Bundan birkaç yıl önce, demokratik çevreler “erken seçim”den söz ettiği zaman, uyarı mahiyetinde bir dizi yazı yazmıştım.
Faşist rejim koşullarında “erken seçimden” söz etmenin riskli bir politik taktik olduğunu şu nedenle dile getirmiştim:
Çok ağır baskılar altındaki halka bir “erken seçimle” kolay yoldan kurtuluş vaadinde bulunmak, faşist rejime karşı sokaktaki mücadeleyi pasifleştirebilir.
Nitekim, Rejimin engellemelerine uğramadan neredeyse haftada bir yapılan “kamuoyu yoklamaları”, AKP-MHP koalisyonunun oy kaybettiğini gösterdikçe, insanlar “nasılsa ilk seçimde yıkılıp gidecek” diyerek, güzel günleri beklemeye başladılar.
Ben o günlerde HDP’nin CHP’yi TBMM’den çekilmeye zorlamasını önermiştim. “Erken seçim” yerine “sine-i millete çekilme” önerim, bazı arkadaşların “kazanılmış mevziden çekilmek olmaz” itirazına yol açmıştı. Oysa bu öneride HDP’nin kendi başına TBMM’den çekilmesi söz konusu edilmemişti. Tüm muhalefetin TBMM’den çekilmesi önerilmişti.
Aradan zaman geçti. Bu geçen zaman içinde CHP tabanına yönelik “TBMM’den çekilme” yönünde baskı yapılamadı. Bu da CHP yönetimini kesinlikle rahatlattı. Muhalefet hiçbir anlamı kalmayan Meclis’te “demeç “direnişlerine” hapsoldu. Artık “sine-i millet” için en küçük bir heves kimsede yok. Hele henüz TBMM’ye girememiş Babacan ve Davutoğlu’yla ittifak peşinde koşulan şu günlerde onlara “TBMM’den çekilmenin” sözünü etmek bile gülünç olur.
Millet İttifakı “seçim” ittifakıdır. Şimdi bu ittifakın tabanını aktifleştirmek için ne yapmalı?
Şunu: Bu tabanı seçimi bekleme durumundan çıkarmalı…
Aynı zamanda seçimi Erdoğan’dan bekleme durumundan da çıkarmalı…
Saray rejimi tasfiye olmadıkça, bu ülkede demokratik bir seçim yapılamaz ve seçim yapılsa bile bu seçim kazanılamaz.
Somut olarak ne yapılabilir?
AKP-MHP koalisyonunu, tüm hayati konulardaki halk düşmanı adımlarından dolayı, mümkün olan her platformda “istifaya” zorlamak, ve TBMM’deki tüm partilerin ortak yönetiminde “seçimlere” gitmek, günün taktik hedefi olabilir.
Geçtiğimiz gün HDP sözcüsü Günay, Erdoğan ve bakanlarını istifaya ve erken seçim yapmaya çağırdı. Eğer bu çağrı HDP’nin bugünkü taktik çizgisini ifade ediyorsa çok sevindirici bir gelişmedir. “İstifa ve seçimi” aynı cümle içinde dile getirmek, günümüzdeki politik tıkanmışlığı aşmamızı sağlayacak bir yola girildiğini gösterir.
“İstifa” çağrısı, özünde tüm bakanların istifasını istemek anlamına geliyor olsa bile, pratikte, tüm bakanları atayan Erdoğan’ı istifaya zorlamaktır.
Bu gibi konuları ikna edici bir dille anlatmak her zaman zor oluyor. Biz daha “Erdoğan istifa” der demez, çok bilmiş ekstremist “Erdoğan hayatta istifa etmez” demeye başlıyor.
Sorun şurada. “Erdoğan’ı istifaya zorlamak mümkün müdür?”
Bugün Erdoğan’ın çay dağıttığı otobüsün önünde “evimize ekmek götüremiyoruz” diyen yurttaş, yarın o otobüsün önünde “Erdoğan istifa” dediği zaman, bu rejimden kurtulma yolunun yarısını aşmış olacağız.
Yani “açız” demenin ya da “şikayet” etmenin yanı sıra “istifa” dendiği zaman ve bu her skandaldan sonra, her anti demokratik baskıdan sonra tekrarlandığında, daha sonra da istifa diyenler sokakta birikmeye başladığında “demokratik ve silahsız yoldan” direniş örgütlenmiş demektir.
“Erken seçime” gelince…
Erken seçim, halkın Erdoğan’ı istifaya zorlama gücüyle orantılı olarak gündeme gelebilecek bir seçenektir. Kitleler açıkça ve sokakta “Erdoğan istifa” diye haykırmadıkça, “erken seçim” gerçekten de “erken” sayılır ve halkın derdine derman olmaz.
Elbette “Erdoğan istifa” sloganı çok geniş politik çevreyi birleştiren bir slogandır. Demokratik ve devrimci güçler bu “istifa” sloganını “neden dolayı istifa” sorusunu yanıtlayarak olgunlaştırmalı.
“Erdoğan istifa etmeli. Çünkü…” diye konuşmalı.
Erdoğan neden istifa etmeli?
“Halkı ekmeğe muhtaç ettiği için” diyenler çıkacaktır. Doğrudur. Ama yetersizdir.
Çünkü “istifa” sloganıyla birleşen kitleyi, Erdoğan tek bir hamleyle paramparça edebilir. Örneğin Kıbrıs’ta seçilen Tatar’a Kuzey’in ilhakı için bir “plebisit” yaptırabilir. Diyelim ki “erken seçim”e bir hafta kala bu adımı attığında “halkı ekmeksiz bıraktığı için istifa etsin” diyen kitlenin yarıdan fazlası, eğer biz şimdiden halkı bu gibi taktiklere karşı uyarma işini başaramazsak Erdoğan’ın yanına geçiverir.
Baksanıza Erdoğan Fransa’yla gerginliği tırmandırır tırmandırmaz ve Ermenistan’a karşı fiilen savaş açar açmaz, sözde Millet İttifakı’nın partileri Cumhur İttifakı’nın yanına geçti bile…