AKP-MHP iktidarı toplumsal muhalefeti sindirmek, engellemek için her yola başvuruyor. Bu konuda bir sınır yok. Akla gelebilecek her hususta, iktidar kendisine göre bir dizayn peşinde. Mesela muhalefetin nerede, nasıl bir eylem yapacağına da kendileri karar vermek istiyor. Ki, mevcut icraatları da o yönde.
Bilindiği üzere, Colemêrg Belediyesi’ne üçüncü defa kayyum atanması nedeniyle ülkenin dört bir yanında günlerdir protestolar var. Bu protesto eylemlerinin bir tanesi de Beyoğlu’nda bulunan ‘Şişhane Meydanı’nda yapılıyor. İstanbul Emek ve Demokrasi Güçleri’nin öncülüğünde gerçekleşen bu eylemin kuşkusuz verdiği mesaj önemli ve sürdürmek gerekiyor. Fakat bu eylem neden Şişhane Meydanı’nda? Orada böyle bir meydan var mı? Eylem neden Taksim ya da Galatasaray gibi bir meydanda değil de orada sorularını sormak gerekiyor. Çünkü, nihayetinde bu eylemler toplumsal duyarlılığı geliştirmek, halkın tepkisini büyütmek için yapılıyor. Dolayısıyla eylemin yeri de en az eylemin kendisi kadar önemli.
Nitekim! İktidarın Cumartesi Anneleri’ni Galatasaray Meydanı’na çıkarmamak için nasıl çaba sarf ettiği ortada. Hakeza, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ın kutlanmaması için nasıl bir seferberliğin ilan edildiğini hep birlikte görmüş durumdayız.
Haliyle, eylemin biçimi kadar yerini de doğru belirlemek ‘iktidar ne der, nasıl yaklaşır’ diye bakmadan hareket etmek devrimci demokratik muhalefet için göz ardı etmemesi gereken önemli bir husus oluyor. Dikkat edilirse, AKP-MHP faşist yönetimi bir süredir bu tarz eylemlere ses çıkarmıyor. Onların belirlediği sınırlarda ve yerde eylem yaptığınızda hazmetmese de gözünü yummayı tercih ediyor.
Açık ki, muhalefetin bu husus üzerinde daha fazla kafa yorması, eylem hattı, biçimi konusunda da daha yaratıcı olmayı bilmesi gerekiyor. Hele ki, 31 Mart seçimlerinden sonra bunu başarması şart oluyor. Muhalefetin seçimlerden önceki çıtayı baz alıp ona göre yaklaşması halinde iktidarın oyununa geleceği açık. Ki, görüntüye bakılırsa bu konuda bir yanılsamanın yaşandığını da söylemek mümkün.
Muhalefet basın açıklamaları, toplantılar yapıyor, daha da ötesine geçip mitingler organize ediyor. Bunlara dönük iktidarın ciddi bir engellemesi olmuyor. Bu durum iktidarın geri adım atması olarak değerlendirilip benzer eylem ve etkinlikler yapılmaya devam ediliyor. Kuşkusuz, yapılan etkinlikleri hafife almak, küçümsemek niyetinde değiliz. Bu eylemlerin hepsi de kıymetli ve belli bir emeğin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Yine iktidarın bu eylemlere izin vermesi de yaşadığı zorlanmanın bir sonucu olarak gündeme geliyor. Dolayısıyla bunu da bir geri adım atma biçimi olarak değerlendirmek yanlış değil.
Şöyle ki, eğer muhalefetin toplum nezdinde güçlü bir karşılığı olmasa, ya da tersinden iktidar bu kadar zayıflamamış olsa, ne Colemêrg’de yapılan mitinge ne de Şişhane’de günlerdir devam eden eyleme izin çıkar. Bu eylemler olmuş- oluyorsa, nedeni iktidarın yaşadığı güç kaybıdır. Hakeza, muhalefetin kazandığı büyük toplumsal meşruiyettir. Yani buraya kadarki kısmıyla yaşananları pozitif bir biçimde ele almak mümkün.
Fakat buna rağmen yolunda gitmeyen, müdahale edilip düzeltilmesi gereken hususlar da var. Hiç kuşku yok ki, devrimci- demokratik muhalefetin eylem tarzı seçim öncesini aşmak, halkın biriken öfkesine tercüman olup iktidarı alaşağı eden bir düzeyi yakalamak durumunda. ‘Son birkaç yıldır faşizm koşullarında yaşadık, eylem-etkinlik yapamadık, işte bugün yapıyoruz’ denilerek ne kendini kandırma olmalı ne de sahici bir muhalefet yapıldığı düşünülmeli.
Hali hazırda, Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumunun ekseriyeti mevcut iktidardan, onun uygulamalarından rahatsızdır. Halkın bu rahatsızlığı en aleni bir biçimde seçimde zaten görüldü. AKP’ye oy verenler dahi bugün AKP’yi savunamaz haldedir. Sokaklardan yansıyanlar bunun somut kanıtıdır. Adeta tek ses halinde iktidara hayır diyen, gitmesi için gün sayan bir halk gerçekliği söz konusudur.
Dolayısıyla muhalefetin de halkın bu durumunu görerek adım atması, ‘geçmişte yapılamayanlar şimdi yapılıyor’ demeden, kıyaslamalara gitmeden, bugünün objektif okumasını yapması ve harekete geçmesi şart oluyor.
Açık ki, böylesi bir okuma hem yapılacak eylemin biçimini hem de yerini doğrudan etkileyecektir. Örneğin Şişhane yerine Taksim Meydanı’nı hedefleyecek, dönemsel açıklama, toplantıdan ziyade sürekli eylem çizgisini benimseyecektir. Aynı şekilde Çınar ve Mazıdağı’nda DEDAŞ’ın neden olduğu katliamı basın açıklaması ile dillendirmeyecek, doğrudan DEDAŞ’ın önüne giderek, bu sömürgeci, halk düşmanı kurumdan hesap soracak, bu tür yapıların Kürdistan’da barınmasının önüne geçecektir. Yani sadece söylemeyecek, aynı zamanda inşa edecektir. Yakın örnek: Wan’da olduğu gibi.