“Biz Kürtler için her şeyi yaptık. Kürt meselesi var demek bana, bize hakarettir. Türkiye meselesi vardır. Türkiye’yi bir bütün olarak ele almak gerekir. Ben Kürtleri ayırmadım”.
Bu sözleri bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün bir toplantıda söyledi. Ne demek istediği ise muğlaktı. Muğlaktı, çünkü, “Kürtler için her şeyi yaptık” cümlesiyle Erdoğan ne demek istiyordu acaba? Bu “her şey”in içine neler giriyordu?
Doğrusu ben Erdoğan’ın bu sözlerinden, onun, neden bu ülkenin sorunlarını çözemediğini ve çözemeyeceğini anlıyorum. Türkiye gibi, henüz demokrasinin temel meselelerini bile halledememiş bir Osmanlı bakiyesi, çok kimlikli bir toplumda “Kürt meselesi var demek bana, bize hakarettir” diyebilmek için bir insanın gerçekten ne demokrasi, ne tarih ve ne de sosyolojik olarak üzerine bastığı toprakları bilmiyor olması gerekir.
Öte yandan Erdoğan “Türkiye meselesi vardır” derken ne demek istiyor acaba? Benim aklıma Erdoğan’ın “kalkınma sorunlarını” ima ettiği geliyor. Yani Türkiye, arkasındaki 600 yıllık imparatorluk deneyimine rağmen hala “kalkınmakta olan” ülkeler arasında sayılmasından söz ediyor sanki. Bir türlü daha “güçlü”, daha “etkili” bir ülke olamamasından… Bundan rahatsız.
Peki sizin aklınıza Erdoğan’ın bu sözlerle ülkedeki demokrasi sorununa işaret etmiş olabileceği gibi bir olasılık geliyor mu? Sizi bilmiyorum ama bana, “Kürt meselesi var demek bana, bize hakarettir” diyebilen bir kişinin demokrasiden söz ediyor olması da pek mümkün görünmüyor.
Peki ya “Ben Kürtleri ayırmadım” cümlesine ne demeli?
7 Haziran seçimleri sonrası Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde yapılanlar bir çeşit ayırımcılık ve Kürt düşmanlığı değil miydi? Vazgeçtim o dönemde özellikle Kürt olanlara yapılanlardan söz etmekten, ya bu son yerel seçimlerde yapılanlara ne demeli? YSK’nin, artık bir devlet kuruluşu olmaktan çıkıp bir hükümet kuruluşu haline gelmesiyle, HDP’nin seçilen başkanlarının bazılarının KHK’li olması bahane edilerek -sanki seçilebilme koşullarını yerine getirmemişler gibi- başkanlıklarının verilmemesi, mazbataların ikinci olana (çoğu zaman AKP’lilere) verilmesi bir “ayırımcılık” değilse neydi ki?
Kürtlerin yoğunlukla içinde bulunduğu Halkların Demokratik Partisi’ne yaptığı hakaretleri nereye koyacağız? “Defolup gitsinler!” dedikleri kimlerdi acaba? Kürtler değil miydi?
Uzatmayalım! Erdoğan, 17 yıl boyunca bazı iyileştirmeler yapmış olsa da ülkeyi iyi yönetememiş ve yönetemeyeceği anlaşılmış bir siyasetçi. Cumhuriyet tarihini paranteze alarak, “demokrasiyi” bir süre sonra inilecek “tramvaya” benzeterek bir tür “büyük devlet” olunacağını sanan ve dönemi bitmekte olan “sağcı” bir siyasetçi.
Türkiye’nin “Kürt sorunu” var ve bu sorun her şeyden önce bir “demokrasi sorunudur”. Çok kimlikli bir toplumda farklılıkları yok sayarak demokrasi inşa etmeye çalışmak bir çeşit “ırkçılıktır”, bir çeşit “faşizmdir”. “Türkiye sorunu” ise bir “kalkınma” değil, bir farklılıklarla birlikte yeni bir demokrasi kurup kuramama sorunudur.
Erdoğan’ın bu sözleri ise bütün bunların farkında olmayan “sağcı” bir zihniyet dünyasının toplumu ne denli anlamamış olduğuna işarete ediyor.