Yusuf Gürsucu / İstanbul
Ereğli açıklarında gerçekleşen depremle doğalgaz sondaj noktalarının çakışıyor olması dikkat çekici. Diğer yandan bölgede yoğunlaşan dolgu alanların üstündeki yapıların tamamı büyük risk altında
Zonguldak’ın Ereğli İlçesi açıklarında deprem meydana geldi. Depremin büyüklüğünü Kandilli Rasathanesi 4.5, AFAD 4.4 ve Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi (EMSC) 4.8 olarak duyururken bazı siteler 5.2 olarak verdi. Diğer yandan deprem, AFAD’a göre 37.72, Kandilli Rasathanesi’ne göre 12.9 ve EMSC’ye göre 5 kilometre derinlikte oldu. Deprem Zonguldak’ın yanı sıra İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bartın, Bolu ve Düzce’den de hissedildi. Bu depremle birlikte Karadeniz Bölgesi’nin depremsellik açısından güvenli olduğu yönünde bugüne kadar oluşan algının yanlış olduğu tartışmaları yeniden gündemde. Diğer yandan deprem noktasının ‘doğalgaz’ bulduk diye gösterilen ve sondaj çalışmaları süren noktayla çakışıyor olması depremin sondajlarla bağını hatırlamamızı gerektiriyor.
Deniz fayları yıllar önce belirlendi
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, uzun yıllardır Karadeniz Bögesi’nde deprem riskinin varlığından söz ederken, Trabzon ve Rize’de deprem olasılıklarına dikkat çekmişti. Karadeniz’in açığından kıyıya paralel olarak uzanan ters bir fayın varlığı MTA’nın deniz içi sondaj çalışmaları sırasında kanıtlandığını bundan 10 yıl önce ifade eden Bektaş, “Doğu Karadeniz’de TPAO ve BP tarafından sürdürülen petrol arama çalışmaları sonucunda Karadeniz Fay Sistemi ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur. Kandilli kayıtları ve uydu verileri, TPAO ve BP tarafından saptanan denizdeki Karadeniz fay sistemine ait Trabzon ve Rize aktif faylarının olasılıkla karada da devam ettiğini göstermektedir” diye konuşmuştu.
Büyük Bartın depremi
Bektaş açıklamalarında Bartın’da 1968’de yaşanan ve tsunamiye yol açan 6.6 şiddetindeki depremi hatırlatarak, “Tüm sahildeki dolgu alanları deprem için ek bir tehlike oluşturmaktadır. Tüm Karadeniz Bölgesi 6.6 büyüklüğünde depreme hazır olmalıdır” uyarısında bulunmuştu. Bölgenin gerçekçi deprem riskinin saptanmasının hayati önem taşıdığını söyleyen Bektaş, “Örneğin yeni fay haritasında, birinci derece deprem bölgesinde yer alan, 1968 depremiyle ağır hasar gören Amasra-Bartın bölgesinde depremi oluşturan fay yoktur. Çünkü fay karada değil, denizdedir” diye belirtmişti.
Doğu Karadeniz’de risk arttı
On yıl önce yukarıdaki uyarıları yapan Bektaş geçtiğimiz günlerde yeni açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Osman Bektaş, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde afetle ilgili hep sel ve heyelanların hatırlandığını belirterek oysa bölgenin deprem riskiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Olabilecek olan bir deprem Doğu Karadeniz kuşağında sahil kesiminde kayaç türüne bağlı olarak büyütme özelliği olduğunu bu da bölgenin bir diğer büyük risk faktörü olduğuna dikkat çekerek, 2019 yılında çıkan deprem yönetmenliğine göre, Doğu Karadeniz kuşağında Trabzon’un deprem tehlikesinin 2, Rize’nin ise üç kat arttığını söyledi.
Yapılar depreme uygun değil
Genelde Doğu Karadeniz Bölgesinde deprem olmaz; diye bir algı olduğunu bu algıyı değiştirmemiz gerektiğini hatırlatan Bektaş, “Arsa talebi sadece dere yataklarında olmuyor. Arsa talebini karşılamak için denizleri doldurmaya çalışıyoruz. Karadeniz sahiline baktığınız zaman dolgu üzerinde hastaneler, futbol sahaları var diğer stratejik yapılar var. Dolguyu yapıyorsunuz ama; dolgu aynı zamanda bir deprem kuşağı üzerinde. Dolayısıyla yapılan dolguların ve onun üzerindeki binalarında depreme karşı dayanıklı olması gerekir” dedi.
Doğalgaz müjdesi bir bela mı?
Karadeniz Bölgesi kıyı şeridinin hemen hemen tamamına otoyollar inşa edilirken deprem riski gündeme hiç getirilmedi. Hem Batı Karadeniz hem de Doğu Karadeniz bölgesi kıyı şeridinden deprem olmadan deniz dalgalarıyla birçok çökmeler yaşandı. Geçtiğimiz ocak ayında Zonguldak-Kilimli sahil yolu çökerken, geçtiğimiz günlerde ise Düzce Zonguldak sahil yolunda çökmeler yaşandı. Tüm bunlarında yanında sahillere dolgu yapılma işleri devam ederken, havalimanları ile Şehir Hastaneleri’nin kurulduğu dolgu alanlarında olası bir depremin büyük bir yıkıma yol açacağını hem yeni bulgular hem de Hopa’da yolun denize sürüklenmiş olması bu gerçeği gösteriyor. Ereğli açıklarında yaşanan depremin müjdeler verilen doğalgaz rezerv alanlarında sürren sondaj sahası ile çakışıyor olması depremin tetikleyicisi olduğuna işaret ediyor.
Sondajlar büyük depremleri tetikliyor
Fransız deprem bilimcisi Dr. Louis Geli İTÜ ile birlikte Marmara Denizi’nde yapılan araştırmalar sonrası yaptığı açıklamada, “Marmara Denizi’nin batısında gaz rezervleri var. Bölgede kaydettiğimiz sismik hareketlerin bazıları aslında bu gazdan kaynaklanıyor. Yani bahsettiğimiz sismik hareketler tektonik hareketlere bağlı değil. Bir fay hattının davranış biçimini anlamak için verdiği bu küçük sinyalleri inceleriz. En sonunda da ‘Bu fay hattı tehlikeli ya da değil’ diye makaleler yayımlarız” diye belirtmişti. Marmara Denizi’nin batısındaki gaz varlığının 10 yıl önce keşfedildiği söyleyen Geli, bahse konu alanın Kumburgaz-Tekirdağ arası olduğunu, gazın ise Tekirdağ’ın güneyinde olduğunu söyledi. İstanbul büyük depreminin Büyükçekmece’den Silivri’ye uzanan hatta yaşanacağını belirten Geli, zaman geçtikçe enerji biriktirdiği için depremin büyüklüğünün arttığını söyledi. Son olarak bölgede süren doğalgaz sondajlarının depremlere yol açtığını ve olası büyük depremi de tetikleyebileceğini belirtmişti.
Ereğli depremi araştırılmalı
ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu’na bağlı bilim insanları, 1920 ve 1930’lu yıllarda Los Angeles civarındaki birçok depreme doğalgaz ve petrol sondajlarının yol açtığını açıklamıştı. Amerikan Sismoloji Derneği tarafından yayımlanan araştırmada 1915 ve 1930’lu yıllar arasındaki bir dizi depremi listeledi ve bu dönemde petrol arama izinleriyle sondaj çalışmalarını inceledi. Uzmanlar, 13 sarsıntının petrol üretim çalışmalarınca tetiklenmiş olabileceği sonucuna vardı. 1933 yılında Long Beach’teki deprem, sondaj çalışmalarının başlamasından kısa bir süre sonra meydana gelmişti. 115 kişinin öldüğü depremde çok sayıda okul çökmüş ve yeni okul inşası için yeni yönetmelikler çıkarılmıştı. Sayısız benzer örnekler vermek mümkün ancak bu gerçek Türkiye’de ‘küçük’ depremlere yol açıyor savıyla görmezden geliniyor. Ereğli açıklarında gerçekleşen depremin sondajlarla bağı araştırılmalıdır.