Etiyopya’da Mavi Nil Nehri’nin yatağı değiştirilerek inşası süren Hedasi Barajı yeni kolonyalizme bir örnek teşkil ediyor. Ekolojik yıkıma yol açacak barajdan yararlanmak için devletler sıraya giriyor.
Etiyopya’nın, Nil’in iki kolundan Mavi Nil’in yatağını değiştirerek Hedasi Barajı’nın inşasına başlamasıyla bölge ülkeleri arasında nehrin sularının kullanımı konusunda anlaşmazlıklar yaşanıyor. Sorunun çözülmesi için Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yapılan müzakerelerde ise henüz bir sonuca varılmış değil. Baraj tamamlandığında 6 bin megavatlık elektrik üretmesi öngörülüyor. Barajın inşa sürecinin 2019’da tamamlanması beklenirken rezervuarın suyla dolmasının 5-15 yıl sürebileceği belirtiliyor. Neokolonyalizme önemli bir örnek teşkil edecek olan barajın bölgede ciddi bir ekolojik yıkım yaratacağı biliniyor. Bu konu hiç gündeme gelmezken hedef bölgede sömürünün arttırılması oluyor.
S. Arabistan, elektrik alacak
Körfez İşbirliği Konseyi’nin şebeke operatörü (GCCIA), Etiyopya’nın su kaynaklarından ürettiği elektriği Kızıldeniz’in altından önce Yemen’e oradan da Suudi Arabistan’a ulaştıracak elektrik hattı için fizibilite çalışması başlattığı duyuruldu. GCCIA Başkanı Ahmed Ali elİbrahim, “Biz enerji alanında zenginiz ve Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri olarak fosil yakıtlara bağımlıyız. Ama artık enerji üretimimiz için gaz ve petrole güvenmeye devam edemeyiz çünkü bu bizim ana gelir kaynaklarımızdan da biri” diye konuştu.
74 milyar M3 su hapsolacak
Etiyopya tarafından inşa edilen dev HES, Mısır ve Sudan arasında gerilim yaratıyor. 74 milyar m3 suyun hapsedileceği HES sonrası, Afrika’da tarım üretimi parası olanın yapabileceği bir iş haline geleceği belirtiliyor. Barajdan doğrudan etkilenecek üç ülke olan Mısır, Sudan ve Etiyopya 2011 yılından itibaren danışma toplantılarına başladı. Aşağı kıyı ülkelerinin su kullanımlarına yönelik etkileriyle ilgili endişelerin çözülmemiş olması, barajın sağlayacağı faydaların paylaşımıyla ilgili somut sonuçların neler olacağı konusunda belirsizlikler ve riskler halen devam ediyor. Diğer yandan, Etiyopya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Meles Alem, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Mısır, Etiyopya’dan 1959’da Sudan ve Mısır arasında Nil Nehri sularının paylaşılmasına ilişkin yapılan anlaşmayı tanımadıklarını belirtmişti. Anlaşmaya göre Mısır, Nil suları üzerinde 55,5 milyar metreküp, Sudan ise 18 milyar metreküp kullanım hakkına sahip.
Afrika açlığa mahkûm
Afrika’nın en verimli toprakları olan havzanın büyük bir bölümü su altına gömülürken, yüzbinlerce yıldır suyun yarattığı ekosistemde yaşayan canlıların yaşam alanları işgal edildi. Türkiye’nin Sudan’da kiraladığı 780 bin dönüm arazi için Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan bir açıklama yapmış ve bu açıklamada kiralanan arazileri şirketlere açacaklarını ifade etmişti. Benzer süreçlerin Sudan’da yaşananlarla paralellik göstereceği ve Etiyopya toprakları da şirketlere kiralanarak veya satılarak Etiyopya ve Sudan halkları işsizlik, susuzluk ve açlıkla yüz yüze kalacak. Mısır ise kendisine gelecek suyun azalacağı gerekçesiyle baraja şiddetle karşı çıkıyor.
Gündemde olmayan ekosistem!
Etiyopya’da baraj inşaatınıİtalyan bir şirket yapıyor. Nil Nehri’nin sularının hapsedilmesinden Etiyopya, Sudan ve Mısır muktedir sınıfları çıkar bekliyor. Buna S. Arabistan’ın üretilen elektrikten biz de alacağız açıklaması ile sürece eklemleniyor. Ancak hiç konuşulmayan şey ise bu baraj sonrası bölge ekosisteminin bu süreçten nasıl etkileneceği gündeme dahi gelmiyor. Sucul ekosistemler birbiri ile sürekli iletişimde bulunan ve yaşamları birbirine bağlı olan canlılar ile onların beslediği sucul alanlar olduğu biliniyor. Bu ekosistemlerde besin ve barınak ihtiyaçlarını karşılamak için birbirlerine ve çevrelerindeki suya bağımlı olan, birbirleriyle etkileşim halinde bulunan organizma toplulukları vardır ve en yaygın bilinen örnekleri ise göl ve nehirlerdir. Nehrin yukarıdan aşağıya doğru ilerlemesi sırasında dipteki maddelerin değişken ayrışma hızı, biyolojik toplulukların yerleşmesi ve gelişmesi açısından birçok alt tabaka yaratmaktadır. Nehrin yatağının değiştirilmiş olması ise çok önemli ekolojik yıkımlara neden olurken, yatağı boşalan alanlarda milyonlarca canlı türün sonu geldi. Dünyadaki büyük barajların (15 metreden yüksek olanlar) rezervuar yüzeyleri, türbinler, taşma savakları ve nehirlerin aşağısından yılda 104 milyon metrik ton metan yaydıkları bilinmekte. Barajlardaki metan emisyonunun toplam ısınma üzerindeki etkilerinin en az %4’ünden sorumludur. Ayrıca bulunduğu bölgede iklim değişimine neden olmaktadır. Büyük barajlar, havadaki nem oranını artırarak bulunduğu bölgenin iklimini ve ekolojik dengesini değiştirmektedir. En belirgin zararı ise bölgede nehir suyundan faydalanarak tarım yapan küçük çiftçilerin yok olması sonucunu doğurur. Su pahalı ve ulaşılması zor bir meta haline getirilir.