Güven’e destek için yarından itibaren yeni açlık grevi eylemleri başlıyor. HDP’li Buluttekin, taleplerin karşılanmaması durumunda eylemlerin çoğaltılacağını belirtti
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağır tecridin kaldırılması için tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde başlatmış olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 24. gününde. HDP’li milletvekillerin de aralarında bulunduğu onlarca siyasetçi, 2, 3 ve 4 Aralık’ta İstanbul, Ankara ve Mersin’de, 7, 8 ve 9 Aralık’ta ise Muş, Şırnak ve Mardin’de 3’er günlük açlık grevi eylemi gerçekleştirecek. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Filiz Buluttekin, açlık grevleri eylemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘2012 ile benzerlik’
Güven’in taleplerinin kendi talepleri olduğunu belirten Buluttekin, Öcalan şahsında başta Kürt halkı olmak üzere tüm halkların tecrit altına alındığını vurguladı. Cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan açlık grevi eylemlerine de dikkat çeken Buluttekin, Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Öcalan üzerindeki tecridin mutlak bir tecride dönüştürüldüğünü kaydeden Buluttekin, 2012 yılında cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemine dikkat çekerek, “Başlatılan eylemler, 2012 yılında cezaevlerinde başlatılan açlık grevi ile benzerlik taşıyor. Bir halk üzerinde tecrit uygulanıyor. Başlatılan eylemlerin toplumsallaşacağını düşünüyorum” diye konuştu. Öcalan’a uygulanan tecridin nedenlerine de değinen Buluttekin, “İktidar sıkışmış. Bu sıkışmışlığını da toplumu tecrit ederek aşmaya çalışıyor. Bundan kaynaklı da Sayın Öcalan’a tecrit uyguluyor. Bu durum, devletin ne kadar sıkıştığını ve küçüldüğünü gösteriyor. Öcalan’a uygulanan tecride karşı halk duyarsız değil. Ama uygulanan baskı politikalarıyla toplum sindirilmek isteniyor. Halk da bu duruma öfkelidir” dedi. Önümüzdeki günlerde 6 ilde yapılacak 3 günlük açlık grevi eylemine dikkat çeken Buluttekin, eylemleri giderek süreklileştireceklerini ve yayacaklarını belirtti. Buluttekin, Güven’in talepleri karşılanmaması durumunda ise eylemlerin daha çoğaltılarak sürdürüleceğini ifade etti.
Yüreği barış için atanlara selam
Leyla Güven’in gazeteci olan kızı Sabiha Temizkan, annesinin son mesajını paylaştı. Temizkan, Twitter hesabında , “Annem #LeylaGüven ile haftalık telefon görüşmemizi yaptık. ‘Yüreği barış için atanlara selamlarımı ilet’ dedi. Sağlığı iyi, morali yüksek. Hala çok sayıda faks, mektup alıyor ve vaktinin çoğu onları okumakla geçiyormuş. Teşekkür etti hepsi için.” paylaşımında bulundu.
Tutuklulardan tek mesaj
Diyarbakır merkezli 9 Ekim’de yapılan ev baskınlarında aralarında siyasetçi, gazeteci ve avukatların da yer aldığı 140 kişi ile göz altına alındıktan sonra tutuklanan ve önceki gün ara karar ile bırakılan DTK Diyarbakır Delege Eşsözcüsü Zelal Bilgin, Leyla Güven’in başlatıtğı eylemi ve cezaevlerindeki tutukluların destek için girdiği açlık grevini Jinnews’ten Gülistan Azak’a değerlendirdi. Güven’in devam ettirdiği açlık grevinin kutsallığının tüm kesimler tarafından anlaşılması gerektiğini vurgulayan Bilgin, “Tecrit devam ettiği sürece Ortadoğu’daki kriz ve kaos bir çözüme ulaşmayacak ve gün geçtikçe bu tecrit halklar üzerinde daha çok ağırlaştırılacaktır. Sayın Öcalan’dan bugün için dahi bir mesajın gelmesi savaşların bitmesi, cenazelerin gelmemesi, hukuksuzlukların bitirilmesi ve tüm halkların derin bir nefes alması anlamına gelmektedir” dedi. Güven ve cezaevindeki siyasi tutsakların dışarıya tek bir mesaj gönderdiğini belirten Bilgin, bu mesajın ise, “Tecrit sonlandırılmadığı sürece açlık grevleri devam edecektir” dedi. Açlık grevinde bulunan tüm siyasi tutsakların eylemlerinde kararlı olduklarını aktaran Bilgin, siyasi tutsakların tek isteklerinin ise Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin kaldırılması olduğunu vurguladı.
‘Öcalan kendisini yönetilemez kıldı’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, müvekkillerine dönük başvurulan tecrit politikasının yöntem ve amaçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Berivan Altan’a değerlendirdi. İmralı Cezaevi’nin başından beri tek kanallı bir sistem olarak kurgulandığını belirten Erol, bu doğrultuda avukatlarının oraya yılda 10 veya 20 kez gitmesinin, 3-5 defa ailesinin gitmesinin ya da belli periyotlarda bazı siyasi heyetlerin gitmesinin bu sistemi hiçbir zaman ortadan kaldırmadığını vurguladı. İmralı’daki durumun defalarca CPT’ye aktarıldığını, ancak tüm bunlara rağmen bir adım atılmadığını kaydeden Erol, bu yaklaşımın tesadüfi olmadığı kanısında. Erol, aynı şekilde avukatlarının 2011 yılından bu yana Öcalan’la görüşemedikleri için AİHM’e yaptıkları başvurularının hala işleme alınmadığını söyledi.
‘Bir yönetim tekniği’
Erol’a göre, Öcalan’ın kendisi de maruz kaldığı tecridin Avrupa’dan bağımsız olmadığının başından beri farkındaydı. Erol, bu konuda şunları dile getirdi: “Bulunduğu pozisyonu zaman zaman ifade ediş biçimi; ‘Ben burada çok dar bir koridordayım. Ne sağa ne de sola dönebiliyorum’ şeklindeydi. Kastettiği sınırlandırılmışlık ve sistemin üzerindeki baskısıydı. Ama şöyle bir yönü de vardı. Tecrit sisteminin başından beri amaçladığı şeyin farkındaydı. Tecrit sistemi öyle konumlanmıştı ki, orada hem ondan bilgi edinme hem de ona dair bilgi edinme tekniklerini içeriyordu. Sayın Öcalan’ın günlük yaşamının 24 saat izleniyor olması, avukat görüşlerinin kayda alınması, cezaevindeki diğer mahpuslarla yaptığı görüşmelerin kayda alınması… Bunlar sadece baskı olarak yorumlanamaz. Hem Öcalan’dan öğreniyorlardı hem de Öcalan’a dair bazı şeyler öğreniyorlardı. Kuşkusuz bunların hepsi bir yönetim tekniğiydi. Öcalan’ın buna karşı koyuşu ise, kendini yönetilemez kılmasıydı.”
Kim kefil olabilir?
2016 Eylül ayından bu yana Öcalan’ı gören kimsenin olmaması üzerinde duran Erol, “Hiçbir şekilde denetlenemeyen, gözlenemeyen bir alanda olan bitenin güvenirliğine kim kefil olabilir? Bu alanın hukuksal denetimi ortadan kaldırılmış. ‘Şikayetiniz varsa yaparsınız, İnfaz Hakimliği karar verir’ diyorlar. Şikayetimiz olması için görmemiz gerek, duymamız gerek. Bunların hiçbiri yok” dedi.
Güven gerçekliğin bilincinde
Erol, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı açlık grevine dikkat çekerek, “Bu bakış açısı, Türkiye’de bir arada yaşamaya, barışa dair yaşama umuduyla ilgili bir şey” dedi ve sözlerini şöyle noktaladı: “Türklerin de Kürtlerin de bir arada yaşamasını demokratik ulus formülüyle ifade eden ve bunu her iki tarafa da anlatan bir Sayın Öcalan gerçekliği var. Dolayısıyla bu kültürü sürdürebileceksek, bunun adresi de Öcalan’dır. Güven de bu gerçekliğin bilincinde olduğu için bu tavrı sergiliyor.”
DİYARBAKIR-ANKARA