İnfaz yasa tasarısı tartışılırken, Cumhurbaşkanlığı bir infaz yönetmeliği çıkardı. Gazetemize konuşan İHD Şube Başkanı Yoleri ve CHP Milletvekili Tanrıkulu: İnfaz düzenlemesinde eşitlik hukuki ve insani bir emir
AKP ve MHP’nin koronavisür dolayısıyla gündeme getirdiği infaz düzenlemesinin kamuoyuna yansıyan bölümleri tepki çekti. Siyasi tutukluları kapsamayan bu olası düzenleme, koronavirüsün ölümcül tehdidi altında olan tututkluların yaşamını tehdit ediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri ve CHP İstanbul Milletvekili Avukat Sezgin Tanrıkulu ile infaz düzenlemesini konuştuk.
İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri: İnfaz yasasında eşitlik baştan beri dile getirdiğimiz bir talep. Çünkü infazda eşitliğin sağlanması, uluslararası hukuk anlamında bir gerekliliktir, bizim infaz kanunumuzun da bir maddesidir ve tüm mahpusların eşit olduğunu söyler. Dolayısıyla infazda eşitliğin sağlanması hukuki bir gerekliliktir. Ama bugüne kadar bunun tersi uygulamaları gördük hep biz. Bu ayrımcı uygulamaların özellikle devlet politikalarından kaynaklı olduğunu biliyoruz ve hükümetlerin de bu politikaları sürdürdüğü ve maalesef ortadan kaldırmak için herhangi bir etkin çalışma yürütmediği yine bu değişen hükümetler ile bütün hükümetler döneminde karşımıza çıkan bir gerçek. Bu eşitsiz ve ayrımcı uygulamaların aslında çok çeşitli yansımaları var ama infazdan söz ettiğimizde tabii ki hapishaneler ve mahpuslar üzerinden konuşuyoruz. ‘Terör suçları’ diyorlar ama aslında kanunda böyle bir tanım yok. Dile getirilirken genellikle siyasi mahpuslar yerine ‘terör suçluları’ gibi bir tabir kullanılıyor. Ancak Türkiye’de terör tanımının çok tartışmalı olduğunu da hepimiz biliyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin şartlarına da yansımıştı bu tartışmalar ve terör tanımının daraltılması gerektiği söylenmişti. Şiddetle ilişkilendirilmeyen hiçbir hareketin terör olarak tanımlanamayacağı gibi bir takım unsurlar sıklıkla dile getirilmiş olmasına rağmen maalesef hala herhangi bir konuda düşünce açıklayan, yazı yazan, haber yapan, gazetecisinden akademisyenine, siyasetçisinde insan hakları savunucusuna, avukatına kadar herkes bu suçun kapsamına dahil edilmekte ve baştan itibaren bir ayrımcılığa maruz bırakılmaktalar. Bu kabul edilebilir değil, her dönem aynı şeyi söyledik, söylüyoruz. İnfazda eşitliğin sağlanması ve bu eşitliğin tüm mahpuslar açısından değerlendirilmesi gerekir. İnsanlığa karşı suçlar boyutunda her zaman insan hakları savunucuları bir ayrım yapmıştır. İnsan hakları, insanlığa karşı suç işleyeneler, soykırım yapanlar için cezasızlığı kıracak her türlü önlem önemli. Ancak genel söylemle, infazda eşitliğin sağlanması, mahpuslar arasındaki bu ayrımcı uygulamaların derhal son bulması önemli bir talep. Şu anda da bu bizim en önemli taleplerimizden biri. Hapishaneler aşırı dolu, bu aşırı doluluğa çözüm olarak da bu infaz yasası değişikliğinin yapıldığının farkındayız. Ancak bu doluluğu sadece adli mahpusların hapishanelerden dışarı çıkmasını sağlamak eşitsizlik yaratan bir uygulama. Biz bütün bu uygulamaların, tüm bu sorunlar da dahil eşitlik ilkesine uygun olarak çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz.
CHP İstanbul Milletvekili Avukat Sezgin Tanrıkulu: Cezaevlerinde hükümlülerin dışında 55 bin tutuklu var. Bununla ilgili Meclis’in yapabileceği herhangi bir şey yok. Onlar için yargılandıkları mahkemelerin veya istinaf mahkemelerinin, Yargıtay’ın, eğer iddianameleri yazılmamışsa da savcılıkların işlem yapması gerekiyor. Öncelikli olan aslında budur. Sonuçta bir kişi aleyhine kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı yoksa masum kabul edilir. Dolayısıyla yargı makamlarının duruşma günlerini beklemeksizin dosyaları res’en ele alıp adli kontrol yöntemleriyle işlem yapması lazım. Bu nüfus 55 bin civarındadır ve birçok siyasetçi ve aktivist de daha çok tutuklu statüsündedir.
İkinci olarak, hükümlülerle ilgili, Türkiye’de terörle siyasal suç ayrımı yok. Sonuçta terör tanımı da çok geniş bir tanım olduğu için terörle ilgisi olmayan sadece siyasal görüşlerini ortaya koyduğu için, iktidardan farklı düşündüğü için birçok insan ‘terör suçu’ kapsamında cezaevlerinde hükümlü olarak bulunuyor. Bu hükümlülerle ilgili olarak da terörün tanımının değiştirilmesi gerekiyor. Eğer bu hemen yapılamıyorsa da kriter şu olmalıdır; doğrudan doğruya şiddete veya darbe girişimine karışmamış olanların yapılacak düzenlemeden faydalanmaları sağlanmalı infaz eşitliği bakımından. Ancak hükümetin MHP ile yürüttüğü çalışmada maalesef düşüncesini açıklayan da, örgüt üyesi sıfatıyla cezaevinde bulunan kişi de ayrı tutulmak istenmektedir. Bunun hukukla, infaz adaletiyle bir ilgisi yok. Vicdanen de bunu kabul etmek mümkün değil. Yarın getirilecek düzenleme eğer bunları kapsamıyorsa kamu vicdanını tatmin eden bir düzenleme olmayacak.