Gazetemize konuşan hekimler, avukatlar ve hak savunucuları infazda eşitlik ilkesine uyulmasını, tahliyelerin derhal başlamasını istedi. İnsan hakları savunucuları, ‘Siyasileri kapsam dışı bırakmak cinayet’ diyor
Gülcan Dereli
Türkiye ve bölge kentlerindeki cezaevleri kapalı kurumlar olmaları ve işleyişinin nitelikleri nedeni ile kişisel alan ve hijyenin bulunmadığı, enfeksiyon hastalıklarının kolayca yayılabildiği ortamlar olarak tanımlanıyor. Nitekim mevcut kapasitelerinin çok üstünde insan nüfusu barındırmalarına bağlı olarak cezaevlerindeki fiziksel koşulların sağlık açısından ciddi riskler taşıdığı yadsınamaz bir gerçektir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) “pandemi” olarak tanımladığı yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını cezaevlerinde de büyük tehdit oluşturuyor. Hükümet ise siyasi tutukluları kapsam dışı bırakan düzenleme hazırlığı yapıyor. Biz de Yeni Yaşam gazetesi olarak cezaevindeki durumu konunun uzmanları ile konuştuk.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı (TİHV) Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Cezaevlerinde risk daha fazla, bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi dış ortamla ilişkisiz olduğu iddia ediliyor. Tam tersine dış ortamla ilişkisi var. Hem de kapalı bir ilişkisi var. Çünkü çalışanlar dışardan her gün gidip geliyor ve dolayısıyla da dışardan eğer bu virüsü alırsa içeriye taşıma ve bunu dağıtma olasılığı yüksek. Ayrıca bu dışardan getirenlerin kendi çalışma arkadaşlarına bulaştırma olasılığı da yüksek. Çünkü cezaevi ortamı bu tür hastalık yayılmasına ne yazık ki uygun ortamlar. Hem havalandırma koşulları, hem güneş almaması, hem beslenmenin yetersizliği, hem hijyen koşullarına yeterince olanakların sınırlılığı nedeniyle, bir de üstelik cezaevi nüfusu göz önüne alındığında ciddi risk altında insanlar” diye konuştu.
Hızla tahliye edilmeliler
Hükümetin infaz düzenlemesine ilişkinde değerlendirmelerde bulunan Fincancı şu ifadeleri kullandı: “Özellikle yaşı ileri hasta mahpuslar içinde durum çok daha kritik oluyor bu koşullar söz konusu olduğunda ama cezaevi ortam olarak böyle bir salgın durumunda cezaevinde tutulmaması gereken bir yer. Özelliklede Türkiye’de cezaevi nüfusunun kapasitenin çok üstünde olması ve tutuklu sayısının, hükümlü sayısının da dünyanın diğer ülkelerine göre çok üstünde olması nedeniyle de çok ciddi bir adaletsizlik duygusuna yol açacaktır. Böyle bir salgının cezaevlerine yayılması halinde. O nedenle öncelikli olarak tutukluların hızla tahliyesi gerekmektedir.”
‘Kriminalize etme’ “Tabi ki burada infaz değişiklik ilkesi söz konusu olmalı, biliyoruz ki infazla ilgili hazırlanan yasa tasarısında İçişler Bakanı’nın açıklamasına göre de ‘terör suçluları’ bunun dışında tutulacak denmektedir. Oysa biliyoruz ki Türkiye’de uzun zamandır, insanlar eleştirdikleri, muhalif durdukları için, muhalef partileriyle birlikte hareket ettikleri için, ya da muhalefet partilerinin yöneticileri, başkanları, belediye eşbaşkanları tutuklanmış durumdalar. İnsan hakları savunucular, gazeteciler, avukatlar cezaevinde. Bu koşullarda ‘terör suçluları’ olarak tanımlanan bu insanların halen benzer şekilde kriminalize edilmesi söz konusu olacak. Onların kapatılması bir biçimde bütün toplumda bir öç alma davranışı ve duygusu yaratacak. Dolayısıyla her aşaması çok ciddi.”
İnfaz ilkesine uyulmalı
Fincancı, “O yüzden o infaz yasa tasarısında infaz eşitlik ilkesi gereği tutum alınması gerekiyor. Elbette kamu vicdanının da sıkıntıya yol açabilecek bir takım suçlar var. İşte çocuk istismarı gibi aile içi şiddet eşe yönelik. Cinsel saldırılar gibi bu konuda da gerekli önlemelerin alınması bir takım sınırlandırıcı tedbirlerin alınması söz konusu olmalı, ancak onun dışında yaşam hakkı ihlali gerçekleştirilmemiş insanların cezaevinde ölüme terk edilmesi olur. Eğer bu infaz değişiklik ilkesi uygulanmazsa” dedi.
Personel virüs taşıyor!
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Komisyonu üyesi avukat Mehmet Emin Gün: “Cezaevleri olağan süreçlerde dahi çocukların sağlıklı gelişiminin önünde ciddi engel teşkil eden yerler iken bu olağanüstü süreçte çocukların yeterli beslendiği ve hijyen ürünlerine yeterince ulaşabildiğini düşünmek fazlaca iyi niyetli olmayı gerektirir. Hepimizin bildiği gibi bu virüse karşı korunmanın en önemli iki yolu, bağışıklık sistemini güçlü tutacak şekilde iyi beslenme ve normalin çok üzerinde hijyenik bir ortam yaratmaya bağlı ancak cezaevlerinin bırakın çocukları yetişkinler için dahi bu şartları sağlamadığı çok açık. Adalet Bakanlığı’nın açıklaması her ne kadar hijyen ürünlerinin bedava dağıtıldığı ve virüse karşı tüm önlemlerin alındığına yönelik ise de, yine mahpuslarla görüşen ailelerin bize aktardığına göre bırakın bedava dağıtmayı ücret karşılığı bile bu ürünlere ulaşamadıklarını biliyoruz. Bir diğer önemli husus ise İnfaz Koruma Memurlarının vardiyalı şekilde çalışması durumu, bu personelin üç vardiya şeklinde çalıştığını dışarıyla temasının yüksek olduğunu, vardiya çıkışı toplu taşıma araçlarını kullandığını düşündüğümüzde bu durumun nelere yol açabileceği çok açık.
Çocuklar risk altında
“Anneleriyle kalan 780 çocuktan 543 çocuğun covid-19 virüsü için risk grubu olarak tanımlanan 0-3 yaş çocuklar olduğunu biliyoruz. Elbette cezaevindeki tüm çocuklar virüsün ölümcül etkisi karşısında savunmasız durumdalar ancak özellikle 0-3 yaş arası 543 çocuğun risk grubu olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
‘İntikam yöntemidir’
“Henüz ebeveyn yardımına ihtiyaç duyacak yaşta olan çocukların tek başına cezaevi gibi mahrumiyet bölgelerinde bu virüsle baş etmelerini beklemek ya fazla hayalperest olmayı ya da oldukça kötü olmayı gerektirir. Toplum olarak suça sürüklediğimiz çocukların, tahliye edilmemesi onları virüsün bulaşma riski karşısında son derece savunmasız bırakmak ve hatta ölüme terk etmek, çocuk adalet sistemimizin nasıl işlediğini de gözler önüne serdiği gibi toplumun kendi günahının kefaretini yüklediği çocuğu ölüme terk etmek pahasına görmezden geldiğini gösterir. Bu durum olsa olsa çürümüşlük olarak ifade edilebilir.
Hemen tahliye
“Her şeyden önce bu çocukların ivedi olarak tahliye edilmesi gerekiyor ancak bu sadece tahliye etmekle hal olacak bir durum değil maalesef. Bir dizi acil eylem planı yapmak gerekiyor. Her ne kadar Adalet Bakanı cezaevlerinde koronavirüs vakasının tespit edilmediğini söylese de mahpuslara ve personele yönelik olarak koronavirüs testi yapılmadığını biliyoruz. Çocuklar için hemen tahliye diyoruz. Devlet Sağlık ve Yaşam Hakkını koruyamadığı çocukları içerde tutma hakkına sahip değildir.”
Yayılma riski büyük, bırakılsınlar
Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Selim Badur: Cezaevi gibi kapalı kurumlarda enfeksiyon etkenlerinin yayılmasının ne kadar ciddi problemler yaratabileceği İtalya ve İran gibi örneklerde bildirilmiştir. Cezaevi ortamı, tutukluların yanı sıra, cezaevi çalışanlarının, ziyaretçilerin, avukatların ve özellikle çocukların büyük risk altında olmalarının nedenidir. Yaşamakta olduğumuz coronavirüs salgını bağlamında: cezaevi ortamında kişisel hijyenin sağlanması; konu ile ilgili olarak tutukluların ayrıntılı biçimde bulaşma yolları ve korunma yöntemleri konusunda ayrıntılı olarak bilgilendirilmeleri; kendilerine gerekli temizlik ve dezenfeksiyon ürünlerinin sağlanması; ortak kullanım alanlarının uygun biçimde dezenfeksiyonunun sağlanması; süreğen hastalığı olan tutukluların izolasyonunun sağlanması; cezaevi çalışanlarının konu ile ilgili olarak bilgilendirilmeleri; görüşlerin yapıldığı alanlarda önlemlerin artırılması, alanların sıklıkla dezenfekte edilmesi, tutukluların görüş haklarını ihlal etmeyecek önlemlerin alınması; sağlık sorunları olan tutukluların hijyen koşullarına uygun olan koşullarda hastanelere taşınması; cezaevlerine girecek tüm kişilerin dezenfeksiyon koşullarına uymalarının sağlanması gereklidir. Özellikle çocukların ve yaşlıların Coronavirüs enfeksiyonu açısından riskli gruplar oldukları bilindiğinden alınacak önlemler paketinde bu yaş gruplarına öncelik tanınması uygun ve gereklidir.
Ekonomik sıkıntılar da cabası
Daha önce cezaevinde çalışan güvenlik gerekçesiyle ismini vermek istemeyen psikolog gazetemize cezaevindeki çocukların durumuna ilişkin şöyle değerlendirmelerde bulundu: “Cezaevindeki çocukların durumu hakkında son yıllarda bilgi almak oldukça güçleşti. Cezaevine girebilen, onarıcı, destekleyici çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarının nerdeyse hiçbiri artık çalışma yapamıyor. Ancak kapatılma ile çocuğun yan yana geldiği bir uygulamada hiçbir şekilde olumlu sonuçtan, faydadan söz edemeyiz.
Cezaevlerinde doğadan, temiz havadan, sağlıklı beslenmeden, yakınlarından uzak olan çocukların bağışıklık sistemi risk altında zaten. Ve bu süreçte sürekli ceza infaz koruma memurlarının girip çıktığı umumi bir alanda bulunmaları çok riskli. Virüs çocukları daha az etkiliyor dense dahi virüsün etkisi bağışıklık sistemi ile ilgili ise cezaevlerindeki çocuklar diğer çocuklardan çok daha fazla risk altında. Ayrıca bu süreçte görüşlerinin engellenmesi ile yakınlarının desteğinden mahrum kalacak çocukların ruhsal durumları dolayısıyla bağışıklıkları zarar görebilir. Alınabilecek tek etkili önlem çocukların serbest bırakılması. Söz konusu çocuk olduğunda, çocuklar aslında suçlu değil, sistemin dezavantajlı etkilenenleri olarak adalet sistemin içine girdikleri için hiçbir ayrım gözetmeden serbest bırakılmalılar.
Ahmet Kısa: Annemi bıraksınlar
HDP’li olduğu tutuklanan annesi Elif Kısa’nın hasta ve yaşlı olduğunu söyleyen işitme ve duyma engelli ressam Ahmet Kısa, başta hasta ve yaşlı tutukları serbest bırakılmasını istiyor. Bütün mağdurların virüsü cezaevine ulaşmadan bırakılmasını gerektiğini belirten Kısa, “Ağır engelli abim var. Annem 3 ilaç. Kullanıyor buna rağmen mahpushaneye aldılar. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Annemi bıraksınlar” dedi.
Türkiye 37. maddeye uysun
İHD Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Özgür Barış Demir:
“Bildiğiniz gibi küresel çaptaki Covid-19 virüs salgını bütün hayatımızı etkilemektedir. Devletler ve devlet kurumları ise eğitim, adalet, sağlık gibi alanların işleyişlerini gözden geçirmekteler. Tabi ki insanların en önemli haklarından biri yaşam hakkının sağlanmasıdır. Ama bu sağlanırken bütün haklarda olduğu gibi cins, sınıf, yaş ve ırk ayrımcılığı yapılmaksızın sağlanmalıdır. Yetişkinlerin dünyasında salgına karşı alınan önlemler kamuoyu tarafından da izlenmektedir, biz de sonuçlarını hep beraber göreceğiz. Ancak kamuoyunun göremediği hapishaneler, gettolar, mülteci kampları gibi çocuk ihmal alanlarında da sağlık önlemlerinin üst düzeye çıkarılması gerekmektedir. Hapishaneler, koşulların kısıtlı, kişisel alan ve hijyenin sınırlı olduğu kapalı mekanlardır. Üstelik kişi kapasitesinin üstünde mahpus alan hapishanelerin olduğunu da biliyoruz.
Uzmanların da belirttiği gibi risk gurubuna girenler kronik hastalıkları olanlar, yaşlılar ve primer immün yetersizliği olan kişilerdir. Salgında çocukların ölüm oranın düşük olması hiç olmadığı anlamına gelmiyor, nitekim Çin ve İran’da salgından ölen çocuklar da var. Bağışıklık sistemi rahatsızlığı ve kronik hastalığı olan çocuklar olumsuz etkilenmektedir. Aynı zamanda taşıyıcı olabilecekleri için önlemler konusunda göz ardı edilmemeliler.Virüsün sadece ölüm değil, panik ve korku da yaydığı bir gerçek. Dışarıdaki insanlar bu durumla başa çıkmakta zorlanırken, içeride kalan çocukların kısıtlı koşullarda bu durumla başa çıkması, zaten kapatılmaması gereken çocuklar için bir sıkıntı. Bu durumun çocuklarda kaygı, anksiyete bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklara neden olması olasılıklar dahilindedir.
Madde 37. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.
Şu anki koşulları değerlendirdiğimizde önlem olarak çocuğun üstün yararı çerçevesinde çocukların tahliye edilmesi gerekmektedir .Çocuklar için kapatma, normal koşullarda da çocuğun üstün yararını gözetmeyen bir durumdur ve ülkemizde çocukların kapatılmasına son verilmelidir.
Uzmanlar eşliğinde ailerler ve çocukların temel ihtiyaçları karşılanmalı ve tahliye edilmelidir .”
Prof. Dr. Etiler: Sonuçlar ağır olur
Prof. Dr. Nilay Etiler: Koruyucu önlemler dediğimizde de çok fazla seçenek yok, örneğin sağlam kişileri korumak için en etkili yöntem olan aşılama mümkün değil, çünkü aşısı henüz yok, 2020 yılı sonuna kadar da geliştirilmesi beklenmiyor. Bugün Türkiye’de cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde, çok kalabalık, yoğun yerler haline geldiğini biliyoruz. Eğer bir şekilde Covid-19 etkeni cezaevlerine girerse, çok hızlı bir şekilde istisnasız herkese ulaşacaktır. Enfeksiyona yakalanan kişilerin yüzde 80-90’nı hastalığı hafif belirtilerle ya da belirtisiz geçirdiği bildiriliyor. Ancak cezaevi ortamında ciddi hastalık ve ölüm açısından riski kişiler yani 60 yaş üzeri, kalp hastası, akciğer hastalığı olan ve diyabeti olanların korunması mümkün olmayacaktır. Ve çok acı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu nedenle COVID-19 açısından riskli olan tutuklu ve mahkumların salıverilmesi gerekiyor. En temel koruma stratejisi olan sosyal mesafenin mümkün olmadığı durumda bu, özellikle riskli gruptakilerin sağlık hakkı ihlal edilmesi anlamına gelir. Diğer yandan çocuklar her ne kadar risk grubu içinde sayılmasalar da, çocuk COVID-19 vakaları da bildiriliyor. Bu nedenle, cezaevlerindeki çocukların derhal çıkarılması gerekiyor.”
294 bin tutuklu var
Adalet Bakanlığı verilerine göre Ocak 2020 itibariyle 294 bin tutuklu var. Bu tutukluların arasında ağır hasta, yaşlı, çocuk ve özel bakım gereken kişiler de var. Bunların yanında 3 bin 100 çocuk hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. 780 çocuk ise anneleriyle beraber cezaevlerinde kalmaktadır. Türkiye’de 7 adet çocuk/gençlik kapalı ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitim evi bulunmakta. Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı ‘performans göstergesinde’ yer alan bilgiye göre ise cezaevlerindeki meslek edinme kurslarına katılan çocuk hükümlü ve tutuklu sayısı 7 bin 500 olarak bilinmektedir. Ayrıca anneleriyle birlikte kalan 780 çocuk ve sayısı bilinmeyen hamile tutuklu/hükümlü cezaevlerinde bulunmaktadır. Yine bu çocukların 543 tanesinin koronavirüs açısından riskli grup olarak belirlenen 0-3 yaş grubu bebek bulunmaktadır.