Ermenistan’da kitlesel barışçı eylemler ve sivil itaatsizlik hareketi sonucunda Başbakan Serj Sarksyan’ın istifaya zorlanması tarihe ‘Kadife devrim’ adıyla kaydedildi. Bu istifanın ardından, lidere bağlı tüm yapılarda olduğu gibi iktidardaki Cumhuriyetçi Parti saflarında da derin bir çözülme yaşandı. Oysa bu parti mecliste çoğunluğu elinde bulunduruyordu. Bu durum iktidarın el değiştirmesine engel olamadığı gibi, 7 Haziran oturumunda da hükümet programının kabulünü engelleyemedi. Eylemlerin başlangıcı olan nisan ayına kadar, hatta hareketin belli bir aşamasına kadar kimse böyle bir sonucu öngörmüyordu. O yüzden de özellikle meselelere dışarıdan bakan, Ermenistan toplumunun potansiyelini yeterince değerlendiremeyen diaspora basını uzunca bir süre olayları basit bir maceraperestlik gibi algıladı. Oysa kitlesel katılım başkentin meydanlarında inanılmaz kalabalıklar oluşmasının yanı sıra, günlük yaşamın da fiilen sekteye uğramasına yol açmıştı. Çalışanlar işlerine, öğrenciler de okullarına gidememişti. Bakanlıkların ablukaya alınması, içeridekileri dışarı çıkamaması, dışardan kimsenin girişine izin verilmemesi hükümet çalışmalarını da felç etti.
Diaspora işin gerçekliğini ve kararlılığını ancak Serj Sarksyan’ın henüz oturamadığı başbakanlık koltuğundan istifa etmesi ile anlayabildi.
Seçimlerle gerçekleşen iktidar değişikliklerinin ardından “Devri sabık yaratmayacağız” demek mümkündür. Yeni iktidar, bir süre sonra selefinin karşılaştığına benzer sorunlarla yüz yüze gelme ihtimalini de göz önünde bulundurarak, yüzeysel bir hesaplaşma ile yetinebilir.
Ancak iktidar değişikliği devrim yolu ile gerçekleştiğinde durum biraz daha farklı. Devrim sonrası ağır suçlamalar, yolsuzluk iddiaları havada uçuşurken hesaplaşma kaçınılmazdır. O iddiaların yere inmesine kadar bir hayli koltuğun devrilmesi gerekiyor. Eski iktidarın mensupları bu aşamada sadece koltukların devrilmesine çoktan razılar. Eğer iktidar değişikliği sivil itaatsizlik değil de kanlı bir ayaklanmanın ardından gerçekleşse, koltuklarla birlikte kavukların da devrilmesine tanık olurduk.
Ermenistan örneğinde görünen, iktidar değişikliğinin domino etkisi ile yönetimin alt kademelerine doğru yayılma eğilimi. Devrimin önderi Nikol Paşinyan başbakanlığı kesinleştikten hemen sonra Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan’ı ziyaret ederek Ulusal Güvenlik Servisi başkanını görevden almasını talep etti. Bu esnada eylemcilerin hedefinde ise Yerevan Belediye başkanı Daron Markaryan ve ruhani önder Katolikos 2. Karekin var. Halk her ikisine de ağır yolsuzluk ithamları yöneltiyor. Anımsatmaya bile gerek yok ki bu insanlar eski rejim ile çok yakın ilişkiler içindeydi ve kendilerine yöneltilen suçlamalar hiçbir şekilde yasal işleme konmamıştı. Özellikle başpatriğin şaibeli off-shore hesapları gazete sayfalarında çarşaf çarşaf yayınlanmış, buna karşılık tatmin edici her hangi bir açıklama da yapılmamıştı. Aslında başpatrik bu göreve seçildiği andan itibaren çevresinde bir hoşnutsuzluk çemberi oluşmuştu. Kendinden önce o makamda bulunan iki saygın ruhaniden, Vazken 1. ve Karekin 1. Başpatriklerden sonra, biraz da siyasilerin yönlendirmeleri ile bu göreve getirilen Karekin 2. başta kilise çevreleri olmak üzere geniş bir kesim tarafından yadsınmıştı.
Şimdi devrimin dalgaları ona da ulaştı, ancak Katolikos görevine seçilen bir ruhaninin istifası çok da olağan bir durum değil. Mümkün olduğu kadar ayak sürüyecek olması çok doğal. Ancak tüm hikmeti halkın saygısını kazanmaya bağlı olan bir kurumda, başpatriğin aşınması kurumun da itibar yitimine yol açabilir.
Diğer yandan halk hareketinin etkileri Dağlık Karabağ Cumhuriyetine de ulaştı. Burada da polis şiddetine duyulan tepki sonucu Emniyet müdürü ve Başbakan istifa etmek zorunda kaldılar. Üstelik Karabağ’da rejim, yanı başındaki Azerbaycan’ın hiç bitmeyen askeri tehditlerinden ötürü benzeri sivil itaatsizlik eylemlerine karşı son derece duyarlı. Ülke içindeki olası bir karışıklığın karşı tarafı saldırgan girişimler için özendiren bir unsur olmasından çekiniliyor. Bu savın görmezden gelinemeyecek bir gerçekliği olmakla birlikte, halkı sindirme işlevi gördüğü de çok açık.
Ancak halkın iradesinin etkileri bir kez görüldükten sonra bunun domino etkisi yaratması da kaçınılmaz. Ermenistan deneyimi halkının iradesi gasp edilmiş ülkeler için önemli bir örnek olacak.