Türkiye’nin devam eden operasyonlarında kimyasal silah kullanmasını değerlendiren AB Sol Grup üyesi ve Avrupa Parlamentosu eski üyesi Jurgen Klute, Türkiye’nin bu suçu ilk kez işlemediğini ancak uluslararası alanda göz yumulduğunu söyledi
Federe Kurdistan Bölgesi’nde Türkiye’nin devam eden operasyonlarında kimyasal silah kullanmasına karşı uluslararası kurumların sessizliği sürerken, bağımsız heyetlerin bölgeye giderek inceleme yapması çağrıları da deva ediyor. TSK ve AKP tarafından yalanlansa da KDP’nin de ortaklık ettiği saldırılarda HPG tarafından çok sayıda kimyasal görüntüsü paylaşılıyor.
Kimyasal kullanımına karşı eylemler kadar tepki açıklamları da devam ediyor. MA’dan Gözde Çağrı Özköse’ye gelişmelere dair değerlendirmelerde bulunan Kürt Dostluk Grubu Eş Sözcüsü, AB Sol Grup üyesi ve Avrupa Parlamentosu eski üyesi Jurgen Klute, Türkiye’nin ilk kez kimyasal kullanmadığını vurguladı.
Ukrayna perde olarak kullanılıyor
Kürt Dostluk Grubu’nun Avrupa Parlamentosu üyesi olduğu 2009 yılında barış sürecine destek olmak amacıyla kurulduğunu ifade eden Klute, çalışmalarına dair ise “Şu anda da Aralık ayında gerçekleşecek Kürt Konferansı’na hazırlanıyorlar. Ancak Avrupa Parlamentosu’nu soracak olursanız onların şu anda ana gündemi daha ziyade Ukrayna savaşı” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin ilk kez kimyasal silah kullanımıyla gündeme gelmediğini ve bu kimyasalları kullanırken bu durumun uluslararası sözleşmelerce yasaklanmış olduğunu gayet iyi bildiğini ifade eden Klute, “Ancak bu konudaki raporlara baktığımız zaman, kimyasal kullanımının son süreçte artmış olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni de Türkiye’nin Ukrayna savaşını bir perde olarak kullanması. Pek çok Avrupa ülkesi de öyle” dedi.
NATO üyesi olması işi zorlaştırıyor
Kürtlere yönelik saldırıların Avrupa tarafından görmezden gelinmesinin bir insanlık ayıbı olduğunu ve bu konunun gündeme gelmesinde kilit rol oynayan basının ilgisini Kurdistan’daki saldırılara çekmekte güçlük çektiklerini vurgulayan Klute, “Türkiye’nin NATO üyesi olması da bu anlamda oldukça büyük bir engel teşkil ediyor. Biliyorsunuz son süreçte Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği ile ilgili de Türkiye’nin şantajına şahit olduk ve batılı devletlerin bu şantaja cevap vermek konusunda ne kadar hazırlıksız olduğunu gördük. Ne bu şantajı boşa düşürebildiler ne Türkiye’ye Kürtlere karşı yürüttüğü savaşta baskı uygulayabildiler ne de Türkiye’nin kimyasal kullanımına ilişkin bir söz söyleyebildiler” dedi.
Görmezden geliniyor
Tüm çağrılara karşın Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) araştırma yapması gerektiğini söylemesi gereken üye devletlerin başvuru yapmamasının en önemli nedenlerinden birinin de Ukrayna savaşı olduğunu, bu devletlerin böylesi bir süreçte Türkiye’yi karşısına almakta tereddüt ettiğini belirten Klute, “Batı, Ukrayna Savaşı sürerken Türkiye’yle çatışmalı bir ilişkiyi göze alamıyor. Rusya da Ukrayna da pek çok savaş suçu işliyor. Türkiye eğer bunu kınamak istiyorsa, elleri temiz olmalı. Batılı devletlerin de Rusya’yı bu savaş suçlarından mahkum etmek gibi bir niyeti varsa, Türkiye’nin savaş suçlarını görmezden gelmesi kabul edilemez” diye ifade etti.
Gündem yapmamız gerek
Batı medyasının ana gündeminde Ukrayna olması nedeniyle Kürtlere yapılanları görmezden gelmesinin bir halk hareketi oluşturulmasının önüne geçtiğini, bunun da iki yüzlü bir tavır olduğunu belirten Klute, “Kürtlere karşı yürütülen savaşı halk hareketiyle durdurabiliriz diyoruz ama Avrupalı halklar bu savaştan bihaber, çünkü batı medyası bu konuda tek satır yazmıyor. Peki halklar bilmediği bir savaşı nasıl durduracak? Bizim öncelikle bu durumu nasıl değiştireceğimizi tartışmamız gerekiyor. Örneğin Alman basınında Türkiye’nin, bırakın kimyasal kullanımını, Irak Kürdistan’ına süren saldırılarına ilişkin bile bir haber bulmak mümkün değil. Şu an için Alman basınının üç temel gündemi var. Ukrayna savaşı, enerji krizi ve iklim krizi. Ancak batı gerçekten inanılırlığını korumak istiyorsa, yapmaları gereken Rusya’nın savaş suçlarına ses çıkarırken, Türkiye’nin savaş suçlarını görmezden gelmemektir” dedi.
Basın kilit bir noktada
Tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin Kürtlere yönelik haksız saldırıları ve savaş suçlarının önüne geçmek için çabaların sürdüğünü söyleyen Klute, “Basının gücüne, gazetecilerin sesine ihtiyacımız var. İşlenen savaş suçlarını kamuoyuna duyurmamız kilit önem taşıyor” diye belirtti. Klute, “Daha önce Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci başladığında, Türkiye’ye Kürt sorununu siyasi olarak çözmesi gerektiği söylenmişti. O dönemde Türkiye’ye bir şekilde laf dinletmek, barışa yönlendirmek mümkündü. 2013’te de bunun kıyısına kadar gelinmişti. Ama AKP hükümeti bu masayı devirdi. Şu anda görüyoruz ki Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmek gibi bir isteği yok, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’yi kabul etmek gibi bir pozisyonu yok. Bu nedenle yeni bir strateji geliştirmek ve Türkiye’ye politik anlamda baskı uygulamanın yeni bir yolunu bulmak gerekiyor” şeklinde konuştu.
ANKARA