22 Mart’ta İzmir’de tutuklanan ESP ve SGDF üyesi 4 kişi, görülen ilk duruşmada tahliye edildi
İzmir’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan ve ardından 22 Mart’ta çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyeleri hakkında açılan davanın ilk duruşması İzmir 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada “Örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklu yargılanan Hıdır Ali Kılıç, Ebru Yiğit, Sinem Çelebi ve Birkan Polat ile avukatları hazır bulundu.
‘Bir suçlu varsa saray rejimidir’
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada ilk olarak savunma yapan Hıdır Ali Kılıç, üyesi olduğu ESP ve HDP binalarına girmenin, partisinin toplantısı ve basın açıklamalarına katılmanın suç olmadığını belirtti.
Suçlamalar arasında Pîrsus (Suruç) katliamı ile ilgili eylemlerin de olduğunu anımsatan Kılıç, “Kobanê halkı ile dayanışma gösteren ve Suruç’ta katledilen 33’leri anmak suç değildir. 10 Ekim katliamını protesto etmek, Barış annelerinin, Cumartesi insanlarının mücadelesine destek vermek suç değildir. Polis jop ve kalkanlarla açıklama yapmamızı engellerse kitleye direnme çağrısı yapmak suç değildir. Ortada bir suçlu varsa; halkları, inançları yok sayan saray rejimidir” dedi.
‘Marksizm’e ait kitaplarda suç olan nedir?’
Ardından savunmasını yapan Birkan Polat da tutuklanmalarına gerekçe olarak sunulan gizli tanığın savunmalarına değinerek, “İtirafçı, kendisine dergi kitap verdiğimizi söylüyor. Marksizm’e ait kitaplarda suç olan nedir? Marksizm dünya çapında benimsenen bir ideolojidir. ESP olarak tüm devrimcilerin mezar anmalarına katılırız. Lenin, Che, Rosa, Denizler, İbolar ve daha niceleri. Bu dünya sosyalist hareketin bir geleneğidir” diye belirtti.
‘Tutsaklara vasi olmak, görüşçü olmak suç olarak nitelendirilemez’
Ebru Yiğit de, “İzmir, Artvin, Adana, Ankara’ya yaptığım seyahatler ve buralarda parti üye ve yöneticileri ile yaptığım görüşmeler suç sayılmış. ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak üyelerimiz ve yöneticilerimizle görüşmeler yapmam kadar doğal bir şey olamaz. Vasisi olduğum Fethiye Ok ile yaptığım telefon görüşmeleri teknik takip sonucu elde edilmiş ve delil gibi sunulmuş. Her hükümlü ve tutuklunun yaptığı görüşmeler zaten kayıt altına alınıyor. Tutsaklara vasi olmak, görüşçü olmak suç olarak nitelendirilemez” ifadelerini kullandı.
‘Anayasal hakkımı kullandığım için yargılanıyorum’
Savunma yapan Sinem Çelebi ise “Anayasal hakkımı kullandığım için yargılanıyorum. 25 Kasım’da kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününe katılmamı ve İzmir kadın platformunun taşıdığı pankartın arkasında olmamı suç saymışlar. İzmir’de ‘İsrail’le ticari ilişkiler kesilsin Filistin halkının yanındayız’ şiarıyla eylem yapıldı. Tüm dünyada yapılan eylemlerden sadece biridir ve yüzlerce kişi katılmıştı. Ancak sosyalist olduğum içim bu eylem nedeniyle de yargılanıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum, tahliye ve beraat talep ediyorum.”
Tahliye kararı
Avukatlar ise müvekkillerinin katıldığı basın açıklaması ve parti faaliyetlerinin suç içermediğini vurguladı. Müvekkillerinin anayasal haklarının kullandığı belirten avukatlar, hepsinin tahliyesini ve beraat ettirilmesini talep etti.
Kararını açıklayan mahkeme, tutuklu tüm sanıkların tahliyesine karar vererek duruşmayı erteledi.
Kaynak: MA