aynı zamanda. Êzidîler, coğrafik olarak bölünmüş olmalarını dinsel yapılanma aracılığıyla bütünleştirmeye çalışmış tek unsurdur Kürtler arasında. Bütün dış izolasyona rağmen, Şengal’den Erivan’a kadar bu bütünleştirme çabasının mahiyetini görmek mümkün. Bu açıdan Êzidî inancının mekân ve coğrafyaları aşan bütünleştirici karakteri dikkat çekicidir. Bu çerçevede her kademedeki Êzidî’nin bir üst kademeye bağlı olması ve ona karşı sorumlu olması bu toplumu birlik ve beraberlik açısından güçlü kılmıştır. Êzidîlerdeki bu dinsel özerk teşkilatlanma yapısının en azından Şeyh Adi’den (1160) beri süregelen bir özerklik olduğunu biliyoruz. Onun için bugün üzerinde konuştuğumuz özerk yapı meselesi 1000 yıla yakın bir süredir Êzidîlerin itinayla inşa ettikleri ve kendi toplumsal ve idari yapısına uyarlamaya çalıştıkları bir sistemdir. O nedenle bugün Êzidîler üzerine konuşurken 73 fermandan, 73 katliamdan, 73 kan deryasından bahsediyoruz. Nitekim katliama uğrama sebepleri salt inançsal olarak farklı oldukları için değil kendi inançsal ve toplumsal idari sistemlerini özerk bir yapı üzerinde kurduklarından dolayıdır. İnançsal ve kültürel mensubiyet bağlamında hiçbir zaman hiçbir güce teslim olmamış tek zümre Êzidîlerdir Kürdi tarih idrakinde. Bu toplumsal inançsal karakteri, onları her zaman aynı coğrafyada yaşadıkları toplulukların birer uzantısı olmaktan kurtarmış, nevi şahsına münhasır bir inanç ve toplumsal kompozisyonun oluşmasını sağlamıştır. Hatta Musul vilayetini vali olarak yöneten Êzidî Mîrza (1600-1651) örneğinde olduğu gibi yer yer kendi özerk yönetimlerini kurmuş ve majör toplumların da kabulünü almıştır. Bugün her ne kadar çok azımız bu hikâyeyi bilsek de Êzidî Mîrza Êzidî özerk yönetimini Şerfedîn ve 2. Hasan’dan sonra kurarak Êzidî özgüvenini şekillendirmiştir. Êzidî toplumunun cemaat yapısı hep bu ve buna benzer tarihsel aktarımlarla şekillenmiştir. Cemaat yapısı iki temel kategori üzerine bina edilmiş olan Êzidîler yönetim erki veya sosyal statü bağlamında yükselme genellikle iman ve irfana bağlı olarak gelişim göstermiştir. Bu yapı tipolojisi sosyal bilimlerin ayrıntılı bir şekilde tariflediği kast sisteminden ziyade semavi dinlerdeki ruhban ve müminler yapısına daha yakın bir karaktere sahiptir. Kast sisteminin kendi içindeki katılık ve mutlak hiyerarşi, tahakkümü daha mutlak hale getirirken, Êzidilerde bu durum toplumsal alanı şekillendiren bir moment olmaktan ziyade, daha çok itikadî faktörlere göre şekillenen ve sonuçları itibariyle Êzidîliğin maruz kaldığı kuşatılmışlığı dengeleyen ve bir kalkan ihtiyacı gören bir karaktere sahiptir. Dolayısıyla, Êzidî toplumu mevcut güçlü yapısının bu sosyo-inançsal referanslı kategoriye borçlu olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz.
Buna mukabil, her Êzidî doğumundan itibaren bağlı olduğu toplumsal sınıfı bilir, kolektif bir toplumsal hafızayla büyür ve yükümlülüklerini ona göre deneyimler. Êzidî kozmogonisine göre her aşiretin veya bölgenin bağlı olduğu bir ruhban ocağı vardır ama bu onlara hizmet etmek için değil ilahi ve dünyevi meseleleri Êzidî özerkliği çerçevesinde (vergiler dahil) yönetmektir. Söz konusu o nesnel özerkliğin içinde herkesin toplumsal konumu belli olmasına rağmen bir sınıfın diğer bir sınıfa tabii olma veya hizmet etme gibi bir hiyerarşik sistem yoktur. Bu sistem bin yıla yakın bir süredir devam eden Êzidî Ruhani Meclisin özerk yapısına da yansımaktadır. Toplumun her kesiminde 40 kişinin (Kırklar Meclisi de denilir) yer aldığı meclis bin yıla yakındır ekumenik bir yapıya sahip olan Êzidî toplumunun mevcut sosyo-kültürel kurgusunu modernize eden ve Êzidîlerin kendilerini yönetmesi için çaba harcayan bir yapıya sahiptir.
Bugün bin yıla yaklaşan bir tarihe sahip olan Êzidî Ruhani Meclisi’nin özerk yapısına benzer bir yapı olduğu için Şengal Özerk Meclisi boğulmak istenmektedir. Bu meclis çağın gereksinimlerine uygun modernize edilmiş, dünyanın birçok yerinde Êzidî bireylerin dahil olduğu otokton bir Êzidî oluşumundan ibarettir. Fikri olarak evrensel değerler merkezini savunan yerel bir özerk yapıyla yönetmeye taliptir ve baz aldığı düşünsel fikriyat Êzidî kozmogonisindeki mevcut olan fikirlerin yekûnudur. Özerk Şengal Meclisi’nin sosyal kurgusunun temel düsturu üniversal temel normlara uygun özerk bir yerel yapının inşası ve bu idari yapının toplumsal cinsiyet eşitliği doğrultusunda eş başkanlık sistemiyle yönetilmesidir.
Çağına göre oldukça yenilikçi olan bu düşünsel düsturu mevcut gerici yapıları sarstığı gibi yeni bir dünyaya da küçük bir kapı aralamaktadır. Altı yılı aşkın bir süredir özerk yönetimin birçok kademesini bu yenilikçi kurgu üzerinde inşa etmiş, halklar arasındaki diyalog kapısını açmış ve kadim coğrafyanın iman ve irfanıyla bütün değerleri savunmuştur. Bugün dünyanın gözünde fermana yazgılı ve dünyaya kapalı toplum özelliği taşımasının esas sebebi bu özerklik azmi yüzündedir. Bu yüzden “düşmüş meleğin” takipçileri olarak, damgalanmış, ötekileştirilmiş ve bölgede istenmeyen toplumların baş listesine konulmuştur. Bugün Êzidîliğin doğduğu toprakların amansız bir saldırı altında olmasının ana nedeni bu nesnel hakikattir. Kürdi tarihinin tamamını kendisinden başlatan KDP, özel yol mitini (Sonderweg) devreye koyarak Şengal özgünlüğünde her yedi meleği de boğmak istemektedir. Şengal’in bütün dünyanın şahitliğinde devasa bir mengenenin altına yatırılması bin yıllık Êzidî özerk yapısının sonlandırılması demektir. Bu boğma hareketi başta Kürtlere herhangi bir yarar sağlamayacağı gibi Êzidîler için de nihai bir eliminasyon anlamına gelmektedir.