Üç aydır süren Eyn İsa saldırısı büyük bir direnişle karşılaştı. Büyük kayıplar veren SMO güçleri, hava desteği olmadan savaşmak istemediklerini Türkiye’ye ilettiler
Beritan Sarya/Eyn İsa
Dümdüz bir coğrafyada yer alan Eyn İsa yüz ölçümü olarak oldukça küçük fakat bunun tersine stratejik önemiyle saldırılar ve kirli planların merkezinde yer alıyor.
2020 yılının son 3 ayında Türk devletinin Kobanê’yi kuşatmak ve Özerk Yönetimi dağıtmak için saldırılarını yoğunlaştırdığı, Rusya’nın ise bu saldırıları kullanarak rejime devredilmesini istediği Eyn İsa direniyor. Mevcut saldırılar hedeflenenin aksine Eyn İsa ve Özerk Yönetim bölgesindeki halkların birbirine daha fazla kenetlenmesine yol açtı. Stratejik Kürt-Arap ittifakı güçlendi.
Şu ana kadar Türkiye ve güdümündeki SMO güçlerinin tüm saldırılarını kıran Demokratik Suriye Güçleri (DSG) direnişi Türk devleti ve ona bağlı gruplar arasında çelişkilere yol açtı.
Eyn İsa, 2020 yılını kirli planlara ve saldırılara karşı direnişle kaparken saldırıların süreceği düşünülüyor. Türkiye’ye yakın olan Hurras El Din isimli radikal cihadist grubun yılbaşı gecesi Eyn İsa ve Rakka arasındaki Til Semin beldesindeki Rus üssüne geliştirdiği saldırı soru işaretleri yaratıyor.
Kantonların kavşağı
Eyn İsa, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin Girê Spî Kantonu’na bağlı stratejik bir ilçesi. Irak sınırında bulunan Til Koçer’den başlayarak, Qamişlo, Hasekê, Til Temir, Serêkaniyê, Girê Spî gibi yerlerin arasından geçip Kobanê, Minbic, Efrîn, Halep, İdlib ve Lazkiye’den Akdeniz’e açılan temel ticaret yolu M4’ün en stratejik yerinde bulunmakta.
Rejim sistemine göre Rakka’nın Girê Spî ilçesinin bir kasabası olan Eyn İsa 2013 Mart ayında tüm Rakka’yla birlikte Cephet El Nusra’nın da yer aldığı Türkiye destekli “muhalif” grupların eline geçti. Aynı yıl içerisinde DAİŞ tarafından tamamen işgal edildi. 2015 Temmuz başlarında YPG ve YPJ’nin öncülüğünü yaptığı Burkan El Fırat güçleri tarafından özgürleştirildi. Tıpkı Girê Spî gibi DAİŞ’ten özgürleştirildiği tarihten itibaren hep Türkiye’nin hedefi oldu. Türkiye’nin de gizli hücreleri yoluyla aktif olmaya çalıştığı bir alandı.
Rakka, Kobanê, Girê Spî arasında kantonları arasında bulunması Minbiç ve Cizirê, yine Kobanê ve Cizirê alanlarını birbirine bağlaması nedeniyle özerk yönetim açısından da stratejik bir ilçe.
Bu özelliğinden dolayı, DAİŞ’ten özgürleştirilen alanların da katılımıyla kurulan 2018 Eylül ayında ilan edilen Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi merkezi olarak belirlendi. 9 Ekim 2019’da başlayan Serêkaniyê ve Girê Spî işgallerine kadar da Özerk Yönetim siyasetinin nabzı Eyn İsa’da tutuluyordu.
Saldırı hazırlıkları
Serêkaniyê ve Girê Spî ardından 17 Ekim’de Türkiye-Amerika, 22 Ekim Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmalarla Türk devletinin bölgedeki işgali meşrulaştırıldı. Bu anlaşmaların her ne kadar Türkiye’nin saldırıları genişletmemesi karşılığında yapıldığı propaganda edilse de Türk devleti saldırılarını durdurmadı. Türkiye ile anlaşmalar yapan ABD ve Rusya’nın da bu saldırıları durdurma çabası olmadı. Nasıl ki Girê Spî harekâtı sürecinde Türk devletinin Eyn İsa Cezaevi ve Kampı’nı vurarak DAİŞ’li tutukluları ve ailelerini kaçırması ABD ve Rusya tarafından görmezden gelindiyse, Eyn İsa, Kobanê ve Girê Spî’nin köylerine yaptığı saldırılar da görmezden gelindi.
Bu güçlerin Türkiye’nin Eyn İsa, Kobanê, Til Temir ve Zirgan hattına sürekli gerçekleştirdiği saldırılara bu tavırsızlığı tüm Suriye için biricik çözüm modeli olan Özerk Yönetim’in güçlenmesinin sınıflı sistem güçlerinin çıkarlarına uygun görülmediğini ortaya çıkardı. ABD de Rusya da Özerk Yönetim alanlarındaki halkları kendilerine muhtaç kılmak ve sahadaki varlıklarını meşru kılabilmek için Türkiye sopasını halkların sırtından eksik etmediler.
Türk devleti 1 yılı aşkın süre boyunca sürekli Girê Spî Eyn İsa sınırı, yine Girê Spî ve Doğu Kobanê Sınırında yine Zirgan ve Dirbesiye hattında hendekler kazdı, mevziler oluşturdu, buraları ağır silahlar ve tanklarla donattı. Sık sık Kobanê ve Eyn İsa’ya operasyon yapılacağı bilgileri sızdırılarak psikolojik baskı yaratılmaya ve tüm saldırılara rağmen bu alanlarda kalan halk göç ettirilmeye çalışıldı.
Hedefteki 4 köy
Ekim ayından itibaren ise DSG ve aşiret güçlerinin denetimde olan Eyn İsa’ya Türk devleti ve güdümündeki SMO’nun gerçekleştirdiği saldırılar arttı. Eyn İsa merkezi ve köylerine top saldırıları yoğunlaşarak sürerken karadan sızma girişimleri ise ilçe için stratejik olan 4 köy üzerinde yoğunlaşıyor. Eyn İsa’nın kuzeyinde yer alan ve tüm şehre hâkim olan Seyda, şehrin kuzeybatısında bulunan ve M4 yoluna hâkim olan Mualek, şehrin doğusunda Til Temir yolu yakınlarındaki Cebhel ve Mişherfa köyleri Türk devleti ve SMO’nun temel hedefi oluyor.
Türk devleti Cebhel ve Mişherfa köyleri üzerine saldırılarını ise yine Rusya’yla anlaşması gereği bulunmaması gereken Şergirak Buğday Ambarı çevresindeki 8 noktasından gerçekleştiriyor.
Konjonktür ne diyor?
Türk devletinin Eyn İsa saldırılarında temel hedefi, ilçeyi alarak DAİŞ’ten kurtarıldığı günden bugüne Erdoğan’ın yarasına dönüşen Kobanê’yi kuşatmak. Yine Eyn İsa’yı ele geçirerek Özerk Yönetim bölgelerini birbirinden kopararak fiili olarak işlevsizleştirmek ve parça parça boğmak istiyor. Ayrıca Türkiye ilçeyi ele geçirirse uzun vadede “misak-ı milli” yani Rojava, Rakka, Derazor ve Halep’e kadar olan alanı işgal hayalleri güçlenecek. Türkiye, Rusya ve ABD’nin yeşil ışık yakması durumunda bu planını uygulamaya çalışmaktan geri durmayacak.
Fakat özellikle aralık ayında yaşanan gelişmeler gösterdi ne Rusya, ne koalisyon güçleri en azından şimdilik Kuzey Doğu Suriye’de Türkiye’ye yeni alan açmak istiyorlar. Rusya, Türkiye’nin 3 aydır geliştirdiği lokal saldırıların topyekûn bir saldırıya dönüşmesine izin vermedi. Yine Eyn İsa hava sahasını elinde tutan koalisyon güçleri saldırıya sessizlikleriyle ortak olsalar da hava sahasını Türkiye’ye tümden açmayarak topyekûn saldırıya dönüşmesine izin vermediler. Fakat koalisyon güçleri savaş uçaklarına hava sahasını açmasalar da insansız hava uçaklarının keşif uçuşları ve sınırlı vuruşlarına izin veriyorlar. Mevcut konjonktür şu anda topyekûn bir saldırıya uygun olmadığından ilk hedefi bu stratejik köyleri alıp Eyn İsa merkeze adım adım ilerlemek.
Rusya’nın Türk sopası
MSD Eşbaşkanı Emine Ömer 2020 Aralık ayında Rusya’nın DSG ve Özerk Yönetim’den Eyn İsa’yı rejime vermelerini istediğini aksi takdirde Türkiye saldırılarını durduramayacağını şeklinde tehdit ettiğini açıkladı. DSG’nin bu tehdide boyun eğmemesi ve halkın yoğun tepkileri nedeniyle Rusya, kamuoyuna “Saldırıları durdurmak istiyor, ama Türkiye’yi engelleyemiyor” imajı vermek istedi. 1’i ilçe merkezi, 1’i şehrin kuzeyi ve 1’i kuzeybatısında olmak üzere rejim, Rus ve DSG güçlerinin birlikte bulunacağı 3 gözlem noktası kuruldu. Fakat bu gözlem noktalarının çevresi ve yakınlarındaki köyler yine Türkiye tarafından hedef alındı. Rusların sessiz izleyişleri bölgedeki gazeteci arkadaşlarımız tarafından görüntülendi.
Bu gelişmelerin paralelinde rejim, Rus medyası yine bazı Türkiyeli gazeteciler bunun propagandasını yürüttüler. Türk devleti ve SMO ise sosyal medya üzerinden her gün Eyn İsa üzerine harekâtı başlatıp köyleri düşürdüğü propagandasını yaparak Eyn İsa’nın rejime teslim edilmesi için psikolojik savaş yürüttü.
Bu süreçte SOHR gibi bazı gözlem kuruluşları ise Türkiye ve Rusya’nın DSG ve Özerk Yönetim kurumlarının Eyn İsa’dan çıkarılarak ilçenin rejime devredilmesi konusunda anlaştıklarını yazdı. Ki sahadaki siyasetçiler ve Özerk Yönetim yetkilileri de Rusya ve Türkiye arasında bu konuda bir anlaşma olduğunu düşünüyor.
Rusya ve Rejim M4’ü istiyor
Rusya; M4 yolunun rejimin eline geçmesini, böylece Suriye’deki müttefiki rejimin bu yol üzerinden askeri ve ekonomik olarak güçlenmesini istiyor ki 2015 yılından bu yana rejim yanında Suriye savaşına dâhil olmasının karşılığını bir derece de olsa alabilsin.
Mevcut durumda Til Koçer hattından, Til Temir’e kadar olan M4 hattı bölgedeki yerel meclislerin denetimindeyken, Til Temir M4 de rejim denetiminde. İşgal alanlarının en batısından geçen M4 hattı ise DSG denetiminde. Sopa ve taviz siyasetinin sonuç alması durumunda aynı siyaseti başta Minbiç olmak üzere ve M4 geçtiği diğer alanlarda da izleyerek sırayla tüm M4’ü rejim denetimine almak isteyecek. Böylece rejime hem ekonomik hem askeri güç verilirken Özerk Yönetim alanları rejim baskısı altında bırakılacak.
Direniş çelişkileri artırdı
DSG, bölgenin yerel güçleri son 3 aydır yoğunlaşan saldırılar karşısında büyük bir direniş gösterdi. DSG, SMO’nun tüm saldırılarını onlara büyük kayıplar verdirerek kırdı. Rakka, Minbiç, Eyn İsa, Kobanê başta olmak üzere Özerk Yönetim bünyesindeki halklar gerçekleştirdikleri eylemlerle bölgede ne rejimi ne Türkiye’yi istediklerini ortaya koydular. Tıpkı 9 Ekim saldırıları döneminde olduğu gibi Özerk Yönetim’de ısrar ettiklerini ortaya koydular.
Bu durum Rusya üzerinde baskı oluştururken DSG’nin direnişleriyle kırılan Türkiye ve saldırılarda ön cepheye sürdüğü SMO güçleri arasında çelişkiler oluştu. Güvenilir kaynaklar, SMO güçlerinin bir süredir Türkiye’nin kendilerini yanlış yönlendirdiğini ve darbe almalarına neden olduklarını söyleyerek uçaklar olmadan Eyn İsa cephesinde savaşmak istemediklerini belirtiyor.
Rus üssüne saldırı
Böyle bir süreçte 2020-2021’e bağlayan gece Eyn İsa ve Rakka arasında bulunan Til Semin kasabasındaki Rus üssünün Hurras El Din güçleri tarafından hedef alınması da kafalarda birçok soru işareti oluşturdu. 2018 yılında El Kaide tarafından kurulduğu iddia edilen fakat DAİŞ’le de ilişkileri şaibeli olan Hurras El Din’in İdlib, Hama, Lazkiye ve Halep’in sınırlı bölgelerinde varlığı bilinirken Kuzey Doğu Suriye’de varlığı ve saldırısı bir ilkti.
Her ne kadar Türkiye ve Rusya arasında 2018’de gerçekleştirilen Soçi Anlaşması ve 5 Mart 2020’deki Moskova Mutabakatı’nı tanımadığını ilan etse de tüm diğer cihatçı gruplar gibi Türkiye ile yakın ilişkileri olan örgütün Til Semin’deki Rus üssünü hedef alması Türkiye’den bağımsız görünmüyor. Bu çıkış, içeriği bilinmese de Türkiye ve Rusya arasında bir sorunun varlığını ve Türkiye’nin Rusya’ya mesajı gibi görünüyor.
Rusya ve Türkiye arasında sorun Eyn İsa mı, yoksa İdlib konusunda mı yaşanıyor henüz bilinmese de şu ana kadar DSG ve Özerk Yönetim geliştirilen saldırılardan güçlü çıkmayı başardı. Saldırılar beklendiğinin aksine halkın moralini ve birliğini bozacağına çok daha fazla kenetlenmeyi sağladı. Önümüzdeki süreci de bu direniş belirleyecek.