Davut daha 13 yaşındaydı. O ve annesi gözaltına alındı. Filistin askısında bedeninden kan damlayan hali annesine gösterildi. Bir daha haber alınamadı. Ta ki baba bir kuyunun dibinde kemiklerini kendisi bulana kadar…
Kapanmayan Yara -3-
Gülcan Dereli
Anneler için evlat kaybetmek çok zordur. Hele ki kirli savaş güçleri tarafından alınıp götürülünce ve bir daha haber alınmayınca. Öyle ki acı sonsuzdur, kavuşma arzusu ve çabası da… Ama babalar için de zordur. Kayıplar Haftası için hazırladığımız dosyamızın üçüncü bölümünde çocukları kaybedilen iki babanın anlatımlarına yer vereceğiz. Evlatlarına yanan babalara…
Henüz 13 yaşında
Mardin Dargeçit’in Gelikur köyünde (Çukurdere) yaşayan Altınkaynak ailesi 1993 yılında köylerinin boşaltılmasının ardından Dargeçit’e yerleşir. 29 Ekim 1995’te Dargeçit Cumhuriyet Meydanı’nda 2 öğretmen, bir iş insanı kaybolur. 3 kişi JİTEM tarafından kaybedilir ve cenazeler Bağözü köyünde bulunur. Ancak PKK gerekçe gösterilerek ilçede operasyon başlatılır. Dargeçit’te çok sayıda kişi gözaltına alınır, sayıları bilinmez. Gözaltına alınanlardan biri de 13 yaşındaki Davut Altınkaynak’tı.
Filistin askısı
Kendisi de gözaltına alınan anne Hayat Altınkaynak, 2-3 gün kaldığı gözaltı sürecinde gözleri bağlı birkaç kişiyi görmüş, işkenceye şahit olmuş. Çocuğunun da işkencesine şahit olan anne Altınkaynak’a kapıyı açıp bak oğluna bak diyor işkenceciler, annesi bakıyor, Davut’u tavana asılı halde görüyor. İşkence yapmışlar, çocuğu Filistin askısında, kan damlaları da vücudundan yere damlıyor. Davut, “Anne bana bir su ver” diyor. Anne su verilmesini istiyor. Kimse Davut’a su vermiyor. Annesi de su veremiyor, bağırmaya başlıyor. Anneyi kolundan sürükleyerek dışarı atıyorlar. Ondan sonra Davut’u bir daha gören olmuyor. Savcılığa, merkez komutanlığına, her yere başvuruyor ancak hiçbir sonuç alamıyor.
Yeni doğum yapmış
O süreçte yaşananları bizimle paylaşan baba Abdulaziz Altınkaynak, “Askerler ve korucular bizim eve geliyorlar, annesine Davut’u soruyorlar. Annesi de hayvanları otlatmaya gittiğini söylüyor. Hayvanları kaybettiği için eve gelmeye korkuyor, amcasının evine gidiyor. Gece olunca askerler ve korucular yine eve baskın yapıyor. Davut’u soruyorlar, annesi hayvanları kaybetmiş korkudan eve gelmemiş diyor. Annesi de 15-20 günlük yeni doğum yapmıştı. Bebeği evde bırakıyorlar, annesini gözaltına alıyorlar. Annesini merkez komutanlığını götürüp işkence yapıyorlar. ‘Oğlunun yerini söyle yoksa seni askerlerin önünde çırılçıplak ederiz’ diyorlar. JİTEM lafları biliyorsunuz ne ağızlarına gelmişse söylemişler” diyor.
Kuyudan çıkan kemikler
20 yıl çocuğunu ve arkadaşlarını aradıklarını söyleyen baba Abdulaziz Altınkaynak, kuyudan çıkardıkları cenazeleri anlatıyor: “7 kişiydiler. Süleyman Seyhan’ın cenazesini bir köyde bir kuyuda yanmış olarak bulundu. Dediler orada birkaç cenaze daha var. Biz de savcılığa gittik, oraya gidip arama yapacağız dedik. Savcı dilekçenizi merkez komutanlığına verin dedi. 7 kişinin ailesiydik, beraber gittik. Dilekçenizi verin size haber vereceğiz dediler. 20 yıl geçti, haber gelmedi. 2012’de Dargeçit’te Bağözü köyünde kazı çalışması yaptık. Orada 5 insanın kemiğini çıkardık. Dargeçit’e 1 buçuk kilometre ilerisinde Tabur Komutanlığı’nın orada bir kuyuda 7 kişinin cenazesini çıkardık. Adli Tıp’a gönderdiler. 2 kişinin cenazeleri Mehmet Emin Aslan ve Seyhan Doğan’ındı. 2014’te Kızıltepe’nin bir köyünde kazı çalışması yapılmıştı. 2 cenazemiz de oradan çıktı. Cenazeler Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’undu. En son 2015’te Dargeçit’in Dilan köyünde (Ulaş) Dicle Nehri’nin kenarında bir kalenin orada, bir kuyunun içinde çobanlar insan kemikleri bulunca İHD ile Erdal Kuzu’nun çabalarıyla askerler ve savcıyla oraya gittik. Asker önce inmişti birkaç kemik çuvala koymuş getirmişti. Biz itiraz ettik daha fazla kemik vardır diye. Ben aşağı inmek istedim, savcı izin vermedi. Onların hepsi gitti, birkaç kişi kaldık. Kaybolan Nedim Akyol’un abisi Davut Akyol ile birlikte en dibe indik. 100-120 metre derinliği vardı. Kemikler orada, kemikleri almadan hemen savcıları tekrar çağırdık. Geldiler, indiler o kemikleri çıkardılar. 3 kişinin kemiklerini de oradan çıktı. İstanbul Adli Tıp’a gönderdiler. Nisan 2016 yılında kemikler geldi. Nedim’in ve Davut’un kemikleriydi, aldık Dargeçit’te gömdük.”
28 Haziran için çağrı
Davut ve arkadaşlarının davası 2014’ten bu yana Adıyaman’da devam ediyor. 28 Haziran 2021 tarihinde karar duruşması var. Çağrıda bulunan baba Altınkaynak, “Mahkemenin vereceği karardan umutlu değilim. Mehmet Tire merkez komutanıydı, her şeyi yapan oydu. Bodrum Gümüşlük’ün DP’li belediye başkanıydı AKP’nin adayıydı. Hep böyle partilere yaklaşmışlar. Mardin Jandarma Komando Komutanı Hurşit İlmen, Sivas’ta CHP’den belediye başkanlığı yaptı. Yine korucular ne diyor biz ne yapmışsak devlet için yapmışız. 12-13 yaşındaki çocuğu öldürüp devlet için mi yaptınız? Zaten o korucular Mehmet Tire ile Hurşit İlmen’in tetikçileriydi. Kayıpların faillerinin yargılanmasını istiyoruz. Devlet artık bu çeteleri beslemesin. 28 Haziran’da bizim duruşmamız var. Aydınlara, avukatlara çağrım var. Bize destek olsunlar, 28 Haziran’da Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bizimle beraber olsunlar. Bizi yalnız bırakmasınlar” diyor.
Karar delil niteliğinde
Mehmet Şirin Bayram, 1996’nın Kasım’ında Diyarbakır’dan amcasının evine köye giderken, orada korucular ev sahibiyle beraber Bayram’ı da gözaltına alır. Aile haber alınca peşini bırakmaz fakat bugüne kadar akıbetinden haber yok. Dava dosyası ise kapatılır. Dava sürecini anlatan baba Mustafa Bayram, “İkinci dava zamanında avukat arayış içine girdi. Dediler bu kişi yurt dışına gitmiş. Yine davayı kapattılar. Üçüncü defa yine bir yasa çıktı, avukat peşine düştü, üçüncü davayı kazandık. Dava sonuncunda üç bin lira para ve iki kişiyi de memur olarak devlet dairesine almayı teklif ettiler. Biz bunu kabul etmedik” diyor. Davanın peşini asla bırakmayacağının altını çizen baba Bayram, “Bize üç milyar (3 bin TL) verilmesi kararını da dondurduk. Avukatlar dediler bu karar bir delil niteliğinde. Mesela bir gün gelecek ki devletin bu kişiyi kaybettiğine dair itiraf ettiğinin delili olacaktır. O kadar. Ben bedenimde ruh olduğu sürece davamdan vazgeçmeyeceğim. Beni mengeneye koysalar da dilim döndüğü sürece vazgeçmeyeceğim” diye vurguluyor.