Êzidî siyasetçiler, KDP’nin Irak hükümeti ile yaptığı Şengal Anlaşması’nın Êzidîlere yönelik operasyona zemin hazırladığına dikkat çekiyor. Siyasetçi Atalan ,Êzidîlerle oturulup bir anlaşma sağlanması gerektiğini söyledi
Şengal Anlaşması’na karşı yayınlanan deklarasyonun imzacılarından Êzidî siyasetçi Ali Atalan, anlaşmanın “özsavunmayı esas alan, statü isteyen Êzidîlere yönelik operasyonun zemini” olduğuna dikkat çekerken, “Saddam gibi bir diktatörün, faşistin gazabına uğramış katliamlardan geçmiş olanların mazlum bir topluma karşı böyle bir anlaşmayı sağlamaları nasıl izah edilebilir?” diye sordu.
Anlaşmayı MA’dan Ahmet Kanbal’a değerlendiren HDP önceki dönem Êzidî milletvekillerinden Ali Atalan, Êzidî halkının iradelerinin hiçe sayıldığına işaret etti. Êzidî halkının IŞİD’in fermanı esnasında hem Irak Merkezi Hükümeti’ne bağlı güçlerin hem de Hewlêr Hükümeti’ne bağlı güçlerin çekildiğini anımsatan Atalan, Irak Merkezi Hükümeti’nin de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de Êzidî halkına özür borçlu olduğunu ifade etti. Atalan, “Onlara yeni ve özel bir statü verilmesi gerekirken, anayasal bir güvenceye kavuşturulması gerekirken maalesef iradeleri hiçe sayılarak bu anlaşmayı sağlamış oldular. Sanki Irak’ta her yerde siyasal bütünlük sağlanmış, refah düzeyi yakalanmış gibi ‘Şengal’de de güvenlik ve istikrar sağlansın’ diye bir anlaşma sunulmuş” dedi. KDP’nin kendisine bağlı muhbirleri Şengal’e yerleştirmeyi amaçladığını kaydeden Atalan, “PKK orada yok ama IŞİD’in saldırılarına karşı sadece bir grup PKK’li onlara yardım etti. Felsefesini, siyasetini dünya görüşünü benimseyip ona göre kendini örgütleyen, savunma mekanizmasını oluşturan, güvenlik mekanizmasını oluşturan bir yapı var” diye konuştu. Merkezi Hükümet ile Bölgesel Yönetimin yaklaşan seçimler öncesi bölge paylaşımına yöneldiğini dile getiren Atalan, Türkiye’nin de devreye girdiğini ve Musul’a yönelen güzergâhı hedeflediğini vurguladı: “Öz güvene dayalı, savunmayı esas alan, statü isteyen, ‘ben de varım’ diyen Êzidîlere bir operasyonun zeminidir bu anlaşma.”
‘Saddam’ın gazabına uğrayan yaparsa…’
Köleliği içselleştiren bir Êzidî topluluğun tasavvur edildiğini belirten Atalan, uluslararası güçlerin de bu noktadan yaklaştığını dile getirdi. Atalan, Bağdat ve Hewlêr yönetimlerine çağrıda bulundu: “Ne siyasal ne vicdani ne de insani açıdan doğru bir anlaşma değildir. Kabul edilemez. Ortadoğu’nun en masum, en ezilen, horlanan, katliamlardan soykırımlardan geçirilen toplumuna karşı iki güç böyle davranıyorsa; düşünün her ikisi de Saddam gibi bir diktatörün, faşistin gazabına uğramış katliamlardan geçmiş. Kendilerinden daha mazlum bir topluma karşı böyle bir anlaşmayı sağlamaları artık nasıl izah edilebilir bilmiyorum.”
‘Kim susarsa sıra ona gelir’
MA’dan Mahmut Ruvanas’a anlaşmayı ve işgal hazırlıklarını değerlendiren Maxmur Halk Meclisi Eşbaşkanı Hacı Kaçan da anlaşmanın tepki çektiğini söyledi. Kaçan şunları söyledi: “Şengal anlaşması yeni bir fermanın kararıdır. Irak hükümeti ve KDP arasında yapılan bu anlaşma yeni bir katliama kapı açmış oldu. Şengal dağında annelerinin kucağında açlıktan, susuzluktan ölen çocukların, DAİŞ tarafından kaçırılan Êzidî kadınları ve çocukları unutmak için böylesi bir anlaşmayı imzalamak halkları tanımamaktır. Bu hatanızdan geri dönün. Eğer bir çözüm olacaksa bu esas muhatapları ile konuşulur. Şengal halkı toplu mezarlarına daha yeni ulaşıyor. 2014 yılında DAİŞ tarafından kaçırılan binlerce genç, kadın ve çocuk hala bu çetelerin elinde. Böylesi bir anlaşma Êzidî halkının yaraları üzerinde yeni yaralar açacaktır. Hem Êzidî halkını yalnız bırakıp büyük bir katliamla yüz yüze bırakacaksın, hem de bunun üzerinde gelip böylesi bir anlaşmanın altına imzanı atacaksın. Bu anlaşma yeni bir fermanın yapılacağının kararıdır. Bugün yapılmak istenilen insan vicdanına ve ahlakına aykırıdır.”
Ambargoya da işaret eden Kaçan, “Maxmur halkı kendi sistemini kurarak, yaşamını ördü. Böylesi bir sistemi oturttuğumuz için, dünya halklarının sevinmesi gerekirdi. Tek istediğimiz bu ambargo ve ablukanın son bulmasıdır. Bu yüzden bugün Şengal’de yapılmak istenen aslında Maxmurda da uygulanıyor. 2014 yılında Şengal ve Maxmur üzerinde yapılmak istenilen çöktürme planı ile bugünkü anlaşma aynıdır. Mültecilerin sesiyim diyen BM nerede? Buna karşı sessiz kalan bütün kurum ve kuruluşları kınıyoruz. Bugün kim susarsa bilinsin ki yarın sıra ona gelecektir. Sessimizi duyun ve ona göre harekete geçin” ifadelerini kullandı.
MARDİN