Kitaplarında özellikle tarihin derinliklerinde kaybedilmiş, Alevi kadınları ve eşitliği işleyen Gülfer Akkaya, 6. kitabı ‘Kadıncık Ana’yı yayımladı. Akkaya, kitapla ilgili yaptığımız söyleşide, bugüne ışık tutan önemli bilgiler paylaştı
Nevin Cerav / İstanbul
Gülfer Akkaya, Alevilik inancında kadın erkek eşitliği olduğunu, fakat bu eşitliğin çeşitli gerekçelerle yok sayıldığını savunan ve bunu bizzat yazdığı araştırma kitaplarıyla belgeleyen feminist bir yazar. Günümüzde geri plana itilmiş, yok sayılan kadınları araştırıp gün yüzüne çıkaran Akkaya’nın en büyük eleştirisi de Alevi inancındaki erkeklerin bu asimilasyonu bizzat uygulamaları. Akkaya’nın, oldukça değerli olan çalışmalarının sonuncusu da yine tarihin derinliklerinde kaybedilmiş bir kadını konu alıyor. İsmi, ‘Kadıncık Ana’. Kimdir Kadıncık Ana? Bu sorunun yanıtını elbette ki kitabın yazarı Akkaya veriyor. Şöyle anlatıyor Kadıncık Ana’yı Akkaya: “Kadıncık Ana, 1200’lü yıllarda Anadolu’da yaşayan, Baba İlyas (Babai) geleneğinden gelen Aleviliğin bugünkü Bektaşi süreğine doğru evrilen, bundan 800 yıl önce Anadolu’da Aleviliğin kök salmasını sağlayan en temel birkaç kişiden biri, Yol kurucusu kadın velidir.”
‘Onlar büyükannelerimiz’
Akkaya, Kadıncık Ana’nın Selçuklu Devleti’ne karşı Babailerin başlattığı Babai isyanından sağ kurtulan Baba İlyas müritlerinden Hace Bektaşı Veli’yi Anadolulu Bacılarla beraber koruyan, kollayan, onunla aynı inancı paylaşan, bu inancın Anadolu’da yaşamasını sağlayan, bugünkü Hace Bektaş Dergahı’nın temellerini atan, Yol’u bugünlere taşıması için Abdal Musa’ya el veren, ona Yol’u aktaran mücadeleci, devasa bir bilge olduğunu belirtiyor. Kadıncık Ana için “Aynı zamanda Alevilik inancına göre Ana’dır” diyen Akkaya, şu ilginç bilgileri de aktarıyor: “Bilinenin aksine Bektaşilik bugün varsa bu sadece Hace Bektaş sayesinde değildir. Hace Bektaş ve Kadıncık Ana elbette bu Yol’un iki temel kurucusu, Hace Bektaş kuşkusuz çok büyük bir değerdir. Ama bugün Aleviler Hace Bektaş-ı bile Kadıncık Ana sayesinde biliyorlar. Bugün Hace Bektaş varsa bunu Kadıncık Ana’ya borçluyuz. Çünkü bu Yol’un silsile halinde bugünlere gelmesini, onun “kurumsallaşmasını” sağlayan kişi Kadıncık Ana’dır. Ayrıca Alevi Yol kurucusu olan Kadıncık Ana ile İslami inançtan gelen ve eşitliği savunan Fatma Bacı gibi eşitlik mücadelesi veren izleri tarihten silinememiş yoldaş kadınlar ile bugün her inançtan eşitlik mücadelesi veren bizler aynıyız. Onlar bizlerin büyükanneleri. Onlarla aynı Yol’u sürdüren kadınlarız bizler de.”
Aleviliğe en büyük darbe
Geçmişe gömülerek görmezden gelinen kadınları kitaplarıyla bugüne taşıyarak hem o döneme hem de günümüze ışık tutan Akkaya, bugüne gelinen sorunları şu ifadelerle anlatıyor: “Aleviler, içerden ve dışardan yapılan asimilasyonları, resmi tarihin ürettiği bilgileri doğru kabul ederek inançlarından uzaklaştı. İttihat Teraki’nin Türk İslamcı geleneğinin devamcısı olan Cumhuriyet ile Alevi tekkelerinin kapatılması Alevilerin inançlarının merkezlerinden yoksun büyütülmüş nesillerle bugünlere gelmesine neden oldu. Aleviler bu asimilasyona karşı yazık ki yeterince karşı duramadı. İnançsal açıdan örgütlülüğü sağlayamadılar. Türkleştirmenin, İslamlaştırmanın yanı sıra kadıncıl eşitlikçi Aleviliğe karşı da benzer saldırılar ve baskılar oldu yüzyıllar boyunca. Kadın erkek eşitliği karşıtı ve aynı zamanda Aleviliğe asimilasyoncu bu baskıları içeriden Alevi erkekler de sahiplenince Alevilik en büyük darbeyi, en büyük asimilasyonu eşitlik noktasında yedi. Şimdiki durum Alevilikte eşitlik var, ama Alevilerde eşitlik yok.”
Direnerek ön açtılar
Peki, Kadıncık Ana’nın dönemi Alevi kadınlara neyi anlatıyor? Akkaya, “Alevilikteki eşitlik havadan gelip girmedi Aleviliğe” diyerek, şöyle devam ediyor sözlerine: “Alevi kadınlar, Analar bu eşitliğin oluşması için yüzyıllarca canları pahasına direndiler. Alevileri Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet devletleri katlederken bakın hep direnen, silahlanan Alevi kadınları göreceksiniz. Kadıncık Ana da bu kadınlardan biri. Kadıncık Ana döneminin Anadolulu kadınları ile beraber örgütlü bir kadın ağının ürünüdür ve o ağ içinden oluşmuş, öne çıkmış kadınlardan biri. Döneminde kadın erkek eşitliğine karşı mücadele eden kadın düşmanı, homofobik ve başka inançlara karşı nefret üreten Mevlana, Selçuklu sarayı gibi kesimlere karşı mücadele etmiş, onların erkek egemen dinleri ve devletlerine karşı, Anadolulu bacılarla beraber eşitlikçi bir inancı kurmaktan vazgeçmemiş bir mücadeleci velidir. Mevlana’nın kadınları evlere kapatmaya, onları erkeklere itaat etmeye zorladığı, bunun için tüm olanakları seferber ettiği yerde Kadıncık Ana, Fatma Bacı gibi kadınlar, Anadolu’da eşitliği örmekle meşguller.”
‘Erkekliği terk etti’
Alevilik inancında kadın erkek eşitliğini savunan en ünlü erkeğin veli Hace Bektaş olduğunu söyleyen Akkaya, “Hace Bektaş bu bilgiyi, eşitlik fikrini kimden-kimlerden öğrendi?” diye sorarak, cevabını şu bilgilerle veriyor: “Kendisini Selçuklu devletine karşı koruyan, Anadolu’da dönemin örgütlü dört sosyal kesiminden biri olan Anadolulu bacılardan ve onlardan biri olan, yakın mesai içinde olduğu, evinde yaşadığı Kadıncık Ana’dan. Hace Bektaş, bu kadınlar sayesinde erkekliği terk edip kadıncıl eşitlikçi Yol’u içselleştirerek kurmuştur, Kadıncık Ana ile beraber.”
‘Eşitlik fikri çoğalmalı’
Bugün erkekleştirilen Alevilik karşısında Kadıncık Ana’nın, Alevi kadınlara ‘eşitlikten vazgeçmeyin, kurduğumuz eşitlikçi Aleviliği erkeklere ve erkekliğe kaptırmayın, Aleviliğin erkekleşmesine izin vermeyin’ fikrinin ve pratiğinin kendisi olduğunu vurgulayan Gülfer Akkaya, Kadıncık Ana’nın Alevilikte eşitliğin nasıl kurulduğunun örneği olduğuna dikkat çekti. Kadıncık Ana örneğinin bugün için bulunmaz bir değer olduğuna işaret eden yazar Akkaya, “Alevi kadınlar, kadıncıl eşitlik fikrini benimseyen Anaların çoğalması, böyle cemlerin kurulması, içerde Alevi erkeklere ve onların erkekliğine, yani Aleviliği erkekleştirmelerine karşı, dışarıda diğer erkek egemen dinlere ve devlete karşı eşitlikçi bir duruşu sergilemeli. Kadıncık Ana ve Hace Bektaş birlikteliği Alevilerde kadın erkek eşitliğinin ne olması gerektiği sorusunun somut cevabıdır. Bu cevap aynı şekilde Alevi kurumlarına taşınmakla kalmamalı, Alevi evlerine dek taşınmalı. Eşitlik ancak her yerde hayata geçirildiğinde eşitlik olur” şeklinde konuştu.
Direnişçi toplumun üyesi
Yazar Akkaya kitabı yazarken, araştırıp gün yüzüne çıkardığı bilgilerin kendisinde nasıl etkiler bıraktığını da şu sözlerle anlattı: “Alevilikle ilgili araştırmalar benim kendimle ilgili de bir yolculuk oldu. Hem feminist olarak hem Alevi kültüründen gelen biri olarak bu çalışmalar beni görmediğim yanlarımı, özellikle çocukluğumda bilinçaltımda yer almış çokça bilgi ve deneyimi keşfetmeye, kendi dehlizlerimde dolaşmaya çıkardı. Türkiye gibi Aleviler için hep cehennem olmuş, katliamların art arda yaşatıldığı ülkede kendimi çok daha güçlü hissediyorum bu çalışmalarım sayesinde. Çok güçlü ve direnişçi bir toplumun üyesi olmak, bir kadın olarak eşitliğin olduğu bir inançtan geliyor olmak, hep kadınların olduğu, üstelik ön saflarda olduğu bir tarihin parçası olmak tarifsiz güzel bir duygu.”
Birçok kadından ilgi var
Gülfer Akkaya, son olarak kitapla ilgili kadınlardan nasıl tepkiler aldığına, “Yaşadığım duyguların aynısını kadınlar da yaşıyor” diyerek başladı ve şöyle devam etti: “Kitap yeni çıktı, üzerine coronavirüs karantinası çıktı ve bu da kitabın yayılmasını epey engelledi. Kitabın daha çok kadına ulaşması zorlaştığı, panel, söyleşi, imza günleri yapamadığımız için şimdilik “uzaktan” kontak halindeyiz. Ama corona geçecek, kadınlarla yine birbirimize sarılacak mesafede buluşacağız ve zaten bunun planları da konuşuluyor bir yandan. İslami kesimden feminist kadınlara, sosyalist, Kürt ve Alevi kadılara dek çok güzel bir kadın dayanışması var. Kitapları okuyorlar, talep ediliyor, tavsiye ediyorlar, tanıtıyorlar, fikirlerini yazıyorlar. Kadıncık Ana’yı yazsam mı diye ilk olarak 17+ Alevi Kadınlar grubumuzla konuştuğum andan itibaren güzel bir heyecan oldu. Hep destek oldular maddi manevi. Kitabın başka kadınlara ve Alevi kurumlarına ulaşması için toplu kitap alan kadınlardan, bulunduğu yerde dağıtmak için kitap siparişi veren kadınlara dek. İnanılmaz bir dayanışma ve erkeklikle mücadele ağı mevcut. Bin teşekkürler olsun.”