Pandemi süreci önlemlerine geçtiğimiz hafta itibariyle kademe kademe son verildiğini görüyoruz. Çalışma hayatına yönelik uygulamalarda da değişiklik var. Mart ayı ortasında önlemlerle beraber başlayan esnek çalışma, evden/uzaktan çalışma idari izin gibi uygulamalar sona ermeye başladı. Evden çalışmaya geçen işyerleri Mayıs ayı itibariyle normalleşme süreci için adımlar atmaya devam edecek. Birçok işyerinde Haziran ayıyla beraber çalışma düzeninde yeni “normale” dönüş hedefleniyor.
Siyasi iktidarın pandemi sürecine dair tüm önlemlerini çalışmanın / üretimin devam etmesi çarkların durdurulmaması prensibi ile uyguladığı hepimizin malumu. Milyonlarca emekçi salgın koşullarında işlerini kaybetmemek, yaşamlarını idame ettirmek için işe gitti. Bu köşede ve emeğin gündem olduğu her mecrada salgın koşullarına rağmen çalışmak zorunda kalan milyonlarca işçinin durumu anlatıldı. AKP iktidarı sayesinde Covid-19 bir işçi sınıfı sorununa dönüştü.
İşin bir de salgınla beraber çalışmak için evlere gönderilenler boyutu var. Mart ayındaki önlemlerle birlikte hizmet sektöründeki birçok işyeri de evden çalışma / uzaktan çalışma düzenine geçti. Yüzbinlerce çalışan evden çalışmaya başladı. Yaşam alanıyla iş yerenin iç içe geçtiği bu çalışma biçimi bizi nasıl etkiledi? Bundan sonra nasıl etkileyecek?
Mesai başlangıcı ile birlikte çalışanların webcamlarını açarak izlenme ve gözlenmesi gibi denetim yolları seçen ajanslar mı dersiniz, arama ve hedefler koyma yoluyla evden çalışmanın verimli geçtiğini garanti altına almak isteyen patronlar mı dersiniz… Kendimizle baş başa kaldığımız evler birden işyeri cehennemine dönüştü. Evden çalışan birçok emekçi son 2.5 ayda yöneticilerinin verimsizlik baskısı, “evde yan gelip yatılıyor” algısı yüzünden neredeyse uyku dışında tüm güne yayılan bitmeyen mesailerle çalıştı.
Kadınlar için işler her zamanki gibi 2 kat daha zordu. Evde çalışırken bir yandan da ev için çalışmak gerekti. Biliyorsunuz ev içinde yaşayan kişilerle beraber kadın emeğinden beslenen bir organizma üstelik de ev de içinde yaşayanlar da beleşçi. Malum tüm gün çalıştırdıkları kadınlara bunun karşılığında hiçbir şey ödemiyorlar. Salgın günlerinde okulların tatil olması evdeki yemek, temizlik rutinlerinin önemini arttırırken üzerine çocukların yalnızca temel bakımı değil, oyalanması, eğitimleri için gerekli aktivitelerin yapılması, organizasyonların gerçekleştirilmesi işleri de kadınların üzerine kaldı. Online toplantılar esnasında kapılardan sızan çocuklar, masaların altında veya hemen yan tarafta çocukları oyalarken bir yandan da iş yetiştiren anneler evden çalışmanın cilvesi olarak tanımlanamayacak kadar ciddi manzaralardı.
Peki bundan sonra işçi sınıfının bazı bileşenleri için evden çıkmak mümkün olacak mı? Çıksak da ne kadar çıkabilecek? Son 40 yılda sermayenin ana yöneliminin esneklik adı altında güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırmak olduğunu biliyoruz. Esneklik, işyeri, iş tanımı, mesai, ücret gibi çalışma hayatında çalışan lehine çizilmiş sınırları ortadan kaldırıp belirsizleştiren bir kavram. Uzunca bir süredir dijitalleşme ve bilgi teknolojilerinin yarattığı imkânların yazılım, tasarım, pazarlama, müşteri hizmetleri, iletişim, telekomünikasyon, reklam, satış, çeviri, editörlük / yayıncılık, tasarım gibi sektörlerde uzaktan çalışmayı yerleşik hale getirmesi gündemdeydi. Pandemi süreci sermayenin önümüzdeki 10-15 yıla yayılan bu yönelimine bulunmaz bir fırsat sunarak uzaktan çalışmanın yaygın olarak uygulanmasını hızlandıran bir etki yarattı. Gelecek on yılda gelinmesi için uğraşılan noktaya sermayenin umduğundan daha hızlı gelmiş olduk. Evden çalışmanın alt yapısı oluştu.
İşverenler yol, yemek parası, işyeri gideri ofis kirası gibi masraflardan kendilerini kurtaracak bu yeni düzeni neden yerleşik hale getirmesin? Olağan koşullarda ücretli emekçiler bu yeni esnek çalışma düzeniyle birden kendi hesabına çalışan / bağımsız çalışana neden dönüşmesin.
Sendikal modellerimizi de şekillendiren işyeri bütünlüğünün bildiğimiz anlamda sonuna gelmemiz bugün olmasa bile yarın başımıza gelecek bir durum. Aynı şekilde kendi hesabına çalışanların fiyat düşürerek pazarda daha çok müşteri elde etmek için uğraştığı durumlarda asgari ücret veya toplu pazarlık mücadelesinin bir anlamı olacak mı?
Sağlığımız için gönderildiğimiz evlerden çıkış mümkün olmayabilir mi? Kadınlar için bu durum ev içi karşılıksız emek sömürüsü ile ücretli emek sömürüsünün iç içe geçtiği yeni koşullar ortaya çıkarır mı? Bu sorular artık gelecekteki uzak bir zamana ait sorular değil hemen yarının soru ve sorunları olarak karşımıza çıkmaya başladığında kalakalmamak için evden çalışma üzerine ertelemeden düşünmeliyiz.