Erzurum’da cezaevlerinin durumuna ilişkin rapor açıklayan Van Barosu, ÖHD ve TUAYDER, tecridin giderek ağırlaştığını ve haberleşme hakkının ihlal edildiğini duyurdu
Van Barosu Hapishane Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (TUAYDER) Van Şubesi, Erzurum cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı.
Açıklamayı okuyan ÖHD üyesi avukat Ekin Yeter, ailelerin başvurusu üzerine cezaevlerine ziyaretler gerçekleştirerek rapor hazırladıklarını belirtti. Erzurum H Tipi, Dumlu 1 No’lu ve Dumlu 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı cezaevlerindeki tutuklularla görüştüklerini anlatan Yeter, söz konusu cezaevlerinde birçok hak ihlalinin yaşandığına dikkat çekti.
Meclis TV bile yasak
Erzurum H Tipi Cezaevi’nde tutuklulara ayakta sayımın dayatıldığı, hasta tutukluların sevklerinin geciktirildiği ve sevk çıktıktan 4 ay sonra hastaneye götürüldüklerini ifade eden Yeter, “Bu cezaevinde Yeni Yaşam ve muhalif hiçbir gazetenin alınmadığı ifade edildi. Yine TRT 3-Meclis TV kanalından meclis oturumlarını izlediklerinden ötürü bu kanalın dahi hapishane yönetimi tarafından silindiği ve mahpusların defalarca talep etmelerine rağmen idarenin TBMM Meclis TV kanalını açmadığı, odalarda haftada bir aramanın yapıldığı ancak aramanın amacı dışına çıktığı ve odaların aşırı dağınık hale getirildiği ve bütün eşyaların her tarafa saçıldığı belirtildi. Yemeklerin doyurucu olmadığı gibi kantinden istenilen tüm malzemelerin de çok pahalı olduğu tarafımızı aktarıldı” dedi.
Hasta tutuklular
Yaptıkları görüşmeler sonucu Erzurum Dumlu 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli cezaevlerine ilişkin de bilgi veren Yeter, “Hapishanede ağırlaştırılmış müebbet alanlar, müebbet alanlar ve süreli hapis cezası alanlar olmasına karşın bütün mahpusların tek kişilik hücrelerde tutuldukları belirtildi. Cezaevi tek kişilik odalar şeklinde olmasına karşın, hüküm özlü ve tutukluların da getirildiği, ağırlaştırılmış müebbet alıp hükümlü olanların kaldığı şartların hükümlü-tutuklu ayırt etmeksizin bütün mahpuslara uygulandığı aktarıldı, Hüseyin Ortaç adlı 82 yaşındaki mahpusun birçok kronik hastalığı olmasına rağmen hapishanede tutulduğu ve sağlıklı bir tedaviye erişemediği tarafımıza iletildi” diye konuştu.
Talepler şöyle sıralandı;
“*Yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
*Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen mahpusların aileleri kapalı görüş yapabilmek için pandemi koşullarında uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple mahpuslara daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır.
*Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır. Pandemi ile birlikte başlayan süreçte mahpusların ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmaması mahpusların içinde bulunduğu tecrit koşullarının ağırlaşmasına neden olmuştur. Özellikle tek kişilik hücre tipi yapısı ve hapishanede tutulan ağırlaştırılmış müebbet hükümlü mahpusları dışında diğer mahpusların da tek kişilik hücre tipi odalarda ağırlaştırılmış müebbet hükümlü mahpuslar gibi infazlarının yapılmasının kabulü mümkün değildir.
*Mahpusların dış dünya ile iletişim kurması, toplumdan tamamen kopmadan, meydana gelen gelişmeleri takip edebilmesi için en önemli iletişim araçlarının başında süreli ve süresiz yayınlar gelmektedir. Mahpuslar kitaplar sayesinde birçok konuda kendilerini geliştirirken gazete ve dergiler sayesinde toplumda yaşanan gelişmeleri takip edebilmektedir. Bu durum tecridin mahpuslar üzerindeki etkilerinin bir parça olsun azalmasına neden olmaktadır. Ancak hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır. Bu uygulamalara derhal son verilmeli, mahpuslara kitap kotası kaldırılmalı ve mahpusların haberleşme hakları bağlamında yasal olan dergi-gazete ve TV kanallarının mahpuslara verilmesi sağlanmalıdır.”
VAN