Türkiye’nin AKBK’ye İmralı ile ilgili sunduğu eylem planı sonrası yeni bir bildirimde bulunacaklarını belirten ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül, ‘Türkiye adım atmazsa oy hakkı askıya alınabilir’ dedi
Asrın Hukuk Bürosu avukatları ile diğer başvurucuların avukatları ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklu Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında verilen “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili çeşitli tarihlerde Avrupa Konseyi(AK) Bakanlar Komitesi’ne(BK) başvurdu. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları, insan hakları ve hukuk örgütlerinin başvurusunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği ihlal kararlarına dikkat çekilerek, bu durumu acil gündeme alınması talep edildi.
İstisna suç!
Bunun üzerine AK BK Türkiye’ye 2022 yılının Eylül ayına kadar “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili atacağı adımlara dair bildirim yapması için süre verdi. Türkiye 14 Ekim’de “umut hakkı” izleme süreci için yeni bir eylem planı sundu. Sunulan eylem planında, AİHM’in ağırlaştırılmış müebbet cezası ile ilgili verdiği ihlal kararı anımsatıldı. Türkiye mevzuatında şartlı tahliye için bir inceleme mekanizmasının olduğunun öne sürüldüğü planda, ancak bazı “suçların” “istisna” olduğunu tekrarlayarak, bu inceleme mekanizmasından “muaf” tutulduğu ifade edildi.
Yasal bir adım yok
“Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” ile ilgili yasal bir düzenlemeye yer verilmeyen eylem planında, “Başvuranın tutukluluk koşullarıyla ilgili olarak, yetkililer, Bakanlar Komitesinin davaya ilişkin önceki incelemelerinde daha fazla bireysel önlemin gerekli olmadığını düşündüğünü hatırlatmak isterler” ifadelerine yer verildi. Eylem planında, şu ifadeler yer aldı: “Sonuç olarak, Türk makamları, kural olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin şartlı salıverilmesinin mümkün olduğunu belirtmek isterler. Sadece en ağır suçların bu olasılıktan muaf tutulduğu vurgulanmalıdır. Yetkililer, benzer bir mekanizmanın diğer bazı üye Devletlerde de halen mevcut olduğunu belirtmek isterler. Özellikle en ciddi suçlarla ve/veya organize suçlarla mücadele kapsamında caydırıcılık sağlamak amacıyla bu tür tedbirlerin alındığı görülmektedir.”
Türkiye’nin sunduğu eylem planının Asrın Hukuk Bürosu avukatı İbrahim Bilmez ve ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül değerlendirdi.
2014 yılında AİHM Abdullah Öcalan ile ilgili verdiği kararın “Siz bir insana hiçbir şekilde dört duvar arasına koyamazsınız. Ölünceye kadar hiç dışarı çıkamazsın diyemezsiniz. Eğer bu şekilde bir ceza verirseniz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddesinin ihlal etmiş olursunuz. Bu maddede bu cezayı almış kişiler işkence altındadır” anlamı taşıdığını beliren Bilmez, “Sayın Abdullah Öcalan ve daha sonra aynı şekilde ceza alan insanlar hepsi şuanda işkence altında. 1999 yılında Sayın Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edilirken idam cezası vardı fakat idam cezası uygulanmıyordu. İdam cezası alan insanlar 20 yıl yatıp çıkıyorlardı. En Ağır infaz koşulu buydu. Fakat Sayın Abdullah Öcalan’a uygulansın diye ağırlaştırılmış müebbet cezası diye bir şey icat ettiler” dedi.
Türkiye zamana yaydı
Milliyetçi tabandan gelen itirazları yatıştırmak için ise “Abdullah Öcalan’ı asarsak bir defa acı çekecek biz onu zamana yayarak öldüreceğiz” dediklerini aktaran Bilmez, “Biz bunun işkence olduğunu bildiğimiz için AHİM’e başvurmuştuk. Başta söylediğim gibi AHİM, 2014 yılında bizim bu düşüncemizi onaylamış oldu. Biz 2014 yılında harekete geçtik. Yeni bir AHİM kararı var ve bu kararın uygulanmasını istiyoruz. Bu dönem muhatabımız Avrupa Konseyi(AK) Bakanlar Komitesi’ydi. Bu kurumla sürekli yazıştık. 3 veya 4 kez 9/a 1 maddesi için başvurusu yaptık. Yüz yüze de görüştük. 2014’ten 2021’e kadar Türkiye hep oyalayıcı bir taktik kullandı. İşini zamana yayamaya çalıştı” diye ifade etti.
7 yıldır aynı şey
Türkiye’nin bu 7 yıllık süreçte sunduğu eylem planlarının içinin bu son eylem planında olduğu gibi boş olduğunun altını çizen Bilmez, “Bu cezanın Türkiye’de kaç kişiye uygulandığını bilmiyoruz. Bunun yayılması durumunda Bu mesele sadece Sayın Abdullah Öcalan meselesi olmaktan çıktı. Sivil toplum kuruluşları bunu gündemine almak durumda kaldılar. Aralarında ÖHD, THİV, İHD gibi kurumların başvurularından sonra AK BK bunu gündemine almak zorunda kaldı ve Türkiye’ye bir süre verdi. Eylül ayında bu süre bitti. Türkiye hiçbir adım atmadı. Türkiye Pazartesi günü bir eylem planı sunmuş fakat bu eylem planını incelediğimizde 7 yıllık süreçte yaptığı şeyin aynısını yapıyor. Yani sözde bir eylem planı var önümüzde. Bomboş bir eylem planı var. İçinde hiçbir şey yok. Türkiye her zaman yaptığı şeyi yapmaya devam ediyor. Oyalama taktiği yapmaya devam ediyor. Meseleyi zamana yaymaya çalışıyorlar. Meseleyi çözmekten uzak” diye belirtti.
Dalga geçiyor
Eylem planında “bazı suçlar istisnadır” ibaresine ilişkin ise Bilmez, “Bahsedilen İstisnai durum zaten AİHM’in mahkum ettiği şeydir. AHİM diyor ki ‘Bunun istisnası olmaz, siz bir insana ölünceye kadar hapis cezası veremezsiniz.’ Türkiye ise 7 yıldır aynı şeyi yapıyor. ‘Biz aslında vermiyoruz, istisnalar var’ diyor. Fakat Türkiye dalga geçer gibi son eylem planında aynı şeyi söylüyor” dedi.
Laf kalabalığı yapıyor
BK’nin söz konusu kaç kişiye verdiğini de Türkiye’ye sorduğunu ama Türkiye’nin buna cevap vermediğini aktaran Bilmez, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu sayıdan bile imtina ediyor. Adalet Bakanlığı yetkililerin biri bir an önce harekete geçip gerekli şeyleri yapması gerekiyor. Bu bütün Türkiye’nin ayıbıdır. Bizi de ilgilendiren bir mesele. Biz bu tutumu kabul etmiyoruz. Yasada müebbet hapis cezası var. Bazı adli suçlarda indirim yapılabiliyor. 30 yıl yatıp çıkılıyor fakat siyasilerde bu durum söz konusu değil. Siyasiler bu haktan yararlanamıyorlar. Ölünceye kadar müebbet hapis cezası veriliyor. Türkiye eylem planında laf kalabalığı yapıyor.”
AİHM tartışılır hale gelir
BK’nin görevinin AİHM’in kararlarının uygulanmasını sağlamak olduğunun altını çizen Bilmez, “Bu kararların uygulanması sağlanmazsa AİHM’nin bir hükmü de kalmaz. Bugün Türkiye olur, yarın başka ülkelerde uygulamaya başlar. Bu kararı ve kendi varlık sebebi tartışılır hale gelir. Bu konudaki siyasi irade Avrupa Konseyi’dir. AK’ye üye 46 devlet var. Bu kadar devlet bir araya gelerek insan hakları konusunda bütün dünyaya örnek olabilecek bir sözleşme ve hukuk oluşturdular. Bu sözleşmelere hepsi imza attı. Bunun da en üst merci AİHM’dir. En üst mercinin kararlarını yerine getirmiyorsa AK bunu sağlatamıyorsa insanların başvuru yapmasının bir anlamı yok. O zaman AİHM’nin AYM’den bir farkı kalmayacak. Bunun böyle olmasını istemiyorsa bu kararların yerine getirilmesi için çaba sarf etmesi gerekiyor” diye aktardı.
BK cesaret vermemeli
BK’nin Türkiye’nin bu zamana yayma oyalama politikalarının görüp buna prim vermemesi cesaret vermemesi gerektiğini aktaran Bilmez, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bütün dünyada örnek gösterilen bir hukuk metni olarak gösteriliyor. İnsan hakları için belgedir fakat şuan bunu oluşturan irade siyasi bir iradedir. Arkasında devletler var. Ve bunların bir kısmı dünyayı yöneten devletler. Sonuçta bu siyasi bir irade Kürt meselesinde politik tavır sergiliyor. Birbirlerini idare edebiliyorlar. Bunun sorunları çözmediğini biliyoruz. Türkiye’deki Kürt sorununu çözmediğini biliyoruz. İşin siyasi boyutu olduğu için Avrupalı kurumlar Kürt meselesinde duraksıyorlar. Yetki ve tavır göstermiyorlar” dedi.
Türkiye aynı şeyi tekrarlıyor
Yaptıkları başvuruda şartlı tahliye ilgili her şeyi anlatmalarına rağmen Türkiye’nin tekrar kendi penceresinden aynı şeyi anlattığını aktaran ÖHD Genel Sekreteri Rengin Ergül ise “Şöyle aktarmış bu sistemi; bizde aslında şartlı tahliye mümkün, ceza oranları şu şekilde, şu cezaları yattıktan sonra kişiler serbest bırakılıyor. Hatta diyor biz 7242 sayılı bir yasa değişikliği yaptık. Pandemi döneminde yaptığımız bu değişiklik ile indirime gittik diyor. Ama orda da siyasi tutuklulara yönelik bir indirim yapılmadı” dedi.
Sayı verse boşa düşecek
Türkiye’nin eylem planında Abdullah Öcalan’a özgür bir değerlendirme yapmadığını vurgulayan Ergül, “Ancak biz diğer bildirimlerde de şunu ifade ettik. Evet, Türkiye bunun istisna olduğunu iddia ediyor. Ama rakamları ortaya koyduğumuzda bunun istisna olmadığı ortaya çıkacak çünkü 2014’te bin 453 ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olduğunu biliyoruz ve 2014’ten sonra Türkiye bizimle bir rakam paylaşmadı. BK’ye daha önce yaptığımız başvurularda da bunları paylaşmıyor o yüzden siz isteyin dedik. BK de istedi ancak Türkiye rakamları halen paylaşmıyor. Çünkü rakamları paylaştığı takdirde ‘şartlı tahliye bizde uygulanıyor’ cevabı boşa düşmüş olacak” diye ifade etti.
Tekrar başvuracaklar
Türkiye’nin eylem planı sunması sonrası STK’lar olarak yeni bir bildirimde bulunacaklarının altını çizen Ergül, “Dolayısıyla bir sonraki toplantıda BK’nin bunu gündeme alacağını umuyoruz. Ve muhtemelen BK aynı çağrılarını yineleyecek Türkiye’ye ve yeniden süre isteyecek” dedi.
Adım atmazsa yaptırım gelir
Türkiye’nin yanıtında ısrarcı olması durumunda ise nelerin yaşanacağına ilişkin Ergül şunları söyledi: “Bunu en iyi Osman Kavala dosyasında baktığımızda görebiliriz. Kavala dosyası sürecinde Türkiye defalarca çağrılara uymadı, yanıltıcı cevaplarda bulundu. En son BK, Türkiye hakkında ihlal prosedürünü başlattı. Sonrasında Türkiye hakkında birtakım kararlar alındı. Şimdi dolayısıyla bu süreç de öyle olabilir ancak bunun için bir yol katedilmesi gerekiyor. Normalde BK’nin bugüne kadar olan pratiğine baktığımız zaman bir dosya grubunu yılda bir defa gündemine alıyor. Kavala ve Selehattin Demirtaş şahsında istisna oldu ve birden kez fazla gündeme aldı. Çünkü Türkiye ısrarla bu kararlara uymuyordu. Bizler de Türkiye’nin yeniden bu adımları atmadığını teşhir ettiğimizde BK, Türkiye için ihlal prosedürünü uzun bir aranın ardından başlatabilir. Ancak bu bir zaman alacak ve sanırım şöyle ilerleyecek süreç: BK yeniden gündemine alacak, Türkiye verdiği eylem planı ile bunu yapmadığını açıkça ortaya koyacak. Komite çeşitli uyarılarda bulunacak ve Türkiye uymamakta ısrar ederse bu kez ihlal süreci başlar ve yaptırımlar olur. Yaptırımlar ne olabilir; oy hakkı askıya alınabilir.”