8 Mart Dünya Kadın Günü için birer basın bildirisi yayımlayan EŞİK ve KADAV; Medeni Yasa’yı savunacakları vurgusu yaptı
8 Mart Dünya Kadın Günü dolayısıyla Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) ve Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) birer basın bildirisi yayınladı. EŞİK yayınladığı bildiride “Dünya kadınları eşitlik ve özgürlük adına 1857’den buyana çok şey kazandı; Bu topraklarda ve her yerde yine; biz kazanacağız!” mesajı verirken; KADAV, “Soykırım, ekokırım, cinskırıma karşı yaşasın dayanışma ve mücadelemiz!” dedi.
8 Mart haftasının bir günde 8 kadının katledilmesi manşetleri ile başladığı belirtilen EŞİK bildirisinde; 2009 yılından bu yana kadın cinayetleri ile ilgili gerçek veriler açıklanmadığı vurgulandı.
“Kadın erkek eşitliği sağlanmadıkça daha çok kadın cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılacak ve şiddetin son eylemi olarak yaşam hakkı elinden alınacak” denilen bildiride; “Bu gerçek bilinmediği için değil, tam tersine bilinip umursanmadığı için bırakalım eşitliği sağlamayı eşitlikten adım adım uzaklaştıran politikalar uygulanıyor, eşitlik karşıtı ve laikliğe aykırı söylemler teşvik ediliyor” diye belirtildi.
‘Aileyi koruma yalanıyla kadınları kimliksizleştirmeye çalışıyorlar’
Bildiride şu ifadeler öne çıktı:
“Laiklik ve eşitlik karşıtı toplum düzeni yerine şeri hukuka geçilmesini yasalaştırma girişimlerinde 14 – 28 Mayıs seçimlerinden sonra son dönemece girildi. ‘Aileyi koruma’ yalanına sığınarak kadınları kimliksizleştirmeye ve eşitsiz güç ilişkilerinin egemen olduğu, adil paylaşımın olmadığı reisli, ataerkil aile modelini kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, CEDAW Komitesi Nihai Gözlemlerine, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen, kadınların evlilik öncesi soyadlarını evlendikten sonra kullanmaları engelleniyor. Kadınların evlendikleri erkeğin soyadını taşıma zorunluluğu Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararıyla kalkmasına rağmen, nüfus müdürlükleri kadınların başvurularını geri çeviriyor. Herkesin istediği, kendi seçtiği soyadını alma hakkımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.
‘IŞİD ve Taliban uygulamalarındaki gibi olsun istiyorlar’
Medeni Yasayı tartışmaya açanlar, nafaka ve evlilikte edinilmiş malların paylaşımı dahil en temel ekonomik haklarımızı ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Yüz yıllardır küçümsenen ama özellikle pandemide hayatın merkezinde olduğu bir kez daha açıkça görülen ücretsiz ev içi emeğimizin karşılığı olan nafaka hakkımız yok edilmeye ve boşanmalarda uygulanan mal rejimi kadınlar aleyhine değiştirilmeye çalışılıyor. İktidar on yıllar içinde kadın yoksulluğunu da kullanarak yaşlı, çocuk, engelli bakımını tümden kadınların üzerine yıktı. Şimdi de Medeni Yasayı değiştirerek aile ve evlilik içerisindeki emeğimizin üstüne oturmaya çalışıyor. Medeni Yasa’ya sonuna kadar sahip çıkacağız. İktidara kadınların kazanılmış haklarına karşı saldırılara son vermesini tekrar hatırlatıyoruz: ‘Yasalara dokunma uygula!’
Kendi inançlarını hepimize norm olarak dayatmaya çalışanlar bedenimize, kimliğimize, emeğimize el koymak, bizleri evlerin ücretsiz köleleri, neoliberal sistemin ucuz ve güvencesiz işgücü yapmanın peşinde. İŞİD ve Taliban uygulamalarındaki gibi kadınların nefes alması bile erkeklerin iznine bağlansın istiyorlar.”
‘Beş acil şartımızdan vazgeçmeyeceğiz’
Bildiride, iktidarın sınırlarını kendisinin belirlediği bir toplum tahayyülünü dozunu artırarak oluşturmaya çalıştığı belirtilen açıklamada kadınların ve LGBTİ+’ların yaşam hakkının elinden alınmaya çalışıldığı ve buna izin vermeyecekleri belirtildi.
Yerel seçimler sürecini, eşitlikçi, kamucu, demokratik yerel yönetim yarışından çıkarıp ırkçılık, rantçılık ve nefret söylemi yarışına dönüştüren, yoksulluğu, 6 Şubat afetinin yaralarını sarmaya çalışan halkların yoksunluklarını hatta ve hatta Filistin’de yaşanan soykırımı bile oy şantajı için kullananlara hatırlatıyoruz; Yönetmeye talip olduğunuz bu şehirlerde nasıl yaşayacağımıza biz karar vereceğiz. Ne eşit temsil hakkımızdan ne de eşitlikçi, eşitleyici ve mor yeşil kamucu yerel yönetimler için beş acil şartımızdan vazgeçmeyeceğiz.
‘Oy şantajını unutmuyoruz’
KADAV ise “Bu yıl, hangisinden başlasak saymaya kararsız kalarak; Filistin’de soykırım, İliç’te ve ülkenin başka bir çok yerinde siyanürle ekokırım, ve her gün en az 3 kez, bazen 8 kez önümüze düşen kadın cinayeti haberleriyle tanık olduğumuz cinskırımdan bahsediyoruz” diye başladığı bildiride şu ifadeleri kullandı:
“Seçim meydanlarında dalga geçer gibi ‘ekonomik büyümeden’ bahsedilen ülkenin yoksul mutfaklarında yangın var. Okullarında açlığın üzeri sözde ‘değerler’ eğitimi ile kapatılmaya çalışılan çocuklar var. Bunları hatırlatırken sağ bırakıldıysa açlık ve susuzluk nedeniyle kaybedilen Filistinli çocukları da unutmuyoruz. Filistin’de aylardır devam eden vahşeti, Şeriat – hilafet propagandasına alet edenlere, seçim malzemesi yapanlara diyecek söz ararken, 6 Şubat afetinden hayatta kalıp yaşam mücadelesi verenlere yapılan oy şantajını da unutmuyoruz, affetmiyoruz.”
Mereş depremlerinden etkilenen kadınların hala konteynerlerde yaşadığı hatırlatılan bildiride, “Zorlu şartlarda, güvenli olmayan ortamlarda hayatı yeniden kuran ve bakım yükünü omuzlayan kadınları selamlıyor, gücümüz yettiğince onlarla dayanışıyoruz. Halen interneti, toplu ulaşımı olmayan, hastanesi yıkılmış şehirlerden, bunların üzerine eklenen işsizlikten, pahalılıktan ve asbestli, asbestsiz enkaz tozundan bahsetmeden geçemiyoruz” denildi.
‘Medeni Yasa’yı savunmaya devam edeceğiz’
Bildiride, “Medeni Yasa’ya göz dikilmesine, şiddetle mücadele yasası 6284’ün aşındırılmasına karşı direnmeyi asla bırakmıyoruz” denilerek; nafaka, miras, soyadı, boşanma gibi medeni haklardan vazgeçmeyecekleri eşit yurttaşlık ve evlilikte eşler arasında eşitlik sağlayan Medeni Yasa’yı savunacakları vurgusu yapıldı.
HABER MERKEZİ