Bölgede ranta açılan nehirlerin debileri son 30 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Dicle, Murat ve Fırat nehirlerinin üzerine yapılan Hidroelektrik Santralleri (HES), baraj ve kum ocakları, kuraklığın en temel nedenleri. HES ve barajların Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) bir parçası olduğunu söyleyen Suna Sümer, “Bu barajlar temelinde her ne kadar enerji ve sulama amacı taşıyor olsa da aslında genel amaç suyun kontrol altına alınmasıdır” dedi.
Barajların su toplama alanlarına dönüştürülmesinin doğal, tarihi ve kültürel hafızanın boğulmasına neden olacağına dikkat çeken Sümer, “Bu durum toplumsal ve evrensel bir yıkım yaratacak. Doğal ekosistemler bu projeler sonucu yok oluyor” diye konuştu. 12 bin yıl tarihi olan ve “Medeniyetin beşiği” olarak değerlendirilen Hasankeyf’in Ilısu Barajı altında kalmasını hatırlatan Sümer, “Ortak yaşam alanlarındaki bu tahribatlar beraberinde toplumsal yıkımları da getirdi. Hasankeyf gibi binlerce yıllık tarihi yaşam alanları böyle rantlar yüzünden yok edilirken, yaklaşık 80 bin insanın yerinden edileceği hesaplanmaktadır” dedi.