AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Erdoğan’ın “Ekonomik savaş” söylemleriyle şimdiye kadar izlenen yanlış politikalarının üzerinin örtülmeye çalışıldığını belirten HDP’nin Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, “Erdoğan’ın New York Times’ta yayımlanan yazısı aslında ABD’ye boyun eğiş ve rica barındırıyor” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, ekonomideki yapısal sorunlar ve ABD ile yaşanan diplomatik kriz sonrası yaşanan kur artışı ve AKP hükümetin ekonomiye dair açıklamalarını Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan’a değerlendirdi.
Dövizdeki yükselişe dikkat çeken Kubilay, yaşanan süreci “Derinleşen ve giderek geniş boyut kazanan ekonomik ve siyasi krizin açığa çıkmış hali” olarak tanımladı. Son 16 yılda AKP ve Erdoğan yönetimleri döneminde “emeğin yağmasına ve doğanın talanına dayanan bir sermaye birikim rejimi inşa edilmeye çalışıldığını” vurgulayan Kubilay, “Bugün yaşanan kriz bunun iflasından başka bir anlama gelmez. İkincisi ise, bu nitelikteki sermaye birikim modelini artık tek adam rejimine dayalı Erdoğan’ın otokratik rejimini sopa zoruyla sürdürme politikasının iflası anlamına geliyor” dedi.
‘Krizin faturasını emekçilere…’
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı, “Yeni Ekonomi Modeli”ni değerlendiren Kubilay, şöyle devam etti: “Aslında bunun yeni model olmadığı çok açık. Krizin maliyetini çok bildiğimiz neo-klasik iktisat teorisinde de olduğu gibi işçilere, emekçilere, yoksullara çıkarmak isteyen acı reçeteleri yeni ambalaj da sunmasından başka bir şey vaat edilmedi. Toplantı salonunda ve Bakan’ın sürekli söz ettiği paydaşlarla birlikte hazırlanan yani büyük patronlarla birlikte ortak düzenlenmiş, krizin faturasını emekçilere ödetmek isteyen bir programın kamuoyuna deklare edilmesiydi. Ama öte yandan zaten Türkiye ekonomisi uzun zamandır uluslararası tekelci sermayenin giderek uzantısı haline gelmiş durumdadır. Erdoğan’ın ve Bakan’ın yaptıkları açıklamalara bakıldığında uluslararası ve paydaş tekelci sermayeye bir güven vermek, neo-liberal sermayeye bağlılığını ilan etmek için pek çok övgü diziliyor. Söylediği şey ortada, ne faiz lobisine karşıdır ne de bir ekonomik savaş söz konusudur. ”
‘Erdoğan faiz lobisine karşı damadı bağlılığını açıklıyor’
Erdoğan’ın “Ekonomik savaş” söylemleriyle şimdiye kadar izlenen yanlış politikalarının üzerinin örtülmeye çalışıldığını savunan Kubilay, şunları ifade etti: “Güya anti-emperyalist bir mücadele veriyormuş gibi uluslararası tekellere karşı mücadele görüntüsü vermeye çalışıp, toplumu yeniden manipüle etmeye çalışıyorlar. Erdoğan ‘biz faiz lobisine karşıyız’ diyor değil mi? Ama damadı Bakan ise piyasalara bağlılığını açıklıyor. Şimdi faiz lobisi dediği kimdir? Faiz lobisi dediği paradan para kazanan büyük sermaye çevreleridir. Paradan para kazandığı için bunlar hiçbir engele takılmayan bir piyasa istiyorlar. Paranın değerinin düşmesini istemiyorlar, enflasyondan korkuyorlar. Bakanın açıkladığı gibi bunların tek istediği şey sıkı maliye ve para politikası. Bunun klasik anlamı eğer siz sıkı bir para ve maliye politikasından söz ediyorsanız yeni bir şey söylemiyor, krize bir çare aramıyorsunuzdur. Siz ne faiz lobisine karşısınız ne işçinin, emekçinin, hakkını gasp eden uluslararası sermaye ve onun işbirlikçilerine karşısınız. Bunlar yıllarca bu ülkenin kaynaklarını özelleştirmeyle satmadılar mı? Büyük bir israf var. Büyük bir hoyratlık var. Artık bir kritik eşiktir.”
‘Tek yol neo-liberal politikalara son vermek’
“Albayrak’ın açıkladığı politikalarla asla içinden çıkmak mümkün değildir” diyen Kubilay, krizden çıkış yollarına dair şunları söyledi: “Tek bir yolu vardır; izlenen neo-liberal ekonomi politikalarına son vermek. Toplumsal ihtiyaçları temel alan, emeği esas alan, ekolojist bir ekonomi programını hızlı devreye sokmaya ihtiyaç var. Erdoğan ve bakanları bunu yapamaz. Onlar zaten tekellerin ve mali sermayenin hizmetkarıdır, halkın değil. Siyasi kiriz aşmak için ise, tek kişi yönetimi değil, çoğulcu demokrasiye ihtiyaç vardır. Bugün ülke kaynakları eğitim, sağlığa ayrılacağı yerde, militarizme ayrılmaktadır. İnanılmaz biçimde silahlanmaya para harcanıyor. Dolayısıyla bütün bu politikalardan dönüş gerektiriyor, Erdoğan rejiminin bunu yapması mümkün değil. Onların krizden çıkış dedikleri şey, topluma yeni acı reçeteler yazmaktan ibarettir.”
‘2001 krizinden daha derinlikli’
Kubilay, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın New York Times’a yayımlanan yazısının aslında ABD’ye boyun eğiş ve rica barındırdığını söyledi. Erdoğan’ın “Yeni ortaklar ararız” söylerinin “tehdit” değil, “siyasi düello” olduğunu belirten Kubilay, “İsrail’e kafa tuttukları dönemi hatırlayalım. Bunların hepsi diplomatik düzeyde sürer. Askeri, ticari anlaşmalara son verilmiyor. ABD ile ticarete son verme, sınırlama kararı alabilirler mi, hayır. Avrupa için de bu geçerli. Bunlara son verdiği anda, onları ayakta tutan, uluslararası tekelci ve sermaye grupları Erdoğan’ı iktidardan indirecek yol ve yöntemleri devreye sokarlar. Ekonomik kriz topluma yansıdı.Toplum bunu geniş ve kitlesel tepkilerle açığa vurmuyor. Bir emekliyi düşünün; geçen yıl Ağustos ayında dolar 3.60 civarındaydı. Şimdi 7 TL’ye dayandı. Bir emeklinin ücreti yarı yarıya erimiş oldu. Burada görülmeyen, eksik olan şey; toplumun bu tepkilerin açığa çıkmamasıdır. Çok kısa süre içinde patronlar işçi çıkarmaya başlayacak. İşten atmalarda yeni kurumlar kurdular, yargıya gitmeden önce. Bu hazırlıkları bu günlere dair yaptılar. İşçiler ombudsmanlık kurumlarında haksız çıkarılsın diye düşündüler. 2001 krizinden daha derinlikli bir boyuttadır. Yaşananların yapısal bir kriz olduğunu ileri süreçlerde daha açık göreceğiz” dedi.
‘HDP bu sürecin parçası değil’
Kubilay, HDP’nin bu süreçteki görevinin, Erdoğan’ın izlediği neo-liberal ekonomi politikalardan mağdur olan herkesi ortak bir mücadele havuzunda birleştirmeye ve geniş, kitlesel direniş sürecini ortaya çıkarmak olduğunu dile getirdi. Kubilay, sözlerini şöyle tamamladı: “HDP, bugün tekelci ve mali sermayenin çıkarlarına göre işleyen bir sürecin parçası değildir. Dolayısıyla emeği yağmalayan, iş cinayetlerine göz yuman, insanların açlık sınırında yaşama döndüğü bir dönemde, biz bu geminin yolcuları değiliz. HDP bugün toplumsal muhalefeti ortak mücadele sürecine yönlendirmeye, burada da inisiyatif almaya çalışacaktır.”