Rejimin işleyiş biçimi, virüsten de aldığı cüretle, her geçen gün daha erkek ve adam. Bütün iktidarlar gibi, felaket günlerinde, timsah gözyaşları henüz burun seviyelerine bile varmadan, bin atlı gibi şen saldırdıkça saldırıyor kendinden olmayan ve -çok şükür ki- kendine benzemeyen her şeye. Bu ötekine saldırma, sadece fırsattan istifade, küçüklü büyüklü direnişler ve duyarlılıkların kurtarmaya çalıştığı, bir dere, binlerce ağaç, kent ortasında sıkışmış yeşil parçası gibi bir yeri, kepçeleri ve mehter marşlarıyla fethetmesiyle değil, aynı zamanda ideolojik olarak ‘adam’ın karnını doyuruyor. Onun sırtını sıvazlıyor, besliyor ve büyütüyor. Bu yüzden rejim, her geçen gün daha, ‘ne erkek adam’ halinde karşımıza çıkıyor.
“Otoriter rejimler, sanıldığının aksine ‘tek adam’ rejimi değildir. -Burada ‘adam’ tabii ki cinsiyetçi kullanılmıştır- İktidar; yukarıdan aşağı, mümkün olduğunca düzen ve intizam içinde, kesinlikle birlik ve beraberlik halinde, gelin-damat başlarına savrulan konfeti avuççukları ya da su muhallebisine, kalın delikli şekerlikten silkelenmiş pudra şekeri gibi serpilir. Atmosferde biraz havalanan iktidar, tek adamın aynısı, yansısı ve konsantresi olarak, küçük küçük reislere, kısmetleri oranında taksim olur. Her bir küçük iktidar -küdam-, esas adamın, temsili bile sayılmayacak gerçeklikte, onun yeryüzünde iktidarı halinde vuku bulur. -Yani hattı iktidar yoktur sathı iktidar vardır ki o satıh bütün vatandır.- Bu yüzden bu rejimler bence yukarıdan değil, aşağıdan doğru adlandırılmalıdır ve bu yüzden de -benim siyasal literatüre katkım olsun- bu rejimleri, ‘bekokrasi-bekçi rejimi olarak adlandırmamız daha doğrudur.”
İşte bu ‘Bekokrasi’ bugün muhtaç olduğu kudreti, damarlarında mevcut bulunan erkekliği besleye besleye ve bunu kendi erkeğine, her cinsiyette erkeğine yayarak ideolojik olanı öne çıkarıyor. Evdeki mobilyaları, aileden kalan her eşyayı satarak viyadüke yatıran rejim, bu ‘ekonomik başarının’ artık pek meydanda kalmadığı ve artık uluslararası takas bitpazarlarında oyundan atıldıklarından dolayı, her şeyi ideolojiye, kalbindeki erkeğe yatırıyor. Son zamanlarda LGBT karşıtı söylemler, evli olmadan yaşayanlar zinası yemek tarifleri vaazlarının nedeni tam olarak böyle bir şey.
-Ki bu ‘evli olmadan yaşayanlar’ da ki ‘evlilikten’ kastedilen de belediye nikahı değildir sanırım. Evliliğin, nikah şekerleri, imzalar, şahitler, gelinin telli duvaklı olması değil, bir imamın dudakları arasında, dualarıyla kabul edilmesi ve istediğinde bir erkeğin dudakları arasında bitebilmesidir çok muhtemel. İki, üç ve dörde kadar… Galiba dört… –
Yani bu sözü edilen evlilik, daha çok erkeklere özgü bir nikah şekerlemesi…
Buna alışın, çünkü önümüzdeki günlerde ekonomi pek tıkırında gitmeyince ve rejimin pek gösterecek bir şeyi kalmayınca, çocukluğuna dönüp ‘Hadi bakalım göster amcana’ ideolojisini öne çıkaracak…