Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın video konferansla katıldığı Ilısu Barajı töreninde, burada toplanan suları inşa edeceğimiz Cizre Barajı’na bırakarak 765 bin dekar alan sulanacak sözleri, Atatürk Barajı için de söylenmişti
Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel’in ‘GAP’ı gaptırmam’ sözünü hatırlayanlarınız olacaktır. Bu sözlerle bölgenin bir baraj cehennemine dönüşeceği ta o günlerden anlaşılıyor. Karakaya Barajı’nın 180 km mansabında, Urfa ilinin Bozova ilçesine 24 km uzaklıkta Fırat Nehri üzerinde kurulan Atatürk Barajı, 1992 yılında bitmişti. Bu barajın proje aşamasında ve sonrasında bölgeye hayat vereceği ve susuz toprak kalmayacağı iddia edilmişti. Benzer bir iddia da Ilısu Barajı için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan, Ilısu Barajı ile 765 bin dekar arazinin sulanacağını söyledi.
Çiftçiler yeraltı suyuna mahkûm!
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, “Türkiye 2002’de 276 baraja sahipti biz buna 585 baraj daha ekledik. Biz Cumhur İttifakı olarak 17 baraj açılışını daha yapacağız” diye belirtirken Urfa, Mardin ve Diyarbakır coğrafyası, bölgeye yapılan ve yapımı süren 86 baraja rağmen yeraltı suyuna mahkûm halde tarım üretimini gerçekleştirmeye çabalarken DEDAŞ’a büyük tutarlarda borçlanmakta ve bu borçları nedeniyle tarım destekleri DEDAŞ’a aktarılmakta. Durum böyleyken Ilısu Barajı ile 765 bin dekar arazinin sulanacağının iddia edilmesi inandırıcı olmaktan çok uzak. Böyle bir şeyin olmayacağı, sadece DEDAŞ’ın her isteğinin yapılarak ayakta tutulma çabasına bakınca anlaşılabilmektedir.
Bozova 27 yıldır su bekliyor
Atatürk Barajı’nın tanıtımlarında Bozova’ya sadece 24 km uzakta olduğu ifade ediliyor. Evet, 24 km uzaklıkta ve 1993 yılından bu yana yani 2020 yılına kadar barajdan Bozova’ya su gelmiş değil. Birçok seçim çalışması sırasında o dönemde de Başbakan olan Erdoğan tarafından Urfalılara ve Bozovalılara yönelik yakında su Bozova’ya da gelecek sözleri verilmişti. Atatürk Barajı için iddia edilenler 27 yılda gerçekleşmemişken, bölge halkının Erdoğan’ın söylemine inanması için herhangi bir neden bulunmuyor. Halen bölge cazibe akışla sulanması mümkünken DSİ yıllardır elektrikli pompalarla bölgeye su götürmeye çalışıyor! Bölge bir sömürge mantığı ile adeta yağmalanıp işgal edilirken Ilısu ve diğer barajların halkın yararına bir getirisinin olmayacağı ise halk tarafından açık bir dille belirtiliyor.
Dicle ve Fırat’a 86 baraj
Erdoğan, halkı yanına çekmek adına yaptığı anlaşılan açıklamalardaki ülke ekonomisi kazanacak, araziler sulanacak ifadeleri, sadece Fırat ve Dicle üzerine yapılan ve yapımı süren 86 baraja rağmen gerçekleşmiş değil. Dicle Nehri üzerinde yapılmış olan Kralkızı Barajı, Dicle Barajı, Ilısu Barajı ve Cizre Barajı bulunmaktadır. Ancak Dicle Nehri’nin kolları olan Batman Çayı’nda 2, Kulp Çayı’nda 4, Botan Çayı’nda 9, Bitlis Çayı’nda 2, Kezer Çayı’nda 1, Habur Çayı’nda 1, Hamam Çayı’nda 1, Hezil Çayı’nda 2, Hilal Deresi’nde 1, Zap Suyu’nda 7, Cemilkatlı Deresi’nde 1, Nehil Çayı’nda 1 olmak üzere toplam 36 adet baraj inşa edilen veya inşaatı süren barajlarla ekosistem yerle bir edilmiştir. Fırat Nehri ve kolları üzerindeki baraj sayısı ise 50’dir. Yani toplam 86 baraja rağmen bölge halkının bundan faydalanamadığı bir ortamda bu iddiaların hiçbir karşılığı olmayacağı anlaşılabiliyor.
Hasankeyf yıkımının üstü örtülemiyor
Erdoğan’ın tören konuşmasında Hasankeyf’te tarihi eserleri taşıdık ifadesi ise kendi başına bir tarih olan ve arkeolojik kazıların dahi yapılmadığı bölgeyi betonla kaplanıp suya gömülürken, üç beş eserin taşınması üzerinden genelleştirmeye çalıştığı görüldü. Hasankeyf, 12 bin yıldır aralıksız yerleşim gören, 20’den fazla kültürün izini taşıyan, 5.500 mağaraya, en az 550 anıta sahip olan ve doğayla eşsiz bir uyum sağlayan bir tarihi kent. Hasankeyf’te üç beş eserin taşınmış olması Hasankeyf’te yaşatılan yıkımı örtmeye yetmiyor. Geçtiğimiz kasım ayında tarihi çarşı iş makineleriyle yıkılırken, 2 bin yıl geriye giden yapılar ortaya çıkmıştı ve bu yapılar da yerle bir edilip suya gömüldü.
EKOLOJİ SERVİSİ